Gürson, Ali Poyraz

Loading...
Profile Picture
Name Variants
A.P.Gurson
G.,Ali Poyraz
Gurson, Ali Poyraz
Gürson, Ali Poyraz
Gurson,A.P.
A.P.Gürson
A., Gurson
Ali Poyraz, Gurson
G., Ali Poyraz
Gürson,A.P.
A.,Gürson
Ali Poyraz, Gürson
Gurson, Poyraz
Gürson, Poyraz
Job Title
Doktor Öğretim Üyesi
Email Address
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

14

Articles

2

Citation Count

0

Supervised Theses

12

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 14
  • Master Thesis
    1993 yılı sonrasında Turkiye-İsrail askeri ilişkileri
    (2012) Gürson, Ali Poyraz; Gurson, Poyraz; Public Relations and Advertising
    Türkiye-İsrail ilişkileri İsrail devletinin kuruluşundan bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 1990'lı yıllarda Orta Doğu'daki en güçlü ittifaklardan birine dönüşen Türkiye-İsrail ilişkileri, 2000'li yıllarda kötüleşmeye başlamış olup bu kötüleşme günümüzde de devam etmektedir.Türkiye-İsrail ilişkilerinin en güçlü yönlerinden biri askeri ilişkiler olmuştur. 1990'lı yıllarda yoğun bir modernizasyon sürecine giren Türk ordusu, İsrail'in teknolojik olanaklarından önemli ölçüde yararlanmıştır. İsrail, Türk ordusuna modernizasyon konusunda gerekli hizmeti verip Türk ordusuna çeşitli silah türleri vermiştir. Bu arada savunma sanayi alanında çok sayıda ortak proje gerçekleştirmiş ve ortak askeri tatbikatlar yapılmıştır. Ayrıca güvenlik ve istihbarat konularında Türk ve İsrail orduları iş birliği yapmıştır.ABD tarafından desteklenen Türkiye_İsrail ilişkileri, 1993-1999 yılları arasında her üç tarafın bölgedeki çıkarlarına hizmet etmeyi amaçlamaktaydı. 2000'li yıllarda ise Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler yakınlaşma anlamında yeniden şekillenerek pekiştirilmiştir.Anahtar Kelimeler: İsrail, Türkiye, askeri ilişkiler, modernizasyon, Arap dünyası
  • Master Thesis
    1979 İslam Devriminden sonra İran'ın diş politikası
    (2013) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Ali Poyraz; Public Relations and Advertising
    İran İslam devrimini incelediğimizde bu devrimin İslam Devriminden daha çok Pehlevi iktidarına karşı ayaklanmış toplu bir muhalefet hareketi olduğunu görmekteyiz. Çünkü devrim sürecinde muhalif gruplara bakıldığında liberallerden ılımlı İslamcılara, komünistlerden radikal İslamcı kanada kadar birbirlerinden çok farklı birçok grup bir arada toplanmıştır. Ancak Devrimin gerçekleşmesinden sonra Humeyni radikal İslamcı kanadı arkasına alarak yönetimi ele geçirmiştir. 1979 yılında İran'da gerçekleşen devrim, asırlardır süren monarşi geleneğini yıkmakla birlikte İran'ın iç ve dış politikasını da değiştirmiştir. Pehlevi döneminde İran, ABD ve İsrail'in bölgedeki en önemli müttefikleri olmasına rağmen devrimden sonra bu iki ülkenin düşmanı haline gelmiştir. Devrim sonrası İran'ın dış politikasına yön veren ana etkenler 'bağımsızlık', 'batı karşıtı' ve 'devrim ihracı' olmuştur. İş başına gelen yeni yönetim İslam devrimini diğer Müslüman ülkelere ihraç etme çabasında olmakla birlikte bölge ülkelerinde tedirginliğe sebep olmuş ve böylece İran yalnızlığa itilmiştir. Humeyni döneminde İran uluslararası camiada yalnızlığa itilerek, Irak ile gerçekleşen savaşta bu durumu daha çok kötü bir hale getirmiştir. Dolayasıya Humeyni'nin ölümünden sonra iş başına gelen Refsancani ve Hatemi İran'ın dış dünyaya açılma hususunda daha istekli politikalar izlemişler ve böylece İran dış dünyayla ilişkilerini düzeltme çabasına girmiştir. Ancak Hatemi'den sonra cumhurbaşkanlığına gelen Ahmedinejad yaptığı sert söylemler ve uzlaşmaz üslubu nedeni ile İran'da aslında pek çok şeyin değişmediğini ortaya koymuştur.
