Browsing by Author "Aras, Gökşen"
Now showing 1 - 20 of 43
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Agatha Christie'nin Taken at the Flood ve Death on the Nile adlı romanlarındaki kadın karakterlerin, Simone de Beauvoir'ın the Second Sex eseri ışığında, ilişkilerindeki konumlarının incelenmesi(2020) Aksu, Pelin Duygu; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tezin amacı, Agatha Christie'nin Taken at the Flood ve Death on the Nile başlıklı romanlarındaki kadın karakterlerin ilişkileri içindeki konumlarının araştırılmasıdır. Referans olarak Simone de Beauvoir'ın The Second Sex (İkinci Cinsiyet) kitabındaki the 'One' ve the 'Other' (asıl ve öteki) konseptleri kullanılmıştır ve kadınların ilişkileri içinde erkek partnerleri tarafından ötekileştirilip ötekileştirilmediği analiz edilmiştir. Buna ek olarak kadın karakterler birbirleriyle de karşılaştırılmıştır ve ötekileşen ve ilişkilerinde pasif rolde olan kadınların, ilişkilerinde ikincil rolde olmayan diğer kadın karakterlerden neden farklı olabilecekleri, Marxist feminist bakış açısıyla incelenmiştir. Ayrıca, tezde feminizmin ve detektif romanın tarihsel gelişimi ve değişimine de değinilmiştir. Bunun amacı, romanların yazıldığı dönemdeki feminizm hareketi ve roman türü olarak altın çağını (golden age) yaşayan detektif romanının, tezde incelenen romanların yazıldığı zamanın şartlarıyla değerlendirmektir. Christie'nin edebiyat kariyeri ise, gelişmekte olan türün öncülerinden biri olduğu için ve otobiyografisinden edinilen bilgilerin yazarın kariyerinin ve yarattığı karakterlere etkisinin gözlenebilmesi amacıyla eklenmiştir. Sonuç olarak, Chrtistie'nin birbirine yakın tarihlerde yayımlanan bu iki romanında, biri hariç tüm kadın karakterler, ilişkilerinde de ötekileşirilmemiştir; aksine tüm karar mekanizmalarının bu kadınların elinde olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Ötekileştirilen tek karakterin (Rosaleen Cloade) olduğu, ve ekonomik sınıfa bağlı olarak erkek partneri tarafından ezilmeye mahkum olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: Feminizm, Kadın, Agatha Christie, Öteki, İlişkiMaster Thesis Althusser'in ideoloji teorisi ışığında (ISA, RSA, interpellation) Elizabeth Gaskell'in Mary Barton ve Kuzey ve Güney adlı eserleri(2022) Ozanbulagh, Mehrdad Hosseinpour; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureHegel'den beri üzerinde çokça tartışılan ideoloji kavramı ve tanımı, batılı filozofların zihinlerini meşgul eden felsefi-kültürel bir konudur ve bu konu uzun yıllardır hararetle tartışılmaktadır. Bu tez Mary Barton ve Kuzey ve Güney eserlerini Althusser'in ideoloji teorisi (ideolojik aygıt, baskıcı aygıt, çağırma) ışığında okumayı amaçlamaktadır. Bu çalışmanın gelişme bölümünü oluşturan fikirler, Althusserci ideoloji tanımına, hem onun dünyayı maddi olarak yorumlamasına hem de edebiyat dünyasında ideolojinin izini sürmesine odaklanmaktır. Araştırmayı yürütmek için kütüphane kaynaklarından yararlanılan bu tez, Althusser'in ideoloji tanımını analiz etmekte ve bunu Gaskell'in ilk romanı Mary Barton'a ve sonraki eseri olan Kuzey ve Güney'e uygulamaktadır. Ayrıca, bu analizin üzerinde durularak, Althusser'in ideoloji tanımının, Marksizm'in öncüleri olan Marx ve Engels'in ideoloji tanımından nasıl farklı olduğunu araştıran karşılaştırmalı bir çalışma yapılmıştır. Herhangi