İzmir, Sibel

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Izmir,S.
İzmir,S.
İ.,Sibel
Sibel, İzmir
İzmir, Sibel
İzmir S.
Izmir, Sibel
S.,Izmir
Sibel, Izmir
I.,Sibel
İ., Sibel
Izmir,Sibel
S.,İzmir
Sibel İzmir
I., Sibel
S., Izmir
Izmir, Sibel
Izmır, Sibel
Job Title
Doktor Öğretim Üyesi
Email Address
sibel.izmir@atilim.edu.tr
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

14

Articles

4

Citation Count

0

Supervised Theses

10

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 14
  • Master Thesis
    John Arden'ın Çavuş Musgrave'in Dansı ve Edward Bond'un Kuzeye Giden İnce Yol'unda epik tiyatro unsurları
    (2022) İzmir, Sibel; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature
    Bu tezin amacı John Arden'ın Çavuş Musgrave'in Dansı ve Edward Bond'un Kuzeye Giden İnce Yol oyunlarındaki epik tiyatro unsurlarının nasıl ele alındığını ve epik tiyatro konseptinin iki yazarın oyunlarına nasıl uyarladığını incelemektir. Tezin teori bölümünde bu tiyatro türünün ortaya çıkışı, geleneksel tiyatrodan hangi yönleriyle ayrıldığı, ele aldığı konular ve Bertolt Brecht'in geliştirdiği epik tiyatro unsurları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Çavuş Musgrave'in Dansı ve Kuzeye Giden İnce Yol adlı oyunlardaki epik tiyatro unsurları açıklanmış ve oyunlarda epik tiyatro kavramının bu yazarlar tarafından nasıl ele alındığı incelenmiştir. Sonuç olarak Britanya'da epik tiyatronun en önemli temsilcileri olarak kabul edilen John Arden ve Edward Bond oyunlarında epik tiyatronun unsurlarından faydalanmışlardır. İki yazar da sosyal ve politik konuları ele alarak yabancılaştırma yöntemi ile seyirci üzerinde eleştirel bir bakış açısı oluşturmaya çalışmıştır. Edward Bond Kuzeye Giden İnce Yol adlı oyununda John Arden'dan farklı olarak kendisinin Aggro-Effect olarak tanımladığı bir unsur kullanmıştır. Bu unsur ile sahnede gösterilen şiddetin yarattığı şok ve saldırganlık gibi duygular üzerinden epik tiyatronun da oluşturmak istediği sorgulama sürecine seyirciyi yönlendirmeyi hedeflemiştir.
  • Master Thesis
    George Orwell, Hayvan Çiftliği ve william Golding Sineklerin Tanrısı romanlarındaki hegemonyanın tasviri
    (2021) İzmir, Sibel; Izmır, Sibel; Department of English Language and Literature
    Hegemonyagücü, edebi çalışmalarda sık sık karşımıza çıkan bir sosyal fenomendir.'Eugemonia' kelimesi Antik Yunan döneminden gelmektedir ve liderlik otoritesinin bir bölgede sürdürülmesi anlamını taşımaktadır. Bu çalışma; George Orwell'in Hayvan Çiftliği, ve William Golding'in Sineklerin Tanrısı, eselerindeki hegemony gücünü incelemektedir. İki romanda da karakterler güçsüz olanları öyle bir bastırıyor ki bastırılan grubun rıza gösterdiğine tanıklık ediyoruz. Hegemonya, baskıcı system ve uygulamalarda kullanılan resmi olmayan bir tabirdir. Bu çalışma, Gramsci'nin hegemony veya otorite teorisinin entelektüel ve kültürel sebeplerle sürdürülmesini ve bunların sosyal kurumlar tarafından gerçekleştirilip gücü elinde tutanların sosyal değerler, ortakkanılar, inançlar, ilhamlar, vizyon ve davranış üstündeki önemli etkisini konu almaktadır.
  • Master Thesis
    Oscar Wilde'in önemsiz bir kadın ve ciddi olmanın önemi adlı oyunlarında sosyal eleştiri
    (2021) Güneş, Müjde; İzmir, Sibel; İzmir, Sibel; Department of Modern Languages; Department of English Language and Literature