  • Master Thesis
    Ortadoğu barışında güvenlik ve işbirliği modeli arayışları
    (2013) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Poyraz; Public Relations and Advertising
    Ortadoğu bölgesi özellikle yirminci yüzyılın başından itibaren birçok sorun ile birlikte anılmaya ve adlandırılmaya başlamıştır. Bu bölge özellikle güvenlik açısından birbirinden farklı pek çok risk faktörünü de beraberinde getirmiştir. Tarih boyunca olduğu gibi halen de dünya enerji kaynaklarının neredeyse yarısına yakınına sahip olması, bölgeler ve kıtalar arası enerji ve ticaret koridoru oluşturması, jeopolitik ve jeostratejik öneme haiz olması sebebiyle Ortadoğu bölgesi sürekli olarak istikrarsızlık ve çatışma ortamına maruz kalmıştır. Ortadoğu Bölgesinde meydana gelen her türlü istikrarsızlık ve çatışma, başta bölge ülkeleri olmak üzere bölge dışı büyük güçler vasıtasıyla da tüm dünyayı etkileyen ve meşgul eden bir konu haline gelmiştir. Bu nedenle bu tez çalışmamda, bu kadar büyük öneme sahip bir bölgenin hem kendi içinde hem dünya genelinde refah, güven ve işbirliği ortamını sağlayabilmek adına tıpkı dünya üzerindeki diğer bölgelerde olduğu gibi öncelikle bu bölgenin güvenlik, istikrar ve işbirliğini sağlayacak etken ve öncü olabilecek bir örgüt ve/veya oluşumun gerekliliği anlatılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda çalışmamın ilk bölümünde Ortadoğu bölgesinin tarihi ve tarihsel gelişimine daha sonra bölge güvenlik sorunlarına değinilmiştir. Küresel ve bölgesel örgütler örnek verilerek bölgede oluşturulacak etkin bir yapılanmanın bölge sorunlarının çözülmesinde yardımcı olacağına atıfta bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: 1. Ortadoğu 2. Ortadoğu Güvenliği 3. Güvenliğin Bölgeselleşmes
  • Master Thesis
    Saddam Hüseyin ve Bin Ladin'in ele geçirilmesinin uluslararası kamuoyuna sunumunun hegemonya kavramı kapsamında karşılaştırılması
    (2012) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Poyraz; Public Relations and Advertising
    Dünya tarihinin en önemli günleri arasında yer 11 Eylül 2001, ABD'ye yeni bir dünya düzenini kurması hedefinde önemli bir katkı sağlamıştır. 11 Eylül olaylarıyla yeniden dizayn edilmek istenilen dünya düzeninde ?Sovyet'' korkusu yerini terörün soğuk ve ürkütücü yüzüne bırakmıştır.ABD'nin 43. başkanı olan ve 2001 seçimlerinde Clinton'ın döneminden hoşnutsuz olup, gelir kaybına uğrayan ve onun dönemindeki liberal aşırılıklardan rahatsızlık duyan orta sınıfın desteği ile Florida'da oy sayımı sırasında yaşanan karmaşanın ardından Yüksek Mahkeme'nin kararıyla ABD tarihindeki en tartışmalı ve şaibeli başkanlık