bir Marksist tartışmanın en önemli parçası hayatın akışı içindeki sürecin sosyal, zihinsel ve siyasi karakteri belirleyen ekonominin tartışılmaz ağırlığıdır; bu önerme birçok eleştirmen tarafından Marksist sorunsal içinde ve bazen bunun dışında, değişmez bir şekilde yeniden formüle edilmiş ve düşünülmüştür. Bununla birlikte, Marksist ortodoksiden geriye, öznelerin bilincini belirleyen üretim tarzı doktrini kalır. Buna ek olarak, Althusser'in 'çağırma' yöntemi olarak adlandırdığı kavramda bireyleri özneye dönüştürme süreci de bu çalışma için çok önemlidir ve bu tür doktrinlerin bir analiziyle, tez, üretim ilişkilerini sürdürmede ana ISA'ların keşfi ve tespiti ve işlevlerinin incelenmesi yoluyla, bu işlevin, ödül ve cezanın sistemik bir nüfuzunda yazarın ideolojisi ile nasıl ilişkili olduğunu göstermeyi amaçlamaktadırArticle Citation Count: 0The American Dream: Cultural and Social Downfall in John Steinbeck's Of Mice and Men(Literary Voice, 2022) Aras, Goksen; Takva, Serdar; Department of English Language and LiteratureAs known, throughout history, most societies have experienced hard times that have made life difficult to bear. Among these hard times are political, social and economic conditions which shape the ways human beings perceive the world and lead their lives. The Great Depression, that ravaged American society in the 1929s, is one of the most catastrophic economic events in the history of America and it is considered to be a calamity resulting in unemployed, desperate and even homeless people. John Steinbeck, being one of the foremost representatives of American writers, handles the devastating effects of the Great Depression and how it affected numerous people from different parts of the community. In this period, from women to the black, from the old to the disabled. most people wanted to lead a life based on humanly standards but what they expected turned into a frustration paving the way for the impossibility of the American dream and thus cultural and social downfall of such people no matter how hard they try to achieve their goals. Steinbeck's novel titled Of Mice and Men in this context is a touching representation of frustration, hopelessness, despair to have a place to live in, and a portrayal of unattainable happiness and the impossible American dream. This paper explores the futile efforts to realize the American dream and thus unhappiness and failure from Steinbeck's point of view and it presents the reflections of such a concept through the fictionalized characters in the novel.Master Thesis Andrea Levy'in Küçük Ada ve Nadeem Aslam'ın Kaybolan Sevgililere Yollar adlı romanlarında göçmenlerin diaspora kimlikleri(2021) Çalış, Sıla; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tezin amacı, göç etmenin kimlik ve aidiyet oluşumu üzerindeki etkilerini Andrea Levy'in Küçük Ada (2004) ve Nadeem Aslam'ın Kaybolan Sevgililere Yollar (2004) başlıklı romanlarında Karayipli ve Asyalı karakterleri diaspora bağlamında analiz ederek araştırmaktır. İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllardan sonra, savaş zamanında Britanya'ya hizmet etmiş ya da Britanya sömürge eğitiminin etkisiyle büyümüş olan eski sömürge ülkelerindeki insanlardan Britanya'ya büyük çaplı bir göç hareketi vardı. Bu göçmenlerin zihniyetinin altında yatan fikir onları