Browsing by Author "İzmir, Sibel"
Now showing 1 - 17 of 17
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Anne Devlin'in Ourselves Alone ve Marie Jones'un Somewhere Over the Balcony Eserlerinde Kadın Kimliğinin Temsili(2024) Sönmezyurt, Sümeyye; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım University1980'li yıllarda Kuzey İrlanda tiyatrosu, kadın oyun yazarlarının sınıf ve cinsiyete dayalı tekdüze anlatıları bozan eserleri sayesinde kadınların hem sahnede hem de dramatik edebiyatta daha da görünür hale geldiği büyük bir değişimden geçmiştir. Dönemin eserleri arasında Anne Devlin'in Ourselves Alone (1986) ve Marie Jones'un Charabanc Theatre Company (Karavan Tiyatro Kumpanyası) ile yazdığı ortak çalışması Somewhere Over the Balcony (1987) öne çıkmıştır. Bu çalışmada amaç, Helen Cixous'nun kadınlar tarafından yazılan eserlerin kadın olmanın anlamını sorgularken erkek egemen sistemi sarsmak için de kullanılabileceği üzerine postmodernist görüşleri ışığında Ourselves Alone ve Somewhere Over the Balcony oyunlarının kadın ana karakterlerini inceleyerek bu eserlerin kadın kimliğini ne ölçüde yansıttıkları ve yeniden inşa ettiklerini incelemektir. Bu doğrultuda, oyunlardaki karakterlerin betimlenişi detaylı şekilde ele alınarak bu oyunların, İrlanda kadınının geleneksel edebi temsilini bozmaya yönelik sağlam girişimler oldukları sonucuna varılmıştır. Yazarların eserlerinde kadın tecrübesini erkek tecrübesine kıyasla öne çıkarması, Cixous'nun 'feminine writing' anlayışına göre incelenerek yazılı metinler ve kadın kimliği arasındaki ilişki, ve Kuzey İrlandalı kadın oyun yazarlarının tiyatroyu, Kuzey İrlandalı kadınların bireyselliklerini keşfetmeleri ve fikirlerini ifade etmeleri için nasıl kullandıkları irdelenmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada, Anne Devlin'in Ourselves ve Marie Jones'un Somewhere eserlerinin, Kuzey İrlandalı kadınların bireyselliklerini inşa etme ve güçlenme yolculuklarını nasıl aktardıkları incelenerek bu oyunlarda bağımsız kadın kimliği oluşturmanın güçlüğünün vurgulandığı sonucuna varılmıştır.Master Thesis Bedenlerin Kontrolü ve Yaşamların Şekillendirilmesi: ''Never Let Me Go' ve 'Brave New World' Romanlarında Biyoiktidar ve Biyopolitik Stratejiler(2025) Budanır, Ömer; İzmir, Sibel; 01. Atılım University; Department of Basic English (Prep School); 14. School of Foreign Languages; Department of English Language and Literature; 02. School of Arts and Sciences; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social SciencesBu tez, Aldous Huxley'in Brave New World ve Kazuo Ishiguro'nun Never Let Me Go adlı eserlerinin kurgusal dünyalarında Michel Foucault tarafından ortaya konulan biyoiktidar ve biyopolitika kavramlarını, kontrol mekanizmaları, üreme düzenlemeleri ve normalleştirme tekniklerinin uygulanması açısından incelemeyi ve bu kavramların geçerliğini araştırmayı amaçlamaktadır. Biyoiktidar ve biyopolitika kavramlarını daha iyi anlamak amacıyla yapılan literatür taraması Foucault'nun güç kavramına bakışının analizi ile başlamaktadır. Distopik toplumların anlatıldığı her iki romanda, bireylerin bedenleri, yaşamları ve seçimleri üzerinde hakimiyet kuran dış güçler tarafından sistematik olarak kontrolü ve şekillendirilmesi incelenmektedir. Bu romanlardaki klonların üzerlerinde tam kontrolün uygulanması ve klonların bu tarz toplumlardaki davranışları analiz edilmektedir. Karşılaştırmalı analiz, biyoiktidarın bu kurgusal dünyalardaki anlatımlarının farklılık ve benzerliklerini araştırmaktadır. Tez, kendi boyun eğmelerini içselleştiren uysal bedenler üretmek için biyopolitik mekanizmaların dil, eğitim kurumları ve cinselliğin düzenlenmesi yoluyla nasıl işlediğini dikkate almaktadır. Ayrıca, bu çalışma, bütüncül sistemler içinde ortaya çıkan direniş biçimlerini inceleyerek Never Let Me Go eserindeki Kathy, Tommy ve Miss Lucy ile Brave New World eserindeki Savage John'un özerkliklerini ortaya koyma çabalarını analiz etmektedir. Bu tür karşı koymalar, özgür irade, biyoteknolojinin etik