seçimlerini kazanmayı başaran Bush, babası gibi realist çizgiden sapmadan askeri güce dayalı bir hâkimiyet peşinde koştu.Bu dönemde uluslararası ilişkiler yeniden şekillenmiş, tek kutuplu dünya düzeninde lideri George W. Bush ile tahakküme dayalı bir hegemonik dünya düzeni kurmaya çalışan ABD, dünya kamuoyunun tepkisi kazanırken, geçmişteki müttefiklerinin birçoğunun desteğini de yitirmiş, yüzlerce milyon insan tarafından da `'büyük düşman'' olarak algılanmaya başlanmıştır.ABD kamuoyunda, Bush başkanlığındaki 8 yıllık dönemde ülkelerinin dünya genelindeki imajları ve terörle mücadele adı altında dünyayı yeniden şekillendirme çalışmalarının başarısızlığı ve mali faturalarının tepkisini seçimlerde göstermiş daha ılımlı dış politika yürüteceğini ifade eden Demokrat Barack Obama'yı iktidara getirmiştir. Başkan Obama, uluslararası uzlaşmaya önem veren barıştan yana, uzlaşmacı, demokratik değerlerin ön planda olduğu ABD imajı yaratmak isteyen bir lider profili çizmeyi hedeflemiş ve bu yönde çalışmalarını yürütmektedir.Bush sonrası iktidara gelen Obama ise özellikle Müslüman coğrafyalarda zirveye tırmanan ABD düşmanlığını ve ülkesinin olumsuz imajını azaltmak, tekrar yitirilen sempatiyi kazanmak için çeşitli yollar denerken, `'büyük düşman'' ilan edilen terörizmle mücadeleyi de aksatmadan sürdürmektedir. Obama, Bush'un aksine ılımlı politikalarıyla rızaya dayalı bir hegemonya peşinden koşmaktadır.Her iki lider de medyayı en etkin şekilde kullanmış ve dünya kamuoyuna mesajlarını en etkin kitle iletişim araçlarıyla ulaştırmışlardır. ABD'nin gücü, bilinçli seçilen görseller kullanarak, sürekli tekrarlarla tüm dünyanın zihnine nakşedildi.
  • Article
    Olayların Seyrini Suriye Halkının Son Sözü Belirleyecek
    (Bilim ve Teknoloji, 2012) Gürson, Ali Poyraz; Public Relations and Advertising
    Suriye konusundaki uluslararası bölünme, özünde gerekçelerini batının emperyalist kültürü ile doğu kültürü arasındaki niteliksek farklılıklara dayanan kültürel ve ahlaki bir bölünmedir. Dolayısıyla doğunun dostluk, barış ve hak değerleri batının çıkar ve çatışmalarıyla karşı karşıya kalırken, güvenlik konseyinde Suriye krizi konusunda doğan anlaşmazlığın Suriye'ye adil davranmanın uluslararası değerlere karşı zafer kazanmak olduğunun kanıtlaması ardından sömürgeci batı Suriye'ye yönelik vahşi davranışlarına hiçbir gerekçe bulamamıştır. Rusya, Çin ve Hindistan diyalog, barışçıl çözüm ve bağımsız ülkelerin içişlerine müdahaleyi reddetmeye dayalı ahlaki bir tutum sergilerken ABD, İngiltere, Fransa, Almanya çıkarlardan yana tavır almış, güç kullanımını ve tek taraflı desteği çözüm kapısı olarak görmüştür.