kucaklayan, rüyalar ülkesi olarak yüceltilen 'anavatana' gidiyor olmaktı. Fakat bir diaspora topluluğun üyeleri olarak kendi topraklarından uzakta hayali Britanya'da yaşamaya başladıkça, kültürel, fiziksel ve psikolojik dışlanma ile karşı karşıya kalırlar ve bunun sonuncunda benlik yitiminin acılarını ve kayıp yuvanın sancılarını çekerler. Bu yeni topraklardaki sorunlarına ek olarak, kendi öz gelenekleri ile göç ettikleri ülkenin gelenekleri arasında sıkışmış hissederler. Dolayısıyla diaspora alanında yabancı kültürün değerlerinde kendilerine anlam bulmaya çalışırlar. Bu yüzden bu çalışma, Britanya'da yeni bir kimlik ortaya koyma çabalarının yanı sıra aidiyet duygusunu inşa etmeye çalışan Asyalı ve Siyahi göçmenlerin edebi temsillerinin incelenmesini amaçlamaktadır. Ayrıca, bu tez diaspora kimliğin ve aidiyetin sabit bir kavram olmadığını, daha ziyade sürekli yenilenen, değişen ve gelişen bir olgu olduğunu analiz eder. Anahtar Kelimeler: Göçmen Edebiyatı, diaspora, kimlik krizi, Küçük Ada, Kaybolan Sevgililere YollarMaster Thesis Angela Carter'ın düzenbazları: Düzen bozanlar ve yeniden yapanlar(2023) Balcı, Şeyda Yağmur; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature; Department of Modern LanguagesBu tez Angela Carter'ın seçili öykülerinde tekrar eden bir figür olan 'düzenbaz' (trickster) karakterinin öykülerdeki düzeni bozmada ya da yeniden kurmada nasıl etkili olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Teze konu olan öykülerdeki birbirinden farklı karakterlerin benzer amaçlarla kullanılışı arketipsel edebi eleştiri ışığında incelendiğinde öykülerde tekrar eden bir düzen bozma ya da yeniden kurma modeli olduğu görülmektedir. Kadın ve erkek düzenbaz karakterlerinin ayrı bölümlerde ele alındığı bu tezde, Angela Carter'ın yeniden yazdığı yetişkin masallarındaki bozulan ya da yeniden kurulan düzenler ve düzenbaz karakterlerinin bu düzenler üzerindeki etkileri gözler önüne serilmektedir. Tezde incelenen eserler Burning Your Boats isimli koleksiyondan alınmış ve 'The Bloody Chamber' öyküsündeki anne, 'The Snow Child' öyküsündeki kontes, 'The Company of Wolves' öyküsündeki genç kız, 'Loves of Lady Purple' öyküsündeki Lady Purple ve 'Master' öyküsündeki Friday kadın düzenbaz karakterleri olarak incelenmiştir. Erkek düzenbaz karakterleri ise 'The Lady of House of Love' öyküsündeki genç asker, 'The Erl-King' öyküsündeki Erl-King, 'Puss-in-Boots' öyküsündeki Master ve son olarak 'The Executioner's Beautiful Daughter' öyküsündeki cellattır. Teze konu olan öyküler ışığında ve bu öykülerden hareketle, düzenbaz figürünün özellikleri dolayısıyla Angela Carter'a baskın düzeni bozma, mevcut düzeni koruma ve yeni düzen kurma noktalarında yardımcı olduğu sonucuna varılmıştır.Master Thesis Anxiety and its stimuli in the protagonists of Thomas Hardy's tess of the D'urbervilles and Charles Dickens' Great Expectations: A study from a psychological perspective(2017) Hammadi, Omar; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tez, İngiliz edebiyatının iki ana karakteri, Tess of the D'Urbervilles'deki Tess ve Great Expectations'daki Pip'i incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada Freud'un endişe kavramı ve savunma mekanizması ve bu kavramların eserde nasıl yansıtıldığı analiz edilmektedir. İki karakter, bu tezde de gösterildiği gibi, belirli davranış ve tutumları