    Bu tez, Oscar Wilde'ın eserleri ve sanat üzerine düşünceleri arasındaki çelişkiyi Önemsiz Bir Kadın ve Ciddi Olmanın Önemi oyunları aracılığıyla incelemeyi amaçlamaktadır. Wilde, bir sanat eserinin mesaj vermemesi veya herhangi bir ahlaki ders içermemesi gerektiğini savunsa da, yapıtlarının çoğu ahlaki bir ders veya sınıf ayrımları, cinsiyet rolleri, evlilik, ahlak ve eğitim gibi birçok sosyal konuya doğrudan eleştiri içermektedir. Bireylerin toplumda kabul edilebilmeleri için maske takmaları gerektiğini düşünen Wilde, eserleri ahlak dışı olarak sertçe eleştirildikten sonra, 'Sanat için Sanat' görüşünü savunan sanat anlayışını Viktorya toplumunun ahlak anlayışına karşı bir maske olarak kullanmaya başladı. Wilde, Viktorya toplumunun geleneklerini ve değerlerini estetisizm ve dandy tarzıyla yıkmaya çalışan bir asiydi ama aynı zamanda oyunu toplumun kurallarına göre oynadı ve eserleri, sözleri ve imajı kadar yıkıcı değildi. Dandy karakterini hem karakter olarak hem de dış görünüş olarak içinde yaşadığı toplumun ikiyüzlülüğüne ve sığlığına karşı savunma amaçlı kullandığı söylenebilir. Önemsiz Bir Kadın ve Ciddi Olmanın Önemi adlı oyunlarında, Viktorya döneminin pek çok yönünü ve Viktorya dönemi insanlarının çokça önemsediği ciddiyet, saygınlık ve ahlak gibi kavramları dandy karakterinin nükteli sözleri ve paradoksları aracılığıyla eleştirmiştir, bu nedenle bu oyunlar, yazarın sanat anlayışının eserleriyle çelişmesine örnek oluşturmaktadır.
  • Master Thesis
    Seçilmiş İngiliz queer romanlarında kadın maskülenlikler: Radclyffe Hall'un The Well of Loneliness ve Sarah Waters'ın Tipping the Velvet adlı romanları
    (2023) İzmir, Sibel; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature
    Kadın eşcinselliği edebiyatta 20. Yüzyılda görünür olmaya başlamıştır. Öncesinde şifrelenmiş veya çok sıkı arkadaşlıklar arkasına gizlenmiş bir kadın eşcinsel edebiyatı vardır. Yüzyılın başında seksologların çalışmaları ile lezbiyenlik konuşulur hale gelir. Lezbiyen tanımı ise erkek seksologların eserleri doğrultusunda 'maskülenlik' ile ilişkilendirilir. Yüzyılın başındaki lezbiyenler erkek olmak isteyen kadınlar olarak tanımlanırken yüzyılın sonunda özneleri tarafından kendi kimliklerine dair farklı teorilerini okuruz. İngiltere'de yazılmış ilk 'açık' lezbiyen roman olarak kabul edilen The Well of Loneliness (1928) adlı eserde döneminin seksologlarının teorilerine romanda pek çok yerde rastlarız. Başkahramanı Stephen Gordon maskülenliğini ancak erkek olmak istemekle ilişkilendirir. Gordon'un lezbiyenliği transseksüellik üzerinden değerlendirilse de bu tezde onun maskülenliği döneminde adlandırılmayan 'kadın maskülenliği' üzerinden incelenecektir. Tipping the Velvet (1998) ise alternatif bir Viktoryen dönem sunar; Waters, eşcinselliğin açıkça yaşandığı bir neo-Viktoryen topluluğu yaratır. Romanda queer teoriyi açıkça görürüz; başkahramanı Nancy Astley'in cinselliği döneminin ve günümüzde de kabul gören lezbiyen maskülenliğini yansıtır. Kadın maskülenliğini anlamlandırmak için erkek maskülenliğine ihtiyaç duyulmaz. Erkek kılığı ile görünür olduktan sonra cinsel kimliğini aramaya başlar. Cinsiyet rollerini 'giyer', 'çıkartır' ve en sonunda lezbiyen kimliği ve kadın maskülenliği arasındaki dengeyi bulur. Erkek olmasına ya da erkek gibi davranmasına gerek yoktur. Böylelikle, bu tezde kadın maskülenlik kavramı birbirinden çok farklı olan iki başkahraman üzerinden incelenecektir
  • Master Thesis
    Ütopik bir dünyanın imkanı imkansızlığı: H. G. Wells'in Kuyrukluyıldız Günleri ve Arthur C. Clarke'ın Çocukluğun Sonu
    (2023) İzmir, Sibel; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature
    Bu tezde, H. G. Wells ve Arthur C. Clarke tarafından kaleme alınan iki klasik İngiliz bilim kurgu eseri olan Kuyrukluyıldız Günleri (1906) ve Çocukluğun Sonu (1953) kültürel materyalizm çerçevesinde incelenmekte ve tartışılmaktadır. Kültürel materyalistler; sosyal kurumlar, sınıf ve günlük yaşamla ilgili konulara odaklanarak, hükümet, kilise ve eğitim sistemi dahil olmak üzere mevcut iktidar yapılarının, ideolojileri yaymak için kullandıkları yöntemlere dikkat çekmeyi amaçlar. Bunu başarmak için kültürel materyalistler, ilk olarak bir eserin tarihsel ortamını ve siyasi etkilerini araştırırlar. Daha sonra, baskın hegemonik konumu belirlemek amacıyla onu yakından incelerler. Kültürel materyalistler bir görüşün göz ardı edilebileceği veya zayıflatılabileceği potansiyel yolları listelerler. Kuyrukluyıldız Günleri (1906) ve Çocukluğun Sonu (1953) adlı eserler siyaset, ekonomi, sosyal hayat, din gibi kavramlar ışığında kültürel materyalist bir okumayla incelenerek, bu iki romanın tamamen ütopya olarak kabul edilip edilemeyeceği sorusuna yanıt aranacaktır. Dahası, bu romanlar ütopya olarak etiketlenseler de ütopya kavramını benzer bir şekilde, yani oldukça karamsar bileşenlerle bağdaştırarak ele almaları konusuna da değinmek mümkün olacaktır. Bir başka ifadeyle, bu iki romanın ütopyacı özelliklerinin, karamsar unsurlar tarafından nasıl bastırıldığı ve karanlıkta bırakıldığı sorusu tez boyunca sunulacaktır. Kuyrukluyıldız Günleri (1906) ve Çocukluğun Sonu (1953) romanlarının, ütopik nitelikleri ilk başta ağır basıyor gibi görünse de aslında her iki yazarın da ortak bir özelliği olan bu kesin çizgi bulanıktır; ne tam olarak ütopik ne de tamamen distopik ama ikisinin arasındadır. Dolayısıyla bu tezin amacı, iki bilim kurgu yazarının farklı zaman dilimlerinde yazdığı romanları, kültürel materyalist bakış açısıyla incelemek ve bu romanların ütopik özelliklerinin aslında daha karamsar yönlerine kıyasla belirsiz kaldığını göstermektir.
  • Doctoral Thesis
    İngiliz tiyatrosunda postdramatik eğilimler: Mark Ravenhill oyunları
    (2014) İzmir, Sibel; Canlı, Sifat Gülsen; Canlı, Gülsen; Department of English Language and Literature
    Kendine özgü sanat formları olan drama ve tiyatro biricik olma durumlarına bakılmaksızın sıkça birbirinin yerine kullanılan kavramlar arasındadır. Hiç şüphe yok ki bu durum her iki sanat dalının da anlamlı bir varoluşa sahip olabilmek için birbirlerine ihtiyaç duymalarından kaynaklanır. Diğer bir deyişle, oyun metinleri sahnelendikleri zaman daha değerli hale gelirken aynı şekilde metinsiz bir tiyatro düşünmek neredeyse imkânsızdır. Alman bilim adamı ve kuramcı Hans-Thies Lehmann, drama ve tiyatro arasındaki bu ilişkiyi bir bağlama oturtmak ve yeniden değerlendirmek amacıyla ses getiren çalışması Postdramatik Tiyatro adlı kitabında yeni bir yapılandırmaya gitmektedir. Lehmann kitabında 1960'lı yıllara kadar batı tiyatrosunun dramanın boyunduruğu altında kaldığını öne sürer. Bu durum da kaçınılmaz olarak dramatik metnin ve oyun yazarının en son ortaya çıkan üründe otoriter bir pozisyon edinmesiyle sonuçlanmıştır. Lehmann, bu kökleşmiş hiyerarşik düzeni bozmak için, 1960'lardan bu yana batı tiyatrosunun tiyatro metnine, oyun yazarına, oyunculara, kostümlere, dekora vb. eşit yaklaşan tiyatro ürünleri üretme çabası içinde olduğuna inanır. Lehmann, kitabının tarihsel avangartlardan 20. yüzyılın sonlarına kadarki dönemi ele aldığı kısmında oyun yazarlarının özellikle gerçekçi ve doğalcı tiyatronun estetik kurallarından nasıl uzaklaşıp postdramatik tiyatronun ortaya çıkmasını nasıl hızlandırdıklarını anlatmaktadır. Lehmann, İngiliz suratına tiyatro yazarlarının da sahnede olan olaylardan ve şok taktiklerden dolayı kendini adeta saldırıya uğramış gibi hisseden seyirciyi ele geçirme yöntemleriyle Alman asıllı postdramatik tiyatronun ortaya çıkmasında etkili olduklarını söyler. İngiliz oyun yazarı Mark Ravenhill bu tarz yazarlardan biridir. Oyunlarında aşırı boyutlarda kullandığı