sınırları ve devletin insan yaşamı üzerindeki kontrolünün ahlaki sonuçları gibi kritik meseleleri ön plana çıkarmaktadır. Bu tezde, bu kurgusal dünyalar biyopolitik bir bakış açısıyla incelenmekte ve çağdaş edebiyatın iktidar biçimlerini dikkate alan bir okuma ve analiz yöntemi ortaya konmaktadır.Doctoral Thesis Çağdaş Britanya Tiyatrosunda Temsil Edilen Neoliberalizm ve Engelli Bedenlerin Abjeksiyonu(2025) Alhas, Melike İrem; İzmir, Sibel; 01. Atılım University; Department of English Language and Literature; 02. School of Arts and Sciences; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social SciencesBu tez, Ray Harrison Graham'ın Sympathy for the Devil (2002), Kaite O'Reilly'nin peeling (2016) ve Francesca Martinez'in All of Us (2022) adlı oyunlarının, engelli bireylerin 21. yüzyıl Britanya toplumundaki abjeksiyonunun kaynağı olarak neoliberal ideolojiyi gösterdiğini savunur. Engellilikle ilgili kişisel deneyimlerinden yola çıkan bu oyun yazarları, üretkenlik, özerklik ve kendi kendine yetebilme gibi değerleri kapsayıcılığın ve bireysel değerin göstergesi olarak yücelten sosyo-politik yapıyı eleştirmektedir. Bu bağlamda, bireylerin neoliberal normlara uymaması, farklı biçimlerde deneyimlenen abjeksiyonla sonuçlanmaktadır. Çalışmada Judith Butler'ın toplumsal abjeksiyon kavramı ile Ryan Thorneycroft'un öz-abjeksiyon anlayışı temel alınmıştır. Butler, toplumsal düzeni tehdit eden bedenlerin dışlanmasına odaklanırken; Thorneycroft, engelli bireylerin egemen normları içselleştirerek kendilerine yönelttikleri tiksintiyi analiz etmektedir. Bu kuramsal çerçeve, oyunların abjeksiyonu bir sakatlığın sonucu değil, neoliberal beklentilerin ürettiği ve pekiştirdiği bir durum olarak ortaya koyduğunu göstermektedir. Bu tez, aynı zamanda David Mitchell ve Sharon Snyder'ın anlatı protezi olarak adlandırdıkları anlatı yapısını, incelenen bu oyunların reddettiğini savunur. Anlatı protezi, engelli karakterleri genellikle sembolik araçlara veya diğer karakterlerin gelişimine hizmet eden edilgen figürlere indirger. Oysa Sympathy for the Devil, peeling ve All of Us, engelli karakterleri direnişin karmaşık özneleri olarak ön plana çıkarır; bu karakterler hem geleneksel dramaturjinin hem de neoliberal söylemin ideolojik temellerini ifşa eder ve sarsar. Estetik biçim, politik eleştiri ve bedensel deneyim üzerinden yapılan analizle, bu tez söz konusu oyunların temsile ve bedensel varoluşa dair alternatif modeller sunduğunu ortaya koymaktadır. Engelli kimlikler bir eksiklik ya da trajedi alanı olarak değil, sağlamcı varsayımları istikrarsızlaştıran, yıkıcı ve yaratıcı güçler olarak sunulmaktadır. Bu yaklaşımları sayesinde oyunlar, engelliliği kültürel eleştirinin merkezine yerleştirerek toplumsal düzenin radikal biçimde yeniden tahayyül edilmesine katkı sunmaktadır. Anahtar Sözcükler: Britanya tiyatrosu, Engellilik, Neoliberalizm, Abjeksiyon, Sağlamcılık.Master Thesis Çağdaş Oğul: Hamlet'in Yeniden Yazımları Olarak Ölü Babalar Kulübü ve Fındık Kabuğu(2024) Özkan, Kaan; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityBu tezde William Shakespeare'in Hamlet adlı eserine odaklanan ve bu eseri yeniden ele alan Matt Haig'in Ölü Babalar Kulübü (2006) ve Ian McEwan'ın Fındık Kabuğu (2016) Harold Bloom'un etkinin endişesi adlı teorisi vasıtasıyla incelenmektedir. Bloom'un aynı ismi taşıyan Etkilenme Endişesi (1973) isimli kitabında tanıtılmış olan bu teori bir ata yazarın varisi üzerindeki etkisini ve yeni yazarın bu etkiden kurtulma yollarını açıklar. Bloom altı aşama ve mekanizma sunarak sadece yeni yazarların atalarından kopma sürecini kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda eleştirmenlerin de incelemelerinde kullanabilecekleri bir yöntem oluşturur. Tez boyunca etkilenmenin endişesi teorisi bağlamında incelenen bu eserlerin öncelikle bu etkiden kurtulmak için izledikleri yollar, daha sonra ise bu çabanın sonucunda eserlerin merkezinde barındırdıkları hikâyeyi yansıtış şekilleri ve sebepleri sorgulanarak gözlemlenir. Her ne kadar