açısından hem benzer hem de farklıdır. Örneğin, ikisinin de sorunlarla dolu çocuklukları ele alınmıştır. Tess, erkek egemen dünyaya adımının, kardeşleri için mükemmel bir fırsat olduğuna inanmaktadır. Karakterlerin bakış açısı incelendiğinde, ilgili eserlerdeki diğer karakterlerden daha fazla duygusal oldukları görülür ve bu durum okuyucuların psikolojik kaygı kavramını ve bu kavramın Freudcu kaygı anlayışındaki olası yansımalarını görmelerini sağlar. Karakteri psikolojik açıdan tanımlayan bu hikayede, ana karakter Tess, John ve Joan Durbeyfield'in en büyük çocuğu ve son derece fakir bir ailenin üyesidir. Papaz Tringham ile kazara gerçekleşen bir karşılaşmada, tüm ailenin yaşam biçimi değişir ve papaz John'un ailesinin 'Urbervilles`in şövalye geleneğinden gelen köklü soyunun kalan son temsilcisi' olduğu ortaya çıkar. Great Expectations, ana karakteri Pip'in çocukluğundan olgunluğa geçiş hikayesine odaklanmaktadır. Great Expectations, ana karakterin bağımsızlığı ve iç dünyasında yaşananları yansıtmaktadır. Bu tezde, Pip'in hayatı, Freud'un endişe kavramı açısından incelenmektedir. Pip, herhangi bir erkek çocuğunun başarabileceğinden daha fazlasını istemektedir. Great Expectations'da ahlak, sevgi, para ve sosyal statüden kaynaklanan çelişkiler bulunmaktadır. Bu faktörler, birinci şahıs anlatıcısı Pip'in zihinsel yolculuğunun analiz edilmesine olanak sağlamaktadır. Tezde, romanın ana karakteriyle ilgili bu konuların, kaygıyla ilgili sorunlara ait olduğu vurgulanmıştır. Çalışma aynı zamanda farklı nedenlerden ortaya çıkan çeşitli kaygı düzeyleri, onların farklı yaşlar üzerindeki etkileri ve bu karakterleri, bu psikolojik sorun karşısında daha savunmasız hale getiren çeşitli faktörlere ilişkin bir değerlendirme sunmaktadır. Tez, okuyucunun bu karakterlerin yaşamında yer alan endişenin farklı aşamalarını anlamasını sağlar. Aynı zamanda yazarların, bu karakterlerdeki benzer ve farklı psikolojik bakış açılarını kullanımını yansıtır. Çalışmada, bu karakterlerin yaşamlarında, ailelerinde, maddi durumlarında, problemlerinde ve önemsedikleri meselelerde farklılıkları olduğunu fakat endişeye karşı geliştirdikleri tutumlarında benzerlikler olduğu tartışılır ve farklı durumlara karşılık veriş biçimleri, Freud'un derslerinde ortaya koyduğu fikri yansıtır. Bu tez, bu iki ana karakterde endişeye katkıda bulunan farklı faktörler olduğu sonucuna varır. Ancak, bu iki eserin sonucuna bakıldığında, merkezlerindeki karakterlerin deneyimlerinden farklı şeyler öğrendikleri görülür.Master Thesis Bireyin ütopya toplumundaki konumu: Thomas More'un Ütopya'sı, Francis Bacon'ın Yeni Atlantis'i ve Tommaso Campanella'nın Güneş Ülkesi(2021) Yılmaz, Çağla; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature; Department of Modern LanguagesBu tez Thomas More' un Ütopya, Francis Bacon'ın Yeni Atlantis ve Tommaso Campanella'nın Güneş Ülkesi ütopyalarında bireyin toplumdaki konumunu incelemeyi amaçlamaktadır. Adı geçen ütopyalar birçok ortak özellik paylaşmaktadır; öte yandan, üç ütopyada da tanımlanan toplumların yoğunlaştıkları öncelikli değerler faklıdır. Thomas More, ütopya kelimesini edebiyata kazandıran eseri Ütopya'da, kendi yaşadığı toplumun onun için öncelikli olan sorunlarına odaklanmış ve bu sorunları kendi eserinde tasvir ettiği toplumda çözmüştür. Bu bağlamda, More kendi ütopyasında öncelikli