  • Master Thesis
    Yirmibirinci yüzyılda Türkiye'nin güvenlik riskleri: Bağımsız Kürt Devleti'nin kurulma ihtimalinin doğurabileceği sorunlar
    (2013) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Ali Poyraz; Public Relations and Advertising
    Bu çalışmanın amacı, Yirmibirinci yüzyılda Türkiye?nin karşılaşmış olduğu güvenlik risklerini incelemek ve bu bağlamda kurulması planlanan bağımsız Kürt Devleti?nin kurulma ihtimalinin doğurabileceği sorunlara bakıştır. Tezin yazımında kullanılan yöntem kaynak tarama yöntemidir. Çalışmaya başlanılan tarih itibari ile 250?ye yakın kaynaktan faydalanılmıştır. Bu kaynakların çoğu basılı kitaplardan oluşmakta, ayrıca elektronik kaynaklar, ulusal yayın yapan gazeteler, dergiler, bültenler, tebliğler ve hakemli dergilerde yayınlanan makalelerden de faydalanılmıştır. Çalışmamız beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde BİREY VE DEVLET BAĞLAMINDA GÜVENLİK ele alınacaktır. İkinci bölümde SOĞUK SAVAŞ VE SONRASI TÜRKİYE?NİN GÜVENLİĞİ ayrıntılı olarak anlatılacaktır. Üçüncü bölümde ORTADOĞU?DA KÜRTLERİN DEVLETLEŞME ÇABALARI üzerinde durulacaktır. Dördüncü bölümde YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA Kİ GELİŞMELER NETİCESİNDE KUZEY IRAK?TA BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİ?NİN KURULMA İHTİMALİNİN DOĞURABİLECEĞİ SORUNLARA GENEL BAKIŞ incelenecek ve beşinci bölümde ise SONUÇ ve DEĞERLENDİRME kısmı yer alacaktır. Anahtar Kelimeler 1. Kürt 2. Kürt Devleti 3. Güvenlik ? Güvenlik Çalışmaları 4. Terör 5. Yirmibirinci Yüzyıl
  • Master Thesis
    ABD'nin Irak'tan çekilmesi sonrası ülkenin hidrokarbon yakıtları üzerine enerji-politik hamleler
    (2012) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Poyraz; Public Relations and Advertising
    Bu tezle küresel düzeyde; ABD, AB, Çin ve Rusya bölgesel düzeyde ise Türkiye gibi aktörlerin hangi nedenlerle Irak'a ilgi duydukları irdelenmekte ve bu ilgi neticesinde bu ülkelerin Irak'ın hidrokarbon kaynakları üzerine enerji-politik hamleleri ele alınmaktadır. Özellikle de ABD'nin ülkeden çekilmesinin bu politikalar üzerindeki etkisi gözlemlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada uluslararası petrol şirketlerinin bu oyunda denklemin neresinde olduklarının da ortaya çıkarılmasını amaçlamaktadır. ABD'nin çekilmesi ülkede petrollerin paylaşımı konusunda etnik ve mezhepsel çekişmenin dozajının giderek artmasına neden olmuştur. ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesinin en önemli etkisi doğal olarak bu ülkedeki etkinliğinin zayıflaması olacaktır. Ancak, bu durum ABD'nin Irak'tan tamamen vazgeçtiği anlamına gelmemektedir. Amerika'nın ülkedeki siyasal gücü kısmen zayıflasa da ekonomik etkinliği hala devam etmektedir. Ayrıca ABD'de Irak'tan çekilmesinin ardından doğan politik boşluğu petrol şirketiyle işbirliği yaparak doldurma yoluna gitmeyi amaçlamıştır. Avrupa Birliği her ne kadar enerjide Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmak istese de Birliğin Irak'a karşı ortak bir siyaset geliştirmediği görülmektedir. İngiltere işgalle birlikte elde ettiği mevziiyi korumak isterken Fransa ve İtalya enerji pastasından daha fazla pay alma yarışındadır. Rusya ve Çin'in ise ABD'nin Irak'tan çekilmesi ile doğan boşluğu doldurmak isteyeceği açıktır. Türkiye ise ABD'nin çekilmesinden sonra dikkatini daha çok Kuzey Irak'taki enerji kaynaklarına yönlendirmiş durumdadır. Bu bağlamda çalışma 4 bölüm etrafında toplanmıştır. İlk bölümde enerji kavramı açıklanmakta, ikinci bölümde ise çalışmanın konusu olan Irak; tarihi ve ekonomisinin yanında coğrafi, demografik ve siyasi yapısıyla ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde Irak'ın enerji profili çıkartılmakta, ülke petrollerinin küresel ekonomi için önemine dikkat çekilmektedir. Son bölümde ise küresel güçlerin Irak enerji kaynakları üzerine enerji-politik hamleleri üzerinde durulmaktadır.Anahtar Kelimeler1. Petrol ve ekonomi2. Irak'ın enerji kaynakları3. Irak'ın enerji profili4. ABD'nin Irak'tan çekilmesi5. Küresel güçlerin Irak üzerine enerji politik hamleleri
  • Master Thesis
    Sovyetler Birliği'nin 1991 yılında dağılması sonrasında Türkiye'nin Orta Asya'daki beklentileri ve bu beklentilerin karşılanamama sebepleri
    (2013) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Poyraz; Public Relations and Advertising
    Sovyetler Birliği?nin dağılmasından sonra Türkiye?nin bağımsızlığını yeni kazanmış olan Orta Asya devletlerinden beklentilerinin örnek olay incelemesi yöntemi ile ele alındığı bu çalışmada; ?Türkiye?nin, Sovyetler Birliği?nin 1991 yılında dağılmasından sonra Orta Asya?da bağımsızlıklarını ilan eden devletlerinden beklentileri nelerdi?, bu beklentiler neden oluşmuştu?, bu beklentiler ne oranda karşılanabildi?? sorularının cevapları araştırılmıştır. Çalışmada Türkiye ile Orta Asya devletleri arasındaki tarihsel bağlar ile ?pan-Türkizm? ve ?pan-İslamizm? gibi ideolojilerin Türkiye?nin bölge ülkelerine yönelik büyük beklentilerini beslediği, ancak Orta Asya devletlerindeki Sovyet mirası, radikal terörizmden kaynaklanan güvenlik ihtiyaçları ve dış güçlerin bölgeye olan ilgilerinin Türkiye?nin bölgeye yönelik beklentilerini önemli oranda kısıtladığı sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Sözcükler 1. Orta Asya 2. Pan-Türkizm 3. Pan-İslamizm 4. İdeoloji 5. Sovyet mirası 6. Radikal terörizm
  • Master Thesis
    Doğu Akdeniz'de GKRY-İsrail yakınlaşmasının Türkiye açısından incelenmesi
    (2013) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Poyraz; Public Relations and Advertising
    Uzun yıllar boyunca dengeli ilerleyen Türkiye-İsrail ilişkileri, 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan filoda yer alan Mavi Marmara feribotuna, Akdeniz'in uluslararası sularında, İsrail'in yaptığı müdahale ile gerilmiş ve takip eden dönemde de giderek bozulmuştur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)'nin Türk kesiminin görüşünü almaksızın Kıbrıs Cumhuriyeti adına İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge'nin Belirlenmesi Anlaşması imzalaması ve Doğu Akdeniz?de tespit edildiği iddia edilen zengin hidrokarbon kaynakları nedeniyle Kıbrıs Sorunu yeni bir boyut kazanmıştır. Türkiye'nin İsrail ile sarsılan ilişkileri GKRY'ye, Doğu Akdeniz?de kendisine avantajlı bir konum sağlamış ve bölgede varlığı tespit edilen hidrokarbon kaynakları üzerinde, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'ne rağmen, mutlak hâkimiyet elde edebilmesi açısından yeni bir fırsat doğurmuştur. Bu kapsamda İsrail'le ilişkilerini yeniden normal bir seyre kavuşturması, Türkiye'nin bölgedeki çıkarları açısından önemlidir. Türkiye, Doğu Akdeniz'deki güç mücadelesinin bir aktörü olmakta geç kalmıştır. Türkiye her ne kadar 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne taraf değilse de, Karadeniz'de kıyıdaş devletlerin tümü ile deniz sınırları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge belirlenmesi