merkezlerinde Shakespeare'in Hamlet'ini barındırsalar da hem Ölü Babalar Kulübü (2006), hem de Fındık Kabuğu (2016) yazım süreçlerinde merkezlerinde barındırdıkları bu hikâyeyi kendi amaçlarına uygun olarak yeniden yapılandırırlar. Etkilenme endişesi teorisi ile incelenmesi sonucunda bu eserlerin Hamlet'in merkezindeki hikâyeyi barındırmalarıyla beraber aynı zamanda eserlerinin merkezinde Hamlet'ten farklı bir yapı ve amaç barındırmaları dolayısıyla bireysel birer yeniden yazım oldukları gözlemlenir. Bu tezde Ölü Babalar Kulübü'nde (2006) dramatik bir olay yaşayan on bir yaşında çağdaş bir evlat üzerinden babanın hayaletinin psikolojik bir ürün olarak sunulduğu ve bu vasıtayla yazarın anlatıcısının bu tecrübesine odaklandığı, Fındık Kabuğu'nda (2016) ise Hamlet'i bir fetüse indirgeyerek ve Shakespeare'in Hamlet'inin düşünmek için ihtiyaç duyduğu alanı ona sağlayarak baş karakterinin ikilemlerinin derinine inip verilecek kararın Hamlet'in inisiyatifine bırakıldığı, böylece toplumsal ve geleneksel beklentiler yerine nihai kararın vicdan ve sevgi temeline dayandığı gösterilmektedir.Master Thesis Gotikten Transhümana: Sheridan Le Fanu'nun Carmilla ve Bram Stoker'ın Dracula Adlı Romanlarında Vampir Temsilleri(2023) Küçük, Hilal Nur; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityBu tez Carmilla ve Dracula adlı romanların Viktorya dönemi eserleri olmalarına rağmen vampir kavramını farklı şekilde ele aldıklarını göstermeye çalışmaktadır. Sheridan Le Fanu Carmilla romanında gotik unsurları ön plana çıkarırken, Bram Stoker Dracula romanında gotik öğeleri ve bilimi harmanlayarak transhüman dünyanın sinyallerini yansıtmaktadır. Bu bağlamda tez, vampirlerin Carmilla romanındaki gotik temsilinin daha eski bir dünya düzenini, bir başka deyişle eski dünyaya dönüşü tasvir ettiğini, ancak Dracula romanında ise gotik unsurların bilimle harmanlanmasının yeni dünya düzenini işaret ettiğini savunmaktadır.Doctoral Thesis İngiliz Tiyatrosunda Postdramatik Eğilimler: Mark Ravenhill Oyunları(2014) İzmir, Sibel; Canlı, Gülsen; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityKendine özgü sanat formları olan drama ve tiyatro biricik olma durumlarına bakılmaksızın sıkça birbirinin yerine kullanılan kavramlar arasındadır. Hiç şüphe yok ki bu durum her iki sanat dalının da anlamlı bir varoluşa sahip olabilmek için birbirlerine ihtiyaç duymalarından kaynaklanır. Diğer bir deyişle, oyun metinleri sahnelendikleri zaman daha değerli hale gelirken aynı şekilde metinsiz bir tiyatro düşünmek neredeyse imkânsızdır. Alman bilim adamı ve kuramcı Hans-Thies Lehmann, drama ve tiyatro arasındaki bu ilişkiyi bir bağlama oturtmak ve yeniden değerlendirmek amacıyla ses getiren çalışması Postdramatik Tiyatro adlı kitabında yeni bir yapılandırmaya gitmektedir. Lehmann kitabında 1960'lı yıllara kadar batı tiyatrosunun dramanın boyunduruğu altında kaldığını öne sürer. Bu durum da kaçınılmaz olarak dramatik metnin ve oyun yazarının en son ortaya çıkan üründe otoriter bir pozisyon edinmesiyle sonuçlanmıştır. Lehmann, bu kökleşmiş hiyerarşik düzeni bozmak için, 1960'lardan bu yana batı tiyatrosunun tiyatro metnine, oyun yazarına, oyunculara, kostümlere, dekora vb. eşit yaklaşan tiyatro ürünleri üretme çabası içinde olduğuna inanır. Lehmann, kitabının tarihsel avangartlardan 20. yüzyılın sonlarına kadarki dönemi ele aldığı kısmında oyun yazarlarının özellikle gerçekçi ve doğalcı tiyatronun estetik kurallarından nasıl uzaklaşıp postdramatik tiyatronun ortaya çıkmasını nasıl hızlandırdıklarını anlatmaktadır. Lehmann, İngiliz suratına tiyatro yazarlarının da sahnede olan olaylardan ve şok taktiklerden dolayı kendini adeta saldırıya uğramış gibi hisseden seyirciyi ele geçirme yöntemleriyle Alman asıllı postdramatik tiyatronun ortaya çıkmasında etkili olduklarını söyler. İngiliz oyun yazarı Mark Ravenhill bu tarz yazarlardan biridir. Oyunlarında aşırı boyutlarda kullandığı fiziksel ve sözel şiddetten dolayı Ravenhill suratına tiyatronun öncülerinden biri olarak görülmektedir ve oyunları sıkça bu sanatsal hareketin ışığı altında incelenmiştir. Bu tez Ravenhill'in oyunlarına sadece içerik açısından bakmaya engel olmak ve oyunlarda hem içeriğe hem de forma eşit yaklaşabilmek için Lehmann'ın postdramatik tiyatro teorisinin kullanmaktadır. Çalışma, Ravenhill'in oyunlarında suratına tiyatronun sınırlarını aşarak dramatik ve postdramatik tiyatronun özelliklerini sergilediğini iddia eder. Tez, analizini Ravenhill'in Shopping and Fucking, Faust is Dead ve Pool (No Water) isimli oyunları üzerinden yürütmektedir. Bu yaklaşım oyun yazarının yapıtlarına sadece metin açısından değil, seyirci/sahne, oyun yazarı/yönetmen ilişkilerinin yanı sıra oyunlarda kullanılan sözel ve fiziksel şiddet, olay örgüsü, reji vb. gibi kavramları düşünerek teatral açıdan bakmamızı da sağlamaktadır. Anahtar kelimeler: Dramatik tiyatro, postdramatik tiyatro, Hans-Thies Lehmann, suratına tiyatro, Mark Ravenhill, Shopping and Fucking, Faust is Dead, Pool (No Water).Master Thesis John Arden'ın Çavuş Musgrave'in Dansı ve Edward Bond'un Kuzeye Giden İnce Yol'unda epik tiyatro unsurları(2022) Yılmaz, Selin; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityBu tezin amacı John Arden'ın Çavuş Musgrave'in Dansı ve Edward Bond'un Kuzeye Giden İnce Yol oyunlarındaki epik tiyatro unsurlarının nasıl ele alındığını ve epik tiyatro konseptinin iki yazarın oyunlarına nasıl uyarladığını incelemektir. Tezin teori bölümünde bu tiyatro türünün ortaya çıkışı, geleneksel tiyatrodan hangi yönleriyle ayrıldığı, ele aldığı konular ve Bertolt Brecht'in geliştirdiği epik tiyatro unsurları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Çavuş Musgrave'in Dansı ve Kuzeye Giden İnce Yol adlı oyunlardaki epik tiyatro unsurları açıklanmış ve oyunlarda epik tiyatro kavramının bu yazarlar tarafından nasıl ele alındığı incelenmiştir. Sonuç olarak Britanya'da epik tiyatronun en önemli temsilcileri olarak kabul edilen John Arden ve Edward Bond oyunlarında epik tiyatronun unsurlarından faydalanmışlardır. İki yazar da sosyal ve politik konuları ele alarak yabancılaştırma yöntemi ile seyirci üzerinde eleştirel bir bakış açısı oluşturmaya çalışmıştır. Edward Bond Kuzeye Giden İnce Yol adlı oyununda John Arden'dan farklı olarak kendisinin Aggro-Effect olarak tanımladığı bir unsur kullanmıştır. Bu unsur ile sahnede gösterilen şiddetin yarattığı şok ve saldırganlık gibi duygular üzerinden epik tiyatronun da oluşturmak istediği sorgulama sürecine seyirciyi yönlendirmeyi hedeflemiştir.Article Liminality, Resilience and Refugeehood in Zinnie Harris’s How To Hold Your Breath(2023) İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityThe dystopian play How to Hold Your Breath (2015) written by Scottish playwright Zinnie Harris not only echoes a bleak future, but also visualises a subversive narrative in which Europe goes through an economic collapse, and Europeans become refugees, trying to immigrate to African countries on boats. Dana, the protagonist who is an expert in customer relations with a university degree and ambitious career plans, and her sister Jasmine are seen getting on a boat and trying to reach Alexandria, Egypt just like many other Europeans. It is not coincidental that Dana’s and her sister’s lives turn topsy-turvy after Dana’s having a sexual intercourse with a man working for the United Nations named Jarron who claims that he is a demon. Due to a couple of catastrophic events orchestrated by the demon, both women get drowned at the end like a majority of refugees in recent years. In this study, the experiences of Dana and Jasmine throughout the play and their resilience will be explored within the framework of the concept of “liminality” with a special focus on the meaning and (im) possibility of going beyond liminality. The article contends that Zinnie Harris in her play critically revisits the refugee problem in order to unsettle Europeans and European politics and to demonstrate how refugees are made the victims of personal/political expediency by ironically