olarak haklar ve fırsatlar arasındaki eşitliği sağlamayı amaçlamıştır. İngiliz edebiyatının bir diğer önemli ütopyası olan Yeni Atlantis ise Francis Bacon'ın bilim ütopyasıdır. Bacon, ütopyasında More'dan farklı olarak siyasi ve toplumsal organizasyonların yeniden yapılandırılmasına odaklanmaz. Bunun yerine bilimsel çalışmalara ve teknolojik buluşlara dayalı bir toplum tasvir eder. Bacon'ın çağdaşı olan Campanella ise İtalyan edebiyatının önemli eserlerinden Güneş Ülkesi'ni yazarken toplumun başlıca prensibini açıkça belirtmiştir. Şöyle ki Güneş Ülkesi toplumunda toplumsal fayda her zaman bireysel faydadan üstündür, çünkü ancak bu şekilde mutlu bir toplum oluşturulabilir. Sonuç olarak, üç ütopya yazarı da tasvir ettikleri toplumlarda birbirlerinden farklı değerlere ve ideallere öncelik tanımışlar ve ütopyalarındaki toplumsal düzeni bu öncelikli idealler çerçevesinde oluşturmuşlardır. Fakat üç toplum da öncelikli değerlerini korumak adına önemi yadsınamayacak başka değerler olan bireyselliği ve bireysel özgürlüğü arka plana atmıştır. Bireyler bu toplumlarda farklılıklarını, çeşitliliklerini ve bireysel özgürlüklerini toplumsal rolleri ve görevlerinin baskınlığında yittirmişlerdir. Kendilerine özgü tüm değerleri yok olmuş, kişisel kimliklerini kaybederek toplumdaki düzenin ayırt edilemeyen parçaları haline gelmişlerdir. Anahtar Sözcükler Ütopya, Yeni Atlantis, Güneş Ülkesi, kişisel özgürlük, bireysellikMaster Thesis Bireysel psikoloji: Don Juan ve J. Alfred Prufrock'un aşağılık duygusu üzerine bir araştırma; Aşk ve cinsellik arayışı(2020) Alhgam, Mohammed Yahya Sahıb; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tez aşağılık duygusunun ve yakınlık ihtiyacının farklı durumlarda farklı olaylar şeklinde Prufrock ve Don Juan'ın mantalitesi üzerindeki etkilerini keşfetmektedir. İki karakter de içinde bulundukları topluluklarına karşı kırılgandırlar fakat farklı tepkiler vermekte ve başa çıkmada farklı yöntemler seçmektedirler. Aşağılık hisleri, cinsellik ve yakınlık ihtiyacı iki karakter için de aynı iken böyle bir yük ve arzuyla başa çıkma şekli kişiliklere bağlıdır. Bu çalışma, Don Juan'ın öğrendiğini ve aşağılık Duygusuna adapte olduğunu ve bunları telafi edebildiğini gösterirken, pasif bir karakter olan Prufrock'ın amaçları doğrultusunda nasıl harekete geçme kabiliyetine sahip olmadığını ve aşağılık kompleksi yaşadığını göstermektedir. Don Juan, cinsel açıdan tatmin olmaktadır ancak sürekli kendi kırılganlığına yenilmektedir. Bu da göstermektedir ki Prufrock'un bastırılmış cinsel arzuları tatmin olduğunda onun rahatsız aklı iyileşmeyecektir. Bu, şiirlerin bağlı oldukları akımları anlamak ve iki karakterin geçmişlerini, toplumlarını ve çevreleyen karakterleri analiz etmek bu karakterlerin mantalitelerini anlamak için anahtar bileşendir. Bu tez, Alfred Adler'in psikolojik teorisine ve Bireysel Psikoloji'ye dayanmaktadır. Bu teori, karakterlerin ne düşündüklerini ve nasıl davrandıklarını anlamak için bir yorum yöntemi olarak kullanılmaktadır. Çalışma her bir kişilikteki aşağılık hislerini tespit etmek ve buna göre onların kişiliklerini, amaçlarını, sosyal ilgilerini incelemektedir.Master Thesis Charlotte Brontë'nin Villette ve Jane Eyre Romanlarında Yansıtılan Kadın Sorunsalı(2002) Aras, Gökşen; Menteşe, Sıdıka Oya; Department of English Language and Literature19.yüzyıl İngