Atılım Üniversitesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14411/1
Browse
Browsing Atılım Üniversitesi by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 2029
- Results Per Page
- Sort Options
Article 10. Kalkınma Planı Hedefleri ve Nükleer Santraller(Bilim ve Teknoloji, 2013) Balku, Şaziye; Energy Systems Engineering; 06. School Of Engineering; 01. Atılım UniversityTürkiye Cumhuriyeti 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2014-2018) resmi hazırlık süreci 5 Haziran 2012 tarihli 14 sayılı Başbakanlık Genelgesiyle başlatılmış ve kurulan Özel İhtisas Komisyonları arasında Enerji Güvenliği ve Verimliliği de yer almıştır. Komisyonu oluşturan akademisyenler, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri enerji arz güvenliği, fiyatlarının yüksekliği ve belirsizliği, çevresel sorunlar, iklim değişikliği, yüksek yatırımda finansman ihtiyacı, enerjinin verimsiz kullanılması, dışa bağımlılığı gibi temel sorunlar ve gelişmeler göz önünde tutularak, ülkemiz enerji sektörü için durum analizi yapmak, bir vizyon geliştirmek ve yol haritası oluşturmak üzere çalışmalarını sürdürmüşler ve mevcut durumun değerlendirmesi, sektördeki gelişme eğilimleri ve muhtemel yansımaları, geleceğe dönük beklentiler, güçlü ve zayıf taraflar, fırsatlar-tehditler, sorunlar ve çözüm önerileri, politika ve strateji önerileri ile plana katkıda bulunmuşlardır.Book 100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti(Atılım Üniversitesi, 2024) Garibova, Jala; Sığırcı, İlhami; Aysal, Necdet; Sümer, Nebi; Çelik, S. Dilek Yalçın; Birlik, Gültekin Kamil; Elbir, Nüket Belgin; Sulak, Fatih; Department of English Language and Literature; Mathematics; Department of Social Sciences for University wide Courses; 02. School of Arts and Sciences; Department of English Language and Literature; 17. Graduate School of Social Sciences; 01. Atılım UniversityAvrupa’nın geçirdiği Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı ve Sanayi Devrimi sürecini yaşayamayan Osmanlı Devleti başta ekonomi olmak üzere, eğitim, kültür, sanat gibi alanlarda çağın gerisinde kalmıştır. Bunun yanı sıra 20. yüzyılda yaşadığı Trablusgarp ve Balkan Savaşı, özellikle de Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin sonunu getirmiş, Anadolu dâhil pek çok toprağı işgal edilmiştir. Neredeyse bütün varlığını yitirmiş olan Türk toplumu Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde ve yol göstericiliğinde işgalcilere karşı Milli Mücadeleyi başlatmış ve Misak-ı Milliyi büyük oranda gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Cephede elde edilen bu başarı sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti başta eğitim olmak üzere hayatın her alanında büyük devrimler gerçekleştirerek, Avrupa ile arasındaki mesafeyi kapatmayı, medeni devletler arasında yer almayı hedeflemiştir. Bu hedef doğrultusunda kısa sürede olumlu gelişmeler elde edilmiş, eğitim seviyesi hızla yükseltilmiş, ekonomide üretken olan, bilim ve sanatta önemli başarılar elde eden bir toplum yaratılmıştır. Cumhuriyetin 100. yılına gelindiğinde ise, bu hedef doğrultusunda çok önemli ilerlemeler başarılmış, Avrupa ile aradaki yüzlerce yıllık açık önemli ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Cumhuriyetin 100. yılında, Atılım Üniversitesinde gerçekleştirilen “100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu”nda bu ilerlemeler sunulan bildirilerle ortaya konulmuştur. Sempozyumda sunulan bildirilerdeki tespitler daha geniş bir kitleye hitap edebilmesi amacıyla, yeniden düzenlenerek kitap haline getirilmiştir. Böylece Atılım Üniversitesi olarak, topluma hizmet etme noktasında yürütülen çalışmalara yeni bir halka daha eklenmiştir.Master Thesis 11 Eylül 2001 Terörist Saldırısı Neticesinde Abd'nin Güvenlik Algılamalarındaki Değişiklik(2007) Bektaş, Buket; Bal, İdris; Department of International Relations; 17. Graduate School of Social Sciences; 01. Atılım UniversityBu çalışma'da 11 Eylül sonrası süreçte, ABD'nin benimsediği yeni güvenlikstratejileri ve uygulamaya koyduğu ?Önleyici Saldırı? doktrini, arka planı ve sonuçlarıele alınarak incelenmiştir. Bu çerçevede, ABD'nin mevcut politikalarının olumsuzyansımaları ve hatalı yönleri de ele alınmaktadır.Çalışma'nın ortaya koymaya çalıştığı temel görüş, 11 Eylül sonrasında,ABD'nin ulusal güvenlik kavramını, küresel bir güç olması sebebiyle,küreselleştirmesi ve bu çerçevede güvenlik sorununu yanlış algılayarak, yanlışpolitikaları uygulaması ve bunun sonucunda, içinden çıkılamayan bir güvenlikbunalımına ya da güvenlik sendromuna, gerek dünyayı; gerekse kendisini sürüklemişolmasıdır. Bu tespitler yapılırken, çalışma boyunca, öncelikle 11 Eylül öncesiAmerikan dış politikası, klasik temelleri ve uygulamalarıyla ortaya konulmaya veanlaşılmaya çalışılmıştır. Bu yapılırken, Amerikan dış politikasının geçen zaman vedeğişen uluslararası koşullar çerçevesinde ne şekilde dönüşüm gösterdiği tarihsel birperspektifle ifade edilmeye çalışılmıştır. Bunu takiben; 11 Eylül olaylarına sebebiyetveren küresel terörün temelleri ifade edilmeye çalışılarak, 11 Eylül olaylarına kadargelen süreç tahlil edilmeye çalışılmıştır. Bu arka plan bazında, ABD'nin 11 Eylülsonrası geliştirdiği yaklaşımlar ve uygulamaya koyduğu yasal düzenlemeler hakkındadetaylı bilgi sunularak, 11 Eylül sonrası Amerikan stratejisinin dayandığı noktalarirdelenmiştir.Çalışma'da 11 Eylül öncesi sürecin üzerine 11 Eylül sonrası yaklaşım vepolitika farklılıkları oturtularak, analitik bir yaklaşımla, ABD'nin, 11 Eylül sonrasındamuğlaklaşan ?güvenlik? kavramını, ne şekilde ?güvensizlik? kavramıyla özdeş halegetirdiği ifade edilerek; küreselleşen bir dünyada güvenliğin ve güvensizliğinküreselleşmesinin yarattığı olumsuz sonuçlar ve etkileri incelenmektedir.Anahtar Kelimeler: 11 Eylül, önleyici saldırı, küresel güvensizlik, güvenlikbunalımı, güvenlik sendromu,Master Thesis 11 Eylül 2001'den Günümüze Türk-amerikan İlişkileri ve Abd'nin Türk Dış Politikasına Etkileri(2013) Erol, Fatma Tuğçe; Keser, Ulvi; International Relations; 05. School of Business; 01. Atılım University11 Eylül 2001'den Günümüze Türk-Amerikan İlişkileri ve Amerika'nın Türk Dış Politikasına Etkileri? başlıklı bu tez çalışması, Soğuk Savaş sonrası uluslararası milat olarak nitelendirilen 11 Eylül olaylarının hem ABD hem de Türkiye'deki yankılarını ele alarak iki ülke arasındaki ilişkilerin birbirlerine olan etkilerini araştırma amacıyla oluşturulmuştur.ABD'de Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Pentagon'a gerçekleştirilen saldırılar, 2001'den itibaren George Walker Bush yönetiminin ciddi ve yıkıcı kararlar almasına yol açmıştır. Bu kararlar doğrultusunda birtakım önyargılar tekrar uyandırılmış ve Orta Doğu'nun akıbeti hakkında tasarlanan planlar işlemeye başlamıştır. Müttefiki Türkiye'nin teröre karşı destek amaçlı yanında olduğu ABD, Afganistan ve Irak işgallerinden sonra yoğunlaştırdığı dış politikasına ve yeni işgal stratejileri geliştirerek yön verdiği `yeni dünya düzeni'ne uygun bir politika benimsemiştir.ABD'nin diyalog ortamı yaratmadan gerçekleştirdiği 2.Körfez Savaşı'yla beraber Türkiye dâhil birçok devlet müdahaleci dış politikaya karşı bir tutum sergilemiştir. Bunun sonucunda Türkiye ile ABD arasında 1 Mart Tezkeresi sorunu yaşanmış, ilişkilere ABD penceresinden bakıldığında bir hayal kırıklığının oluştuğu görülmüştür. ABD'nin stratejilerinin bir parçası olarak Kuzey Irak Kürtlerinin Türkiye sınırlarına yerleştirilmesi zamanla PKK'nın güçlenmesine yol açmış, bu durum da ABD ile olan ilişkileri sekteye uğratmıştır. Büyük Orta Doğu Projesi'nde önemli ülke haline gelen Türkiye'yle ABD arasındaki ilişkiler yoğunlaşmaya başlamıştır.ABD'nin 11 Eylül sonrası Orta Doğu'yu hedef olarak belirleyerek egemenlik alanını genişletme çabaları kapsamında başlattığı medeniyetler arası savaş, barışa ve devletlerarasındaki huzura zarar veren İslamofobi kavramını yeniden diriltmiştir. Dünya,-özellikle İslam coğrafyası- büyük bir karmaşanın içerisine çekilmiş, bir dargın bir barışık devam eden Türk-Amerikan ilişkileri Barack Obama döneminde nispeten daha ılımlı bir seviyelerde seyretmiştir.Tezin yazımında kitap, makale, tez gibi kaynakların yanı sıra 11 Eylül belgeseli Loose Change'den, internet kaynaklı düşünce kuruluşlarının web sitelerinden, gazete, televizyon haberleri (yerli ve yabancı basın) ve haritalardan yararlanılmış, ayrıca Türk-Amerikan ilişkileri kapsamında Ermeni Sorunu'nun aydınlatılması amacıyla Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur'la röportaj yapılmıştır.Master Thesis 11 Eylül Sonrası Dönem ve Değişen Yeni Dünya Düzeninde Stratejik Güvenlik Bağlamında Doğu Akdeniz'de İngiliz Üsleri(2014) Keser, Hazel; Yılmaz, Gözde; International Relations; 05. School of Business; 01. Atılım UniversityTarihin her döneminde göçler ve sorunlar adası olarak bilinen Kıbrıs adası özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere'nin Ortadoğu'daki kalıcı tesislerini kapatması ve buralardaki askeri gücünü adaya yığmasının ardından bir ileri karakol olarak görev yapmaya başlar. 