putting the audience/readers in a liminal situation.Master Thesis Oscar Wilde'in Önemsiz Bir Kadın ve Ciddi Olmanın Önemi Adlı Oyunlarında Sosyal Eleştiri(2021) Güneş, Müjde; İzmir, Sibel; Department of Modern Languages; Department of English Language and Literature; 14. School of Foreign Languages; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityBu tez, Oscar Wilde'ın eserleri ve sanat üzerine düşünceleri arasındaki çelişkiyi Önemsiz Bir Kadın ve Ciddi Olmanın Önemi oyunları aracılığıyla incelemeyi amaçlamaktadır. Wilde, bir sanat eserinin mesaj vermemesi veya herhangi bir ahlaki ders içermemesi gerektiğini savunsa da, yapıtlarının çoğu ahlaki bir ders veya sınıf ayrımları, cinsiyet rolleri, evlilik, ahlak ve eğitim gibi birçok sosyal konuya doğrudan eleştiri içermektedir. Bireylerin toplumda kabul edilebilmeleri için maske takmaları gerektiğini düşünen Wilde, eserleri ahlak dışı olarak sertçe eleştirildikten sonra, 'Sanat için Sanat' görüşünü savunan sanat anlayışını Viktorya toplumunun ahlak anlayışına karşı bir maske olarak kullanmaya başladı. Wilde, Viktorya toplumunun geleneklerini ve değerlerini estetisizm ve dandy tarzıyla yıkmaya çalışan bir asiydi ama aynı zamanda oyunu toplumun kurallarına göre oynadı ve eserleri, sözleri ve imajı kadar yıkıcı değildi. Dandy karakterini hem karakter olarak hem de dış görünüş olarak içinde yaşadığı toplumun ikiyüzlülüğüne ve sığlığına karşı savunma amaçlı kullandığı söylenebilir. Önemsiz Bir Kadın ve Ciddi Olmanın Önemi adlı oyunlarında, Viktorya döneminin pek çok yönünü ve Viktorya dönemi insanlarının çokça önemsediği ciddiyet, saygınlık ve ahlak gibi kavramları dandy karakterinin nükteli sözleri ve paradoksları aracılığıyla eleştirmiştir, bu nedenle bu oyunlar, yazarın sanat anlayışının eserleriyle çelişmesine örnek oluşturmaktadır.Master Thesis Seçilmiş İngiliz queer romanlarında kadın maskülenlikler: Radclyffe Hall'un The Well of Loneliness ve Sarah Waters'ın Tipping the Velvet adlı romanları(2023) Öztürk, Merve; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityKadın eşcinselliği edebiyatta 20. Yüzyılda görünür olmaya başlamıştır. Öncesinde şifrelenmiş veya çok sıkı arkadaşlıklar arkasına gizlenmiş bir kadın eşcinsel edebiyatı vardır. Yüzyılın başında seksologların çalışmaları ile lezbiyenlik konuşulur hale gelir. Lezbiyen tanımı ise erkek seksologların eserleri doğrultusunda 'maskülenlik' ile ilişkilendirilir. Yüzyılın başındaki lezbiyenler erkek olmak isteyen kadınlar olarak tanımlanırken yüzyılın sonunda özneleri tarafından kendi kimliklerine dair farklı teorilerini okuruz. İngiltere'de yazılmış ilk 'açık' lezbiyen roman olarak kabul edilen The Well of Loneliness (1928) adlı eserde döneminin seksologlarının teorilerine romanda pek çok yerde rastlarız. Başkahramanı Stephen Gordon maskülenliğini ancak erkek olmak istemekle ilişkilendirir. Gordon'un lezbiyenliği transseksüellik üzerinden değerlendirilse de bu tezde onun maskülenliği döneminde adlandırılmayan 'kadın maskülenliği' üzerinden incelenecektir. Tipping the Velvet (1998) ise alternatif bir Viktoryen dönem sunar; Waters, eşcinselliğin açıkça yaşandığı bir neo-Viktoryen topluluğu yaratır. Romanda queer teoriyi açıkça görürüz; başkahramanı Nancy Astley'in cinselliği döneminin ve günümüzde de kabul gören lezbiyen maskülenliğini yansıtır. Kadın maskülenliğini anlamlandırmak için erkek maskülenliğine ihtiyaç duyulmaz. Erkek kılığı ile görünür olduktan sonra cinsel kimliğini aramaya başlar. Cinsiyet rollerini 'giyer', 'çıkartır' ve en sonunda lezbiyen kimliği ve kadın maskülenliği arasındaki dengeyi bulur. Erkek olmasına ya da erkek gibi davranmasına gerek yoktur. Böylelikle, bu tezde kadın maskülenlik kavramı birbirinden çok farklı olan iki başkahraman üzerinden incelenecektirArticle Shakespeare Oyunlarında Yozlaşmanın Aynası: İntikam(2023) İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityGenel anlamda intikam oyunu, kahramanın bazen hayali olarak, bazen gerçekte adaletsizliğe ve/veya hasara maruz kaldığı ve haksızlığa