fiziksel ve sözel şiddetten dolayı Ravenhill suratına tiyatronun öncülerinden biri olarak görülmektedir ve oyunları sıkça bu sanatsal hareketin ışığı altında incelenmiştir. Bu tez Ravenhill'in oyunlarına sadece içerik açısından bakmaya engel olmak ve oyunlarda hem içeriğe hem de forma eşit yaklaşabilmek için Lehmann'ın postdramatik tiyatro teorisinin kullanmaktadır. Çalışma, Ravenhill'in oyunlarında suratına tiyatronun sınırlarını aşarak dramatik ve postdramatik tiyatronun özelliklerini sergilediğini iddia eder. Tez, analizini Ravenhill'in Shopping and Fucking, Faust is Dead ve Pool (No Water) isimli oyunları üzerinden yürütmektedir. Bu yaklaşım oyun yazarının yapıtlarına sadece metin açısından değil, seyirci/sahne, oyun yazarı/yönetmen ilişkilerinin yanı sıra oyunlarda kullanılan sözel ve fiziksel şiddet, olay örgüsü, reji vb. gibi kavramları düşünerek teatral açıdan bakmamızı da sağlamaktadır. Anahtar kelimeler: Dramatik tiyatro, postdramatik tiyatro, Hans-Thies Lehmann, suratına tiyatro, Mark Ravenhill, Shopping and Fucking, Faust is Dead, Pool (No Water).
  • Master Thesis
    Shakespeare ve Marlowe'un oyunlarında III. Richard ve Barabas'ın dışlanmış kötü karakter olarak tasviri
    (2022) İzmir, Sibel; İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature
    Bu tezin konusu, Shakespeare'in III. Richard ve VI. Henry ozyunlarinda yer alan III. Richard ve Marlowe'un Maltalı Yahudi adlı oyunundaki Barabas karakterlerinin 'istisnai' davranışlarının gelişimi ve bu karakterlerin nasıl kötü özellikler kazandıkları ile ilgilidir. Freud'un 'Psikanalizle Buluşan Bazı Karakter Tipleri: istisnalar' çalışmasına dayanan ve daha sonra Harold Blum'un teorik araştırmaları aracılığıyla açıklanan bu tez, III. Richard ve Barabas'taki 'İstisnai' davranışı vurgulamaktadır. Ayrıca bu tez, III. Richard'ı şekil bozukluğu açısından Freud'un açıkladığı 'istisnai' karakteri geliştirmede bir faktör olarak, Barabas'ı ise Blum'un açıkladığı Hıristiyan bir toplumda dışlanmış bir Yahudi açısından değerlendirir. Ardından, bu karakterlerin maruz kaldığı kötü muamelelerinin bir sonucu olarak nasıl 'telafi' aradıklarını ve onların kötü karakterler olduğunu kanıtlayan Makyavelist ilkelerinden istifade ederek amaçlarına, yani 'telafi'ye nasıl ulaştıklarını açıklar. Ayrıca bu tezde, kötü karakter temsilini açıklamak için , kötülük özellikleri Machiavelli'nin Prens kitabının Elizabeth dönemi anlayışıyla ilişkilendirilir. Bu iki oyunun seçilmesinin önemi, ana karakterlerinin, ister III. Richard örneğinde olduğu gibi doğuştan olsun, isterse Barabas'ın durumundaki gibi çevredeki toplumun bir sonucu olsun, her iki türde de kötü muamele örneğinin bulunmasıdır. Ayrıca, Makyavelist ilkeler açısından, bu iki oyun, 16. yüzyıl dramasında Makyavelist kötü karakterlerin öncüleri ve Prens'deki manifestolar bağlamında öne çıkar. Bu tez üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, şekil bozukluğu açısından Freud'un 'İstisna' teorisine ve Yahudi karşıtlığı açısından ise Blum'un teorisine odaklanmaktadır. Ardından. Prens'teki Makyavelist ilkeleri ve bu ilkelerin Elizabeth toplumu üzerindeki etkisini ve Innocent Gentillet'nin Kont-Machiavelli kullanımını vurgular. İkinci bölüm, VI. Henry'nin 2. ve 3. bölümlerinde ve III. Richard oyununda III. Richard'ın şekil bozukluğunu ve bu bozukluğun karakteri üzerine etkisini Machiavelli'nin kitabına dayanarak III. Richard'ın 'telafi' arayışını ve kötülüğünü tartışmaktadır. Son olarak üçüncü bölüm, Yahudi karşıtlığının Barabas'ın 'istisnai' karakter gelişimini nasıl etkilediğini, bunun onun 'telafisi' arayışına nasıl yol açtığını ve Barabas'ın amacına ulaşmak için uyguladığı Makyavelist ilkelerini ele almaktadır.
  • Article
    Citation Count: 0
    When Anger Turns into Rage: Displacement in John Osborne'sLook Back in Anger
    (Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd, 2022) İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature
    [No Abstract Available]
  • Article
    Citation Count: 0
    SHAKESPEARE’S MASTERY OF PLOT AND COMEDY IN MUCH ADO ABOUT NOTHING
    (2021) İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature
    It is a well-known fact that WilliamShakespeare, just like many of hiscontemporaries, was influenced by earlierliterary and non-literary sources while he waswriting his plays. However, Shakespeare didnot remain true to the sources by which hewas inspired neither in terms of content norform. Much Ado About Nothing, which hewrote by making use of the features of NewComedy genre that had emerged in theAncient Greece, is undoubtedly an indicativeof his mastery of plot and comedy. Theplaywright, while utilizing the genre of NewComedy, brought novelties to the playshowing his genius and he knitted, so tospeak, the plot structure in a conscientiousmanner. This study aims to analyse themastery of Shakespeare in creating the plotstructure and comedy, to show the features ofthe New Comedy he made use of and toinvestigate the elements which are purelyShakespearean in Much Ado About Nothing.
  • Article
    Citation Count: 0
    Transformative Potential and Utopian Performative: Postdramatic Hamlet in Turkey
    (Lodz Univ Press, 2022) İzmir, Sibel; Department of English Language and Literature
    Turkey is among those Non-Anglophone countries which have had a keen interest in Shakespeare and his plays for over two hundred years. When it comes to the staging of Shakespeare in Turkey, especially when protagonists or leading roles are considered, "overacting" is one of the most notable techniques highlighting, presumably, the spirit of the Renaissance and Jacobean times. Still, in recent years, there have been some productions which try to challenge and deconstruct the traditional ways of staging a Shakespearean play. One of such productions is Hamlet of Istanbul State Theatre, directed by Isil Kasapoglu in 2014, in which the director makes use of postdramatic theatre techniques. As the play begins, the audience sees a huge red jewel box which has been placed onto the centre of the stage. Soon after it is opened, it becomes clear that the character coming out of the box is playing and enacting not only the role of Hamlet but also many other roles in the play. Disrupting the habitual Shakespearean staging which heavily relies on mimesis in a closed "fictive cosmos" (Lehmann 22), the production, more strikingly, allows for an innovative Shakespearean acting as an innovative Shakespearean acting possible as the actor acts out all the major roles, such as Hamlet, Claudius, Gertrude, Ophelia, Polonius, etc., in such various ways as holding dummies in his hands and enacting their roles in monologues and dialogues. Fusing Hans-Thies Lehmann's theory of postdramatic theatre with Jill Dolan's argumentation on utopian performative, this study will investigate how postdramatic theatre techniques challenge the traditional Shakespearean performance and contends that postdramatic theatre techniques used in Kasapoglu's Hamlet contribute to the utopian performative and the possibility of creating a utopian impulse in the audience. The paper thus will claim that postdramatic performance of Hamlet renders a utopian performative possible by presenting a transformative potential in the audience members which engages in our present moment.