16 Ağustos 1960 tarihinde İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'nin garantörlüğünde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ile birlikte İngiltere adadaki haklarından vazgeçerken stratejik öneme sahip iki hükümran askeri üs yanında bazı askeri tesisleri ve alanları da kendine ayırmayı ihmal etmez. Yıllar sonra Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilgili garanti anlaşmalarının Kıbrıslı Rumlar ve Türkler için değil İngiltere'nin menfaatleri için hazırlandığı da tartışmaya açılacak bir konu olur. Bugün gelinen noktada ise Doğu Akdeniz'de son derece stratejik bir pozisyonda bulunan Kıbrıs adasında İngiltere'nin Dikelya ve Agrotur üsleri yanında ABD tarafından kullanılmakta olan bazı askeri tesisler ve dinleme istasyonları söz konusudur. Her iki ülkenin Echelon adı verilen ve neredeyse bütün dünyayı takip etmelerine imkân sağlayan bu telekulak sistemi yanında Ayios Nicholaos bölgesinde, ayrıca ABD Büyükelçilik binasında ve Trodos Dağlarında da istihbarat ağları ve sinyal istihbaratına yarayan tesisleri bulunmaktadır. Sanayi casusluğu, ekonomik ve askeri istihbarat yanında ABD, İngiltere ve müttefikleri tarafından zaman zaman farklı askeri operasyonlar için de kullanılan Dikelya ve Agrotur üsleri özellikle ABD'nin vazgeçmeyeceği tesisler arasındadır. Özellikle 11 Eylül 2011 tarihinde El Kaide'nin ABD'de gerçekleştirdiği saldırılar ardından başta ABD ve müttefikleri olmak üzere bütün Batı dünyası ve şüphesiz NATO'nun da savunma ve güvenlik stratejilerini değiştirmesine neden olmuştur. Böylece ABD ve İngiltere özellikle Doğu Akdeniz'de savunma ve güvenlik bağlamında yeni arayışlara girmeye başlamıştır. Bu durum adadaki üsleri ve istihbarat merkezlerini ise olmazsa olmaz haline getirmiştir.Master Thesis 112 Acil Sağlık Hizmetleri'nde Çalışan Personelin İş Doyumu: Ankara İli Örneği(2015) Düzova, Sibel; Tengilimoğlu, Dilaver; Business; 05. School of Business; 01. Atılım UniversityTeknoloji ve tıp alanındaki hızlı ilerlemeler, kentleşme, dünya nüfusunun artması, sağlık hizmetlerinin sunumunda belirgin değişikliklere neden olmuştur. Tıbbın tarihiyle paralel gelişmeler gösteren ve acil tıbbın hastane öncesi ortama uzantısı olan Acil Sağlık Hizmetleri dünyada son otuz yılda önem kazanmış ve bu alanda hızlı değişimler yaşanmaya başlanmıştır. 7 gün 24 saat hizmet sunulan bu birimlerde, işle ilgili sağlık sorunlarının artması, çalışanlara yönelik sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddetin giderek yaygınlaşması üzerine ASH araştırmacıların dikkatini çekmiş ve konuya daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. 112 çalışanları işleri gereği bulaşıcı hastalıklar, stres ve şiddete maruz kalabilen ve zaman içerisinde ruhsal, duygusal ve fiziksel sağlıklarına etki eden birçok faktörle karşılaşmaktadırlar. İş doyumu bu faktörlerden sadece bir tanesidir. Kişilerin başarılı, mutlu ve üretken olabilmelerinin en önemli gereklerinden biri olan iş doyumu; İşin bireye sağladıklarının algılanması ile oluşan hoşnutluk duygusudur. İş doyumu her meslekte önemlidir. Çalışanların iş doyumu meslek grupları arasında farklılıklar gösterebileceği gibi, aynı meslek grubunda, kurumlar arasında bile farklılık gösterebilmektedir. Bu çalışmada 112 ASH' de çalışan personelin iş doyum düzeylerinin ölçülmesi ve buna etki eden faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı nitelikte bir araştırma olarak yürütülmüştür. Şubat 2015 itibari ile Ankara İl Ambulans servisinde çalışan 262 personel çalışmaya katılmıştır. Veriler demografik bilgiler anket formu ve Minnesota iş doyum ölçeği ile toplanmıştır. Çalışma sonucunda Ankara 112 İl Ambulans Servisi çalışanlarının Minnesota iş doyum ölçeğine verdikleri cevaplar doğrultusunda genel olarak içsel doyumlarının yüksek olmasına rağmen dışsal doyumlarının özellikle yöneticiler, çalışma ortamı, terfi olanakları vb. konularda doyumsuzluk yaşadıkları görülmüştür. Anahtar Sözcükler; 112 Acil Sağlık Hizmetleri, ASH Çalışanları, iş doyumuArticle 14-18 Yaş Grubundaki Çocuklarda İlaç Bilgisi ve İlaç Kullanım Durumlarının Belirlenmesi(2022) Çınar, Sevil; Boztepe, Handan; Özcebe, Hilal; Nursing; 07. School of Health Sciences; 01. Atılım UniversityBu çalışmanın amacı çocukların ilaçlarla ilgili bilgilerini, ilaç kul- lanım durumlarını ve bilgi kaynaklarını belirlemektir. Bu araştırma tanımlayıcı olarak Türkiye’nin başkenti olan Ankara İlindeki Mil- li Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı farklı sosyoekonomik düzeyde olan (düşük, orta yüksek) üç okulda gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini seçilmiş olan okullardaki 9., 10., 11. ve 12. sınıfların- da okuyan 14-18 yaş grubundaki toplam 1082 çocuk oluşturmuş- tur. Araştırmaya katılan çocukların %81,6’sı ağrı kesici ilaçları, %47,7’si antibiyotiği, %30’u mide ilacı, %22,6’sı adale gevşetici ilaçları ve %18,8’ı stres ilaçlarını bildiklerini ifade etmişlerdir. Kronik hastalığı olan ya da hastanede yatanların, kronik hastalığı olmayan, hastanede yatmayan ve son altı ay içinde doktora gitme- yenlere kıyasla doğru ilaç kullanımıyla ilgili bilgilerinin daha fazla olduğu bulunmuş; istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. Bu çalışmanın sonunda çocukların ilaçlar hakkındaki bilgilerinin geliştirilmesine gereksinim olduğu belirlenmiştir.Master Thesis 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türk Dış Politikasına Etkileri(2017) Baykara, Sevin; Ünal, Hasan; International Relations; 05. School of Business; 01. Atılım UniversityTürk dış politikası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesine kadar ABD ve Avrupa ülkeleriyle sorunlar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Tarih boyunca dönemsel etkenler ile yakınlaşan ve gerginleşen Türkiye-Rusya İlişkileri ise Suriye krizi ile çatışan fikirler devam ederken Rus uçağının düşürülmesiyle ekonomimizi ve yatırım projelerini etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. Türkiye, kurtuluş mücadelesini verip anayurdunu düşmanlardan temizledikten ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde Cumhuriyetini ilan ettikten sonra, 1960 yılından itibaren darbe girişimleri ve darbelere sahne olmuştur. 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti, daha önce örneği olmayan bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır. Fethullah Gülen'in (FETÖ) bugünlere gelişi, ABD'den oturum iznini nasıl aldığı ve iadesinin istenmesinin hala tartışma konusu olarak devam ettiği görülmektedir. Darbe girişiminden sonraki süreçte ise olası senaryolar üzerinde durulmaktadır. Ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması, terör eylemlerinin son bulması Türkiye'nin öncelikli hedefleri haline gelmiştir. Buradan hareketle tezimizin amacı 15 Temmuz darbe girişimi ve Türk dış politika üzerindeki yansımalarını niteliksel literatür taraması ışığı altında analiz etmektir. Anahtar Sözcükler: Türkiye, Rusya, Uçak krizi, Darbe, FETÖ, ABDMaster Thesis 1909 Tarihli Şehzade Ziyaeddin Efendi Köşkü (sokullu Köşkü) ve Değişiminin Mekansal Analizi(2023) Bildiş, Sadık Çağrı; Pfeıffer, Şule; Fine Arts and Elective Courses; 03. School of Fine Arts Design & Architecture; 01. Atılım UniversityGeleneksel Türk konut mimarisinde önemli bir yere sahip ahşap kârgir yapılardan ve döneminin son örneklerinden biri olan, yapımına 1909 yılında başlanan Şehzade Ziyaeddin Efendi Köşkü (Sokullu Köşkü) İstanbul'un Kadıköy semtinde yer almaktadır. Şehzade Ziyaeddin Efendi Köşkü yapıldığı günden günümüze kadar değişik kişiler tarafından farklı amaçlarla kullanılmış ve son olarak 2013 yılında Yapı Merkezi tarafından restore edilmiştir. Bu tez çalışması kapsamında İstanbul ve Kadıköy'ün tarihi araştırılmış, köşkte etkisi olan mimari akımlar incelenmiştir. Köşkün mevcut durumu için alan çalışması yapılmış, gözlemler fotoğraflarla belgelenmiş, rölöve çizimleri ve restitüsyon projeleri incelenerek elde edilen bilgiler çalışma kapsamında kullanılmıştır. Ancak yapılan alan çalışması kapsamında bütün mekanlar araştırmacı tarafından fotoğraflanamamıştır. Köşkün mevcut halinin araştırmacı tarafından çekilebilen görselleri, Yapı Merkezi tarafından restorasyon çalışması öncesinde çekilen görselleri ile kapsamlı bir şekilde karşılaştırılmıştır. Dönemin ahşap yapılarından biri olan ve günümüze ulaşmış nadir köşkler arasında bulunan Şehzade Ziyaeddin Efendi Köşkü'nün mimarı kesin olarak bilinmemekle beraber Vedat Tek olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda köşkün mimar Vedat Tek ile ilişkisi, mimarın diğer yapıları ve el kitaplarında bulunan çizimlerle birlikte karşılaştırma yapılarak incelenmiştir. Ayrıca köşkün cephe ve mimari özellikleri dönemin diğer yapılarıyla da karşılaştırılmıştır. Bu çalışma ile daha önce hakkında herhangi bir akademik çalışma olmayan Ziyaeddin Efendi Köşkü'nün mevcut durumunun incelenerek özgün mimari tasarımına yönelik değerlendirmeler yapılması ve literatüre kazandırılması hedeflenmektedir.Master Thesis 1955-1974 Sürecinde Kıbrıs'ta İstihbarat Faaliyetleri(2017) Seçmen, Abdulkadir; Ünal, Hasan; International Relations; 05. School of Business; 01. Atılım UniversityBu tez çalışmamda Kıbrıs adasında 1950 yılından itibaren artan huzursuzluk ortamında birden fazla tarafın birbirleri arasında yaratılan güvensizlik ortamları karşısında istihbarat faaliyetleri incelenmeye çalışılmıştır. 1955 yılıyla birlikte Kıbrıs Rum toplumu içerisinden çıkan EOKA örgütünün kanlı faaliyetleri karşısında başta Türk toplumu olmak üzere Adanın yönetim koltuğunda olan İngilizlerin tedhiş hareketleriyle başa çıkma çalışmalarının büyük bir bölümü olan istihbarat toplama faaliyetlerine değinilmiştir. 16 Ağustos 1960 tarihi ile birlikte Kıbrıs'ta bulunan taraflar ve bağlı oldukları ülkelerle birlikte ortak bir anlaşmaya varılmış, iki toplumlu ve eşitlikçi ilkelere dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmalarında ki en önemli hususlardan birisi olan EOKA tedhiş hareketi eylemlerine son vermesi gerekmekteydi. Cumhuriyetin ilanı ve yönetim mekanizmalarının kurulmasıyla Kıbrıslı Rumlar kuruluş anlaşmalarının kendilerine zorla dayatıldığını ve eşitlik ilkelerine uymadığını belirterek adeta yönetimde oyunbozanlık yaparak Kıbrıs Türk tarafını görmezden gelmeye başlamıştır. Siyasal baskılarla birlikte ada üzerinde toplumsal olayların başlamasındaki en büyük etken yönetimde bulunan Rum kökenli yöneticilerdi. Bu negatif tansiyon giderek artmakta ve 1963 yılının aralık ayında Kıbrıslı Rumlarca tarih sahnesine 'Kanlı Noel' olarak geçecek büyük bir saldırı ile etnik soykırım gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu arada Kıbrıs Türk tarafınca beklenmeyen sert bir savunma refleksi gösterilmiştir. EOKA'ya karşı Kıbrıs Türkü, Türk Mukavemet Teşkilatını (TMT) yeşerterek tüm Kıbrıs üzerinde teşkilatlanmıştır. Ancak Rumlar devlet mekanizmalarını ENOSİS temelinde şekillendirmeye devam ederek 'Kanlı Noel' ile başlattıkları işe 1974 yılında yapılan Sampson darbesine kadar artarak devam etmiştir. Kıbrıs Cumhuriyetini şekillendiren Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla garantörlük hakkı verilen Türkiye, soy birliği olan Kıbrıslı Türklere karşı artarak devam eden yoğun baskıya daha fazla seyirci kalmamış ve Barış Harekatıyla müdahale etmiştir. Tez çalışmasının I. bölümünde Kıbrıs adasının genel anlamda tarihi ile birlikte jeopolitik önemine değinilmiştir. Teorik anlamda istihbarat incelenmiş ve istihbaratın alt kolları tanımlanarak kısa bilgiler verilmiştir. 1955-1960 yılları arasında EOKA tedhiş hareketiyle birlikte Kıbrıs'ın yönetiminde bulunan İngilizlerin bu örgütün hareketlerini İstihbarat bağlamında nasıl ele aldıkları incelenmiştir. EOKA örgütünün istihbarat faaliyetleri ve yapısı değerlendirilerek, bu örgüte karşı Kıbrıs Türkleri tarafından oluşturulan Türk Mukavemet Teşkilatının istihbari ve operasyonel faaliyetleri incelenmiş, başta eğitim olmak üzere gizli harekat faaliyetlerine değinilmiştir. Çalışmanın II. Bölümünde 1960 yılı itibariyle kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde oluşturulan güvenlik mekanizmaları incelenmiştir. Cumhuriyetle birlikte oluşan yönetimden soyutlanan Kıbrıs Türk toplumu kendi içerisine kapanarak federasyon faaliyetleri çerçevesinde güvenlik ve istihbaratını TMT eli ile yürüttüğü görülmüştür. Yeni devletin kurulmasıyla birlikte başta küresel dominant aktörlerin adaya istihbari anlamda ilgileri artmaya başladığı görülmüştür. Diğer ülkelerin ada üzerinde yapmış olduğu faaliyetler 1960-1974 yılları arasında incelenerek değerlendirilmiştir. III. bölümde coğrafi olarak eşsiz konumda bulunan Kıbrıs'ın teknik istihbarat alt yapısı incelenmiştir. Soğuk savaş döneminin güvensizlik ortamında batı bloğunun doğu bloğu üzerinde gerçekleştirilen elektronik istihbaratın batı için nasıl bir öneme sahip olduğu görülmüştür. Kıbrıs'ta bulunan Amerikan ve İngiliz istihbarat tesislerinin faaliyetleri değerlendirilmiştir.Article 1958 1963 Mücadele Sürecinde Kıbrıs'ta Basın ve Nacak Gazetesi(2012) Keser, Ulvi; International Relations; 05. School of Business; 01. Atılım UniversityKıbrıs adasında Yunanistan destekli olarak 1 Nisan 1955 tarihinden itibaren faaliyete geçen EOKA terör örgütü karşısında Kıbrıs Türklerinin kendilerini koruma mücadelesi de başlar ve bu mücadele özellikle 1958 Ağustos ayından itibaren Türk Mukavemet Teşkilatının Türkiye destekli olarak faaliyete geçmesiyle yeni bir aşamaya geçer. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin 21 Aralık 1963 günü Kanlı Noel saldırılarıyla birlikte fiilen ortadan kalkmasıyla ada yeniden ikiye bölünür. Bu çalışma kapsamında 1958 1963 sürecinde yaşanılan olaylar irdelenecek ve Kıbrıs Türklerinin verdiği mücadele gazeteler vasıtasıyla aktarılmaya çalışılacaktır. Bu kapsamda irdelenecek gazete ise TMTnin yayım organı olarak bilinen Nacak olacaktır.Master Thesis 1961 Anayasası’nın Türk Toplumsal Gerçekçi Sinemasının Gelişimine Etkisi(2025) Kılıçatan, Sinem; Mızrak, Dilan; 01. Atılım University; 04. School of Law; Law27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrasında ilan edilen ve 1961 yılında yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yalnızca bir siyasal rejim değişikliğini değil, aynı zamanda bireysel hak ve özgürlüklerin genişletilmesini, kuvvetler ayrılığı ilkesinin güçlendirilmesini ve sosyal devlet anlayışının anayasal zemine taşınmasını ifade eden tarihsel bir kırılma noktasıdır. Türk sineması, bu dönemde yalnızca sayısal üretimde değil, toplumsal içerik ve estetik nitelik bakımından da dikkate değer bir dönüşüm yaşamış; 'Altın Yıllar' olarak tanımlanan bu süreçte sinema, toplumsal adaletsizlik, sınıfsal eşitsizlik, kadın hakları, göç ve kentleşme gibi yapısal sorunları gündeme taşıyan eleştirel bir mecraya dönüşmüştür. 1961 Anayasası'nın bireysel özgürlükleri, düşünce ve ifade özgürlüğünü, basın özerkliğini ve sendikal hakları güvence altına alması, kültürel üretim ortamını da doğrudan etkilemiş; sinemacılar, toplumsal meseleleri daha cesur ve doğrudan biçimde beyazperdeye taşıyabilmiştir. Bu araştırma, Metin Erksan, Lütfi Ö. Akad, Halit Refiğ, Ertem Göreç ve Duygu Sağıroğlu gibi öncü yönetmenlerin filmleri üzerinden bu anayasal etkileri görünür kılmayı hedeflemiştir. Çalışmada nitel araştırma yöntemine dayalı olarak betimsel film analizi, tematik içerik çözümlemesi ve ideolojik okuma teknikleri kullanılmış; Stuart Hall'un temsil teorisi, Althusser'in ideoloji ve aygıt kuramı, Gramsci'nin hegemonya kavramı ve Foucault'nun mekân politikaları kuramsal çerçeve olarak benimsenmiştir. Bulgular, sinemanın yalnızca estetik bir alan değil, aynı zamanda hukuki ve toplumsal bir tanıklık sahası olduğunu göstermektedir. Susuz Yaz, Yılanların Öcü, Hudutların Kanunu, Otobüs Yolcuları ve Karanlıkta Uyananlar gibi filmler, 1961 Anayasası'nın vaat ettiği hakların taşrada, sınırda ve kentte ne ölçüde uygulanabildiğini sorgulayan güçlü anlatılarla Türkiye'de hukuk ile kültür arasındaki bağı sinemasal bir hafızaya dönüştürmüştür.Master Thesis 1979 İslam Devriminden Sonra İran'ın Diş Politikası(2013) Mokhtarpour, Marziyeh; Gürson, Ali Poyraz; Public Relations and Advertising; 05. School of Business; 01. Atılım Universityİran İslam devrimini incelediğimizde bu devrimin İslam Devriminden daha çok Pehlevi iktidarına karşı ayaklanmış toplu bir muhalefet hareketi olduğunu görmekteyiz. Çünkü devrim sürecinde muhalif gruplara bakıldığında liberallerden ılımlı İslamcılara, komünistlerden radikal İslamcı kanada kadar birbirlerinden çok farklı birçok grup bir arada toplanmıştır. Ancak Devrimin gerçekleşmesinden sonra Humeyni radikal İslamcı kanadı arkasına alarak yönetimi ele geçirmiştir. 1979 yılında İran'da gerçekleşen devrim, asırlardır süren monarşi geleneğini yıkmakla birlikte İran'ın iç ve dış politikasını da değiştirmiştir. Pehlevi döneminde İran, ABD ve İsrail'in bölgedeki en önemli müttefikleri olmasına rağmen devrimden sonra bu iki ülkenin düşmanı haline gelmiştir. Devrim sonrası İran'ın dış politikasına yön veren ana etkenler 'bağımsızlık', 'batı karşıtı' ve 'devrim ihracı' olmuştur. İş başına gelen yeni yönetim İslam devrimini diğer Müslüman ülkelere ihraç etme çabasında olmakla birlikte bölge ülkelerinde tedirginliğe sebep olmuş ve böylece İran yalnızlığa itilmiştir. Humeyni döneminde İran uluslararası camiada yalnızlığa itilerek, Irak ile gerçekleşen savaşta bu durumu daha çok kötü bir hale getirmiştir. Dolayasıya Humeyni'nin ölümünden sonra iş başına gelen Refsancani ve Hatemi İran'ın dış dünyaya açılma hususunda daha istekli politikalar izlemişler ve böylece İran dış dünyayla ilişkilerini düzeltme çabasına girmiştir. Ancak Hatemi'den sonra cumhurbaşkanlığına gelen Ahmedinejad yaptığı sert söylemler ve uzlaşmaz üslubu nedeni ile İran'da aslında pek çok şeyin değişmediğini ortaya koymuştur.Master Thesis 1980 Sonrası Türkiye'de Neo-liberal Politikaların Kentle Olan İlişkisi(2025) Çinar, Sinan; Gençoğlu, Funda; 01. Atılım University; 05. School of Business; Political Science and Public AdministrationTarım Devrimiyle birlikte kentleşme tarihinin ana uğrak noktalarından olan Sanayi Devrimi, üretim ilişkilerinde köklü değişikliklere neden olarak, kapitalist sistemin tarihsel gelişim sürecini derinden etkilemiştir. Sanayileşme eşliğinde kapitalizmin tarihsel izleği takip edildiğinde, kentlerin geçirmiş olduğu dönüşümün tarihsel bağlamı görünür olacaktır. Kapitalizmin krizli tarihi içerisinde yaşanan dönüşümler farklı karakteristik özellikler taşıyan tarihsel dönemler oluştururken, coğrafi bakımdan da yeniden yapılanmaları beraberinde getirmiştir. Bu coğrafi yapılanma küresel, ulusal, bölgesel düzeyde işbölümü ve sınıf mücadelesinin bir yansıması olmuştur. İşbölümü ve sınıf mücadelesinin oluşturduğu küresel hiyerarşik sistem içerisinde yer alan ülkelerin kapitalist sistem bünyesinde üstlendikleri roller, bu ülkelerin içerisindeki ve çevresindeki iktidar ilişkilerini şekillendirmiştir. Söz konusu iktidar ilişkilerinin analizinde emperyalizm kavramı temel çözümleme aracıdır ve emperyalizmin karakteristik mekanizmalarından doğan eşitsiz gelişim küresel ölçekte oluşan kentleşme hareketinin merkezinde yer almaktadır. Bu iktidar ilişkileri üzerine kurulan kapitalist sisteme merkez, yarı-çevre ve çevre ülke olarak eklemlenen ülkelerin üstlendikleri roller, bu ülkelerin kentleşme ve kentlileşme süreçlerinin belirleyicisi olmuştur. Kapitalist sistem içerisinde üstlenilen rol üzerinden kapitalizm ile eklemlenme metotları kentlerin mekânsal formunu şekillendirirken, kentleşmenin kendi sosyo-psikolojisini, sosyo-kültürel yapısını da yaratarak farklı kentlileşme pratiklerini oluşturmuştur. Bu genel görünüm içerisinde; kentler sınıflar arası ve sınıf içi ilişkilerle sınıfların devletle ilişkilerini ifade eden iktidarın üretildiği, sergilendiği esas mekânlar olmuştur. İktidar ilişkileri kentlerin morfolojisini ve kentli öznelliğini belirlerken, kentlerin aldığı form da iktidar ilişkilerini düzenlemekte, ona şeklini vermektedir. Bu boyutuyla kentler ve iktidar ilişkileri arasında yaşanan diyalektik ilişki kentlerin bir iktidar aygıtına dönüşmesine sebebiyet vermektedir. Türkiye kentleşme tarihi de bu paradigma içerisinde değerlendirilmelidir. Türkiye kentleşme ve kentlileşme pratiği sanayileşme vasıtasıyla yarı-sömürge durumundan yarı-çevre ülke konumuna doğru yapılan yolculuk içerisinde şekillenmiştir. Bugün gelinen noktada neo-liberal siyasalar içerisinde Türkiye'nin yarı-çevre ülke olarak geliştirdiği alt-emperyalist ilişkiler kentleşme ve kentlileşme pratiklerini etkilemeye başlamıştır. Türkiye'nin devam eden bu yolculuğunun arkasındaki ana motivasyon ise milli burjuvazinin oluşturulabilmesi adına sermaye birikiminde devamlılığın sağlanması ve bu amaca uygun kentli öznelliğinin inşa edilmesi olmuştur.Article 1982 Anayasası’nda Tbmm ve Cumhurbaşkanı Seçimine İlişkin Süreler Üzerine(*)(2023) Bakırcı, Fahri; Kılıç, Abbas; Law; 04. School of Law; 01. Atılım University2017 Anayasa değişikliklerinden sonra mevzuatın uyumlulaştırılması çalışmaları kapsamında seçim kanunların- da da değişiklikler yapılması gerekmiştir. Ancak çok sayıda kanunda kısa sürede kapsamlı değişiklikler yapılması zorunluluğu nedeniyle bazı tekrarlar ve uyumsuzluklar gözden kaçmıştır. Makalede bu tekrarları saptamaya ve uyumsuzlukları gidermeye yönelik öneriler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda 1982 Anayasası döneminde Anayasa’da ve seçim kanunlarında süreler yönünden yapılan değişiklikler topluca gözden geçirilmekte ve konuyla ilgili önemli Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulu kararları özetlenmektedir. Böylece bir taraftan seçim mevzuatında yer alan sürelerin güncel durumu ortaya konurken, diğer taraftan bu sürelerin gelişim aşamaları da açıklanmış olmaktadır.Master Thesis 1990 Sonrası Türkiye Ekonomisinde İhracatın Gelişimi: Almanya ile Karşılaştırılması(2010) Yavuz, Ayfer; Ak, Salih; International Trade and Logistics; 05. School of Business; 01. Atılım UniversityKüreselleşme olgusuyla birlikte artan ticari ve finansal ilişkiler sonucunda ihracat, bütünleşen ülkeler açısından daha da önem kazanmıştır. Bunun yanı sıra ekonomik kalkınmanın ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin yolu da istikrarlı bir ihracat artışından geçmektedir. Sürdürülebilir ihracat artışının sağlanmasında ise ihracatın finansmanı büyük önem arz etmektedir.Bu tez çalışmasında dış ticaret politikası, ihracatın finansmanı ve 1990 sonrası ihracatın gelişimi incelenmiş, belirlenen bankalarla görüşülüp ticari bankaların, küreselleşmeyle beraber önemi artan ihracatın finansmanı konusuna yaklaşımı araştırılmıştır. Ayrıca çalışmada somut sonuçlara ulaşmak için Federal Almanya incelenmiştir. Türk Eximbank'la, Türkiye'de ve Almanya'da bulunan ticari bankalarla yapılan görüşmeler ve elde edilen veriler ışığında genel değerlendirmeler yapılıp ihracatın gelişimi için çeşitli önerilerde bulunulmuştur.Master Thesis 1990-2019 Döneminde Afganistan ve Pakistan Siyasi İlişkileri(2020) Suhbat, Naqıbullah; Ülker, Halil İbrahim; Department of Public Administration and Political Science; 17. Graduate School of Social Sciences; 01. Atılım Universityİkinci Dünya savaşının ardından 1947 yılında Hindistanla birlikte bağımsızlığına kavuşan Pakistan'ın, doğuşundan itibaren Afganistan ile ilişkileri Durand Sınır Hattı ve Peştunistan meselesi yüzünden ihtilaflıdır. Bu sorunlar uzun süre iki ülke arasında gerginliklere neden olmuş ve zaman zaman çatışmalar da yaşanmıştır. Sınır sorunu, Afganistan ve Pakistan arasındaki ilişkilerde sorunların ana kaynağını oluşturmakla birlikte, terörizm, çatışma ve istikrarsızlık gibi bölge güvenliği ve uluslararası güvenlik bağlamında önem arz eden önemli meselelerin de temelini teşkil etmektedir. Günümüzde Durand Hattı adıyla bilinen iki ülke sınırı, her ne kadar uluslararası camiada Pakistan ile Afganistan arasındaki resmi sınırı olarak kabul edilmekte ise de, Afganistan bu konuda resmi bir tutum ortaya koymuştur. Bu sınır, Kral Zahir Şah'tan itibaren bugüne kadar iktidara gelen yöneticilerin hiçbiri tarafından tanınmamıştır. Karzai yönetimi de söz konusu sınır hattını tanımamaktadır. Pakistan'ın kuruluş döneminde Afganistan tarafından ortaya atılıp günümüze kadar 'taviz verilmez' bir iddia olarak gündemdeki yerini koruyan Peştunistan meselesi de, Pakistan açısından ciddi bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu nedenle daha önceki dönemlerde olduğu gibi Karzai döneminde de Afganistan Pakistan ilişkilerinin daha çok bu eksende gelişmektedir. Afganistan-Pakistan ilişkileri Taliban sorunu yüzünden gerginleştiğinde, üçüncü bir ülkenin girişimleri ile İki ülke liderleri, bir araya gelip, dostluk mesajları vererek bölgesel güvenlik açısından iki ülkenin 'işbirliği' içinde hareket etmelerinin önemini vurgulasalar da, bu ülkelerin birbirine karşı 'düşmanca' tavırları esas itibariyle değişmemiştir. 2001-2014 yıllar arasında iki ülke ilişkileri gerginliklerle devam etmesine rağmen karşılıklı ziyaretler de olmuştur. Karzai, 14 yıllık hükümet süresi dönemindeki güvenlik sorunları nedeniyle, özellikle de Taliban'la müzakere konusunda destek almak için 21 kez Pakistan'ı ziyaret etmiştir. Fakat tüm bu ziyaretlere rağmen Karzai, Pakistan'ı güvenlik sorunlarını çözmek ve Taliban'ı müzakere masasına oturtmak için ikna edememiştir. İki ülke ilişkilerinde Durand hattı, Peştunistan ve Taliban sorunları varlığını korumaktadır. Anahtar Kelimeler: Afganistan, Pakistan, TalibanMaster Thesis 1990`larda Türk Dış Politikasının Oluşumu Güvenlik Kaygıları ve Milli Güvenlik Kurulu`nun Rolü(2003) Canikoğlu, Erhan; Gözen, Ramazan; Department of International Relations; 17. Graduate School of Social Sciences; 01. Atılım UniversityÖZET 1990'LARDA TÜRK DIŞ POLİTİKASININ OLUŞUMU: GÜVENLİK KAYGILARI VE MİLLİ GÜVENLİK KURULU'NUN ROLÜ Erhan Canikoğlu SBE, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Yüksek Lisans Tez Yöneticisi: Doç. Dr. Ramazan Gözen Temmuz, 2003 Dış politika analizinde karar alma yaklaşımını benimseyen davranışçı ekole mensup yazarlar, karar sürecinin her zaman rasyonel modele uygun gelişmediğini, süreçte örgütsel ve bürokratik etkenlerin önemli rol oynadığını ortaya koydular. Biz de bu teorik yaklaşım ışığında, Türk dış politikasının 1990'lardaki oluşum sürecinde güvenlik kaygılarının ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK)'nun rolünü analiz edeceğiz. Türkiye'de dış politikanın oluşumu ağırlıklı olarak Atatürk'ün öngördüğü ilkelere ve yönelimlere dayanmıştır. Soğuk Savaş döneminin sona erdiği ve dünyada küresel düzeyde radikal değişimlerin yaşandığı 1990 Tarda, Türk dış politikası geleneksel çizgilerini korumuştur. Türk dış politikasının oluşum sürecinde hükümetlerin yanında, sivil ve asker bürokratlar da önemli rol oynamıştır. Bu üst düzey karar alıcılar, 1961 'de kurulan MGK'da temsil edilmektedirler. Bu çalışmanın amacı, milli güvenliğin sağlanması için kurulan MGK'nın, tarihsel ve anayasal gelişimini ve devlet aygıtı içindeki yerini incelemek, güvenlik kaygılarının ve MGK'nın, 1990 Tarda dış politika oluşumunda nasıl bir rol oynadığım, belirli dış politika davranışları açısından ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Türk Dış Politikası, Karar-alma, Güvenlik, Milli Güvenlik Kurulu IVMaster Thesis 1993 Yılı Sonrasında Turkiye-israil Askeri İlişkileri(2012) Belal, Bashar; Gurson, Poyraz; Public Relations and Advertising; 05. School of Business; 01. Atılım UniversityTürkiye-İsrail ilişkileri İsrail devletinin kuruluşundan bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 1990'lı yıllarda Orta Doğu'daki en güçlü ittifaklardan birine dönüşen Türkiye-İsrail ilişkileri, 2000'li yıllarda kötüleşmeye başlamış olup bu kötüleşme günümüzde de devam etmektedir.Türkiye-İsrail ilişkilerinin en güçlü yönlerinden biri askeri ilişkiler olmuştur. 1990'lı yıllarda yoğun bir modernizasyon sürecine giren Türk ordusu, İsrail'in teknolojik olanaklarından önemli ölçüde yararlanmıştır. İsrail, Türk ordusuna modernizasyon konusunda gerekli hizmeti verip Türk ordusuna çeşitli silah türleri vermiştir. Bu arada savunma sanayi alanında çok sayıda ortak proje gerçekleştirmiş ve ortak askeri tatbikatlar yapılmıştır. Ayrıca güvenlik ve istihbarat konularında Türk ve İsrail orduları iş birliği yapmıştır.ABD tarafından desteklenen Türkiye_İsrail ilişkileri, 1993-1999 yılları arasında her üç tarafın bölgedeki çıkarlarına hizmet etmeyi amaçlamaktaydı. 2000'li yıllarda ise Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler yakınlaşma anlamında yeniden şekillenerek pekiştirilmiştir.Anahtar Kelimeler: İsrail, Türkiye, askeri ilişkiler, modernizasyon, Arap dünyasıMaster Thesis 1999 Sonrası Türkiye'de Demokratikleşme Çabaları ve Siyasi Sisteme Yansımaları(2012) Tinga, Murat; Özen, Hayriye; Department of Public Administration and Political Science; 17. Graduate School of Social Sciences; 01. Atılım UniversityTürkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde, 1999 Helsinki ve Avrupa Birliği hedefinin olabilirliğini ve böylece inandırıcılığını arttıran 2002 Kopenhag zirveleri, Türkiye'nin demokratikleşmesi sürecinde çok önemli dönüm noktaları olmuştur. Türkiye'nin demokratikleşme çabalarını bu dönüm noktalarından alarak AB üyeliği sürecinde ne gibi aşamaların kat edildiği, siyasi erkin dışsal eşgüdümle içsel değişimleri ne ölçüde gerçekleştirdiği ve yaşama sunduğu, Türkiye'nin siyasi yapısında ne gibi bir değişim ve dönüşümün gerçekleştirildiği incelenmiştir. Bu değişim ve dönüşüm çabaları incelenirken bir yandan siyasi erkin bu değişim ve dönüşüm yönünde ne ölçüde kararlı olduğu, diğer yandan ise çeşitli siyasal ve toplumsal grupların bu değişim ve dönüşüme verdikleri tepki dikkate alınarak ve bu çerçevede değişim ve dönüşümün hangi toplumsal-siyasal gruplar tarafından ne ölçüde desteklendiği ve ne ölçüde muhalefet edilerek itirazlar yükseltildiği ortaya konulmuştur.Çalışmanın sonucu olarak Türkiye' de 1999 sonrası gerçekleştirilen demokratikleşme çabalarının neler olduğu ve bu çabaların, ortaya konulan teorilerle ne ölçüde bağdaştığı irdelenerek siyasal sisteme yansımaları değerlendirilmiştir.