konusunda anlaşmalar imzalamıştır. Benzer şekilde Türkiye ve KKTC'nin, Doğu Akdeniz'de de deniz yetki alanlarını belirlemesi ve tüm kıyıdaş devletlerle anlaşmalar yapması gereklidir. Bu yolla Türkiye, GKRY'nin süreci kendi lehine yönetmesini engelleyebilecektir. Türkiye'nin kendi çıkarlarını gözetecek siyasi, ekonomik ve askeri faaliyetlerin çerçevesini çizen eylem planları hazırlaması gerekmektedir. Türkiye, Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını koruma yoluna giderken bölgede tansiyonu yükseltmemeye dikkat etmeli, bölgesel güvenliğin ve istikrarın sağlanmasında, mümkün olduğu durumlarda işbirliği yöntemiyle yumuşak güç faktörünü kullanmaya gayret göstermelidir. Anahtar Sözcükler 1. İsrail 2. Kıbrıs 3. Münhasır Ekonomik Bölge 4. Doğu Akdeniz 5. Hidrokarbon Kaynakları 6. Türkiye
  • Master Thesis
    Ortadoğu'daki enerji kaynaklarının önemi ve Türkiye üzerinden taşınması ile Türkiye'nin kazandığı jeopolitik konum
    (2012) Gürson, Ali Poyraz; Gürson, Poyraz; Public Relations and Advertising
    Bu tez Ortadoğu coğrafyasında bulunan zengin ham petrol ve doğalgaz kaynaklarının uluslararası ilişkiler alanda önemiyle Türkiye üzerinden enerji nakil boru hatları ile enerjiyi arz eden gelişmiş batılı ülkelere güvenli bir şekilde taşınması sürecinde enerji kaynakları bakımından zengin sayılamayacak olan Türkiye'nin sahip olacağı stratejik öneminin ortaya çıkarılmasını amaçlamaktadır. Dünya üzerinde bulunan başta ABD, İngiltere ile Almanya ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerinin ulusal ve uluslararası hedeflerine ulaşabilmeleri için endüstrilerinin ihtiyaç duyduğu ham petrol ve doğalgazı kesintisiz, güvenilir ve hızlı yollardan tedarik etmeleri gerekmektedir. Ham petrol ve doğalgaz enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan gelişmiş ülkelerin özellikle ABD ve Rusya Federasyonu dışında büyük bir çoğunluğunun bu kaynakların rezervi açısından fakir olarak tabir edilen coğrafyada bulunduğu görülmektedir. Dünyanın en zengin ham petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunduğu ülkelerse Türkiye'nin de içinde bulunduğu istikrarsız Ortadoğu coğrafyasında yer almaktadır. Fakat bu ülkeler uzun bir zamandan beri siyasi dengenin sağlanamadığı işgaller, savaşlar ve isyanların yaşandığı bölgelerdedir. Türkiye'nin yer aldığı coğrafya itibarı ile komşu ülkelerine göre siyasi yapısı oturmuş, devlet yapısı olgunlaşmış ve istikrarını yaklaşık 90 senedir koruyabilen tek ülke konumunda olduğu görülmektedir ve doğu ile batı arasında kelimenin tam anlamı ile köprü konumuna sahiptir. Türkiye ise zengin enerji kaynakları olarak ham petrol ve doğalgaza yeterince sahip olup olmadığı kesin ispatlanmış değildir. Bununla birlikte ne Avrupalı ülkeler gibi tam olarak gelişmiş ne de Ortadoğu'daki ülkeler gibi geri kalmıştır. Doğalgaz ve ham petrolün birbirine entegre çoklu enerji nakil boru hatları ile taşınması ülke ve uluslararası kuruluşların Türkiye karşı olan tutumlarının belirlenmesinde son derece önemli rol oynayacaktır. Tez dört ana bölümden oluşmaktadır. Tezin birinci bölümde stratejik öneme sahip enerji kaynaklarından bahsedilmektedir. İkinci bölümde en zengin ham petrol ve doğalgaz enerji kaynakları rezervlerinin Ortadoğu'da yer aldığı anlatılmaktadır. Üçüncü bölümde enerji kaynaklarının çoklu iletim hatları ile sevkiyatı işlenmektedir. Dördüncü bölümde ise Türkiye'nin enerji iletim hatları ile uluslar arası alanda kazanacağı stratejik konum işlenmektedir.