uğradığı için intikam peşinde koştuğu Kraliçe Elizabeth ve Kral James dönemi dramasının bir türüdür. Erken modern kültürde intikam kavramına yaklaşım çelişkiler içerirdi. İntikam feodal dünyada kabul edilen ve onaylanan bir şeydi. Ancak erken modern dönemde intikam alma sorumluluğu yalnızca Tanrı'ya aitti. İntikamcının başarısıyla sonuçlanan oyunlar, feodal kuralların Hıristiyanlığın içerdiği değerlerden daha güçlü olduğunun göstergesidir. Hıristiyanlıkta tek intikamcının Tanrı olabileceği şeklindeki intikam anlayışı, hükümdarın Tanrı'yı temsil ettiğine inanıldığı için aslında övülmüştür. Dolayısıyla erken modern dönem intikam oyunları, özellikle de intikam trajedileri konuya ilişkin bu ikili düşünceyi yansıtıyordu. Şüphesiz Shakespeare, Rönesans döneminin intikam kavramına karşı kendi zamanının kararsız yaklaşımını örnekleyen oyun yazarları arasındaydı. Bu çalışma, Shakespeare'de intikam kavramına odaklanarak yazarın Venedik Taciri, Julius Caesar ve Hamlet adlı oyunlarında intikam temasını sosyal/siyasi yozlaşma ve eşitsizliği yansıtmak ve hatta vurgulamak için kullandığını göstermektedir. Bu nedenle makale, Shakespeare'in intikam tasvirinin seçilen oyunlarda adaleti ve yargı sistemini resmetmek için sağlam bir metafor haline dönüştüğünü ileri sürmektedir.Master Thesis Shakespeare ve Marlowe'un Oyunlarında Iıı. Richard ve Barabas'ın Dışlanmış Kötü Karakter Olarak Tasviri(2022) Reekab, Hayder Ban; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityBu tezin konusu, Shakespeare'in III. Richard ve VI. Henry ozyunlarinda yer alan III. Richard ve Marlowe'un Maltalı Yahudi adlı oyunundaki Barabas karakterlerinin 'istisnai' davranışlarının gelişimi ve bu karakterlerin nasıl kötü özellikler kazandıkları ile ilgilidir. Freud'un 'Psikanalizle Buluşan Bazı Karakter Tipleri: istisnalar' çalışmasına dayanan ve daha sonra Harold Blum'un teorik araştırmaları aracılığıyla açıklanan bu tez, III. Richard ve Barabas'taki 'İstisnai' davranışı vurgulamaktadır. Ayrıca bu tez, III. Richard'ı şekil bozukluğu açısından Freud'un açıkladığı 'istisnai' karakteri geliştirmede bir faktör olarak, Barabas'ı ise Blum'un açıkladığı Hıristiyan bir toplumda dışlanmış bir Yahudi açısından değerlendirir. Ardından, bu karakterlerin maruz kaldığı kötü muamelelerinin bir sonucu olarak nasıl 'telafi' aradıklarını ve onların kötü karakterler olduğunu kanıtlayan Makyavelist ilkelerinden istifade ederek amaçlarına, yani 'telafi'ye nasıl ulaştıklarını açıklar. Ayrıca bu tezde, kötü karakter temsilini açıklamak için , kötülük özellikleri Machiavelli'nin Prens kitabının Elizabeth dönemi anlayışıyla ilişkilendirilir. Bu iki oyunun seçilmesinin önemi, ana karakterlerinin, ister III. Richard örneğinde olduğu gibi doğuştan olsun, isterse Barabas'ın durumundaki gibi çevredeki toplumun bir sonucu olsun, her iki türde de kötü muamele örneğinin bulunmasıdır. Ayrıca, Makyavelist ilkeler açısından, bu iki oyun, 16. yüzyıl dramasında Makyavelist kötü karakterlerin öncüleri ve Prens'deki manifestolar bağlamında öne çıkar. Bu tez üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, şekil bozukluğu açısından Freud'un 'İstisna' teorisine ve Yahudi karşıtlığı açısından ise Blum'un teorisine odaklanmaktadır. Ardından. Prens'teki Makyavelist ilkeleri ve bu ilkelerin Elizabeth toplumu üzerindeki etkisini ve Innocent Gentillet'nin Kont-Machiavelli kullanımını vurgular. İkinci bölüm, VI. Henry'nin 2. ve 3. bölümlerinde ve III. Richard oyununda III. Richard'ın şekil bozukluğunu ve bu bozukluğun karakteri üzerine etkisini Machiavelli'nin kitabına dayanarak III. Richard'ın 'telafi' arayışını ve kötülüğünü tartışmaktadır. Son olarak üçüncü bölüm, Yahudi karşıtlığının Barabas'ın 'istisnai' karakter gelişimini nasıl etkilediğini, bunun onun 'telafisi' arayışına nasıl yol açtığını ve Barabas'ın amacına ulaşmak için uyguladığı Makyavelist ilkelerini ele almaktadır.Master Thesis Shakespeare'in Othello ve Venedik Taciri Oyunlarında Rönesans Dönemi'ndeki Ataerkil Toplum(2021) Alkasım, Ibrahım Nashwan Salım; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityBu tez, Shakespeare'in Othello ve Venedik Taciri oyunlarında ataerkillik kavramını incelemeyi amaçlamaktadır. Bu iki oyun, Ortaçağ ve Rönesans döneminde erkek egemen toplumun kadınları nasıl etkilediğini göstermektedir. Bu çalışmanın amacı, Othello ve Venedik Taciri'ni feminist bir bakış açısıyla incelemektir. Ayrıca bu tez, bu iki oyunun kadın karakterlerinin ataerkil topluma nasıl başkaldırdığını tartışacaktır. Bu tez, genel olarak önceki dönemlerde ve özel olarak Rönesans döneminde kadınların çektiği acıları konu almaktadır. Rönesans döneminde, kadınların kendilerini ispatlamak için erkekler kadar fazla bir şansı olmadığı söylenebilir. Ataerkil toplumda, kadının rolünü ortadan kaldırmak için her türlü baskı uygulanıyordu. Teorik bölüm, Rönesans döneminde kadınların eğitim, iş ve toplumdaki rolleri açısından çektikleri sıkıntılarla ilgili gerçekleri ve ayrıntıları ele alacaktır. Buna ek olarak, bu bölüm, Simone de Beauvoir'ın İkinci Cinsiyet teorisini ve Virginia Woolf'un denemesi Kendine Ait Bir Oda'yı ele alacaktır. Sonraki iki bölüm, Shakespeare'in Othello ve Venedik Taciri oyunlarındaki kadın karakterler Desdemona, Portia ve Jessica'nın rollerini ve onların toplum üzerindeki etkilerini ve onları yalnızca ikinci cinsiyet olarak gören bir toplumda rollerinin ve tepkilerinin nasıl olacağını tartışacak.Article Shakespeare’s Mastery of Plot and Comedy in Much Ado About Nothing(2021) İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityIt is a well-known fact that WilliamShakespeare, just like many of hiscontemporaries, was influenced by earlierliterary and non-literary sources while he waswriting his plays. However, Shakespeare didnot remain true to the sources by which hewas inspired neither in terms of content norform. Much Ado About Nothing, which hewrote by making use of the features of NewComedy genre that had emerged in theAncient Greece, is undoubtedly an indicativeof his mastery of plot and comedy. Theplaywright, while utilizing the genre of NewComedy, brought novelties to the playshowing his genius and he knitted, so tospeak, the plot structure in a conscientiousmanner. This study aims to analyse themastery of Shakespeare in creating the plotstructure and comedy, to show the features ofthe New Comedy he made use of and toinvestigate the elements which are purelyShakespearean in Much Ado About Nothing.Master Thesis The Portrayal of the 'turk in Tamburlaine the Great and a Christian Turned Turk(2022) Topçu, Esra Nur; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityTarihte Türkler güçlendikçe hem korku hem de merak uyandırmışlardır. Erken Modern Dönem İngiliz Dramasında yazılan pek çok oyunda 'Türklük' kavramının işlendiği görülmektedir. Türklere yönelik bu algı ve merak, birçok oyun yazarının oyunlarında Türkleri yanlış tanıtmasına yol açmıştır. Bu tez, 16. ve 17. yüzyıllarda İngiliz tiyatrosunda Türklerin nasıl tasvir edildiğini incelemektedir. Bu çalışmada seçilen iki eser, Christopher Marlowe'un Tamburlaine the Great ve Robert Daborne'nun A Christian Turn'd Turk oyunu, Erken Modern İngiliz oyunlarıdır ve her ikisi de Türk karakterlerini ve tarihi unsurları içerir. Söz konusu iki oyun, Türklerin ve genel olarak Türk tarihinin nasıl taraflı bir şekilde tasvir edildiğini göstermektedir. Çalışmanın birinci bölümünde, Erken Modern İngiliz Tiyatrosunda Türklük algısının yanı sıra Osmanlı ve İngiliz İmparatorluklarının tarihsel geçmişleri ve aralarındaki etkileşimleri, ikinci ve üçüncü bölümlerde; Tamburlaine the Great ve A Christian Turn'd Turk adlı iki oyunun olay örgüleri ve ardından oyunların Türklerin nasıl ve hangi açılardan önyargı ile temsil edildikleri ele alınmaktadır. Ayrıca, incelenen oyunlara esin kaynağı olan Osmanlı İmparatorluğu ve imparatorluğun fetih politikasının kültürel arka planı da ele alınmaktadır. Bunun yanı sıra bu tez, topraklarını ve vatandaşlarını başka bir imparatorluğa ve dine kaptırma korkusu yaşayan İngiltere'de söz konusu korkudan kaynaklanan çelişkilere de odaklanmaktadır.Master Thesis Ütopik Bir Dünyanın İmkanı İmkansızlığı: H. G. Wells'in Kuyrukluyıldız Günleri ve Arthur C. Clarke'ın Çocukluğun Sonu(2023) Sepici, Büşra; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityBu tezde, H. G. Wells ve Arthur C. Clarke tarafından kaleme alınan iki klasik İngiliz bilim kurgu eseri olan Kuyrukluyıldız Günleri (1906) ve Çocukluğun Sonu (1953) kültürel materyalizm çerçevesinde incelenmekte ve tartışılmaktadır. Kültürel materyalistler; sosyal kurumlar, sınıf ve günlük yaşamla ilgili konulara odaklanarak, hükümet, kilise ve eğitim sistemi dahil olmak üzere mevcut iktidar yapılarının, ideolojileri yaymak için kullandıkları yöntemlere dikkat çekmeyi amaçlar. Bunu başarmak için kültürel materyalistler, ilk olarak bir eserin tarihsel ortamını ve siyasi etkilerini araştırırlar. Daha sonra, baskın hegemonik konumu belirlemek amacıyla onu yakından incelerler. Kültürel materyalistler bir görüşün göz ardı edilebileceği veya zayıflatılabileceği potansiyel yolları listelerler. Kuyrukluyıldız Günleri (1906) ve Çocukluğun Sonu (1953) adlı eserler siyaset, ekonomi, sosyal hayat, din gibi kavramlar ışığında kültürel materyalist bir okumayla incelenerek, bu iki romanın tamamen ütopya olarak kabul edilip edilemeyeceği sorusuna yanıt aranacaktır. Dahası, bu romanlar ütopya olarak etiketlenseler de ütopya kavramını benzer bir şekilde, yani oldukça karamsar bileşenlerle bağdaştırarak ele almaları konusuna da değinmek mümkün olacaktır. Bir başka ifadeyle, bu iki romanın ütopyacı özelliklerinin, karamsar unsurlar tarafından nasıl bastırıldığı ve karanlıkta bırakıldığı sorusu tez boyunca sunulacaktır. Kuyrukluyıldız Günleri (1906) ve Çocukluğun Sonu (1953) romanlarının, ütopik nitelikleri ilk başta ağır basıyor gibi görünse de aslında her iki yazarın da ortak bir özelliği olan bu kesin çizgi bulanıktır; ne tam olarak ütopik ne de tamamen distopik ama ikisinin arasındadır. Dolayısıyla bu tezin amacı, iki bilim kurgu yazarının farklı zaman dilimlerinde yazdığı romanları, kültürel materyalist bakış açısıyla incelemek ve bu romanların ütopik özelliklerinin aslında daha karamsar yönlerine kıyasla belirsiz kaldığını göstermektir.Master Thesis Virginia Woolf'un Mrs. Dalloway ve D. H. Lawrence'ın Lady Chatterley's Lover Adlı Romanlarında Kısıtlanma Olarak Evlilik(2025) Çankır, Aleyna Nur; İzmir, Sibel; 01. Atılım University; Department of English Language and Literature; 02. School of Arts and Sciences; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social SciencesBu tez, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 20. yüzyıl İngiltere'sinde var olan sınıf ve toplumsal cinsiyet sorunlarını feminist eleştiri ışığında Virginia Woolf'un Mrs. Dalloway ve D. H. Lawrence'ın Lady Chatterley's Lover adlı eserlerinde inceleyecektir. 20. yüzyıl İngiltere'sinde kadın kurtuluş hareketlerinin daha görünür olması ve kadınların oy kullanma hakkının yaygınlaşmasıyla beraber, kadınların kamu alanlarına, siyasi işlere ve işgücüne katılımları ivme kazanmıştır. Buna rağmen, Viktorya döneminin izlerini taşıyan 20. yüzyıl İngiliz toplumunun kültürel yapısında, kadının evlilikteki ve toplumdaki yeri hala geleneksel bir bakış açısıyla sınırlıdır. Bu tezde, Birinci Dünya Savaşı sonrası birey ile toplum arasındaki çatışmayı anlatan Mrs. Dalloway (1925) ve Lady Chatterley's Lover (1928) adlı romanlar, kadın, evlilik ve toplum çerçevesinde ele alınacaktır. İki farklı roman ve bu romanların kadın karakterleri üzerinden dönemin toplumsal norm ve kuralları göz önünde bulundurularak feminist kuramcıların düşünceleri ışığında evlilik kadın açısından kısıtlanmaya sebebiyet veren bir kurum olarak analiz edilecektir. Bu bağlamda, incelenen iki romanda da kadın karakterler eğitimli ve toplumda statü sahibi olmalarına rağmen evliliklerindeki baskılardan kurtulamamışlardır. Bu tez aracılığıyla bahsi geçen romanlardaki sınıf, kadın ve evlilik temelli konulara feminist bir bakış açısıyla yaklaşılması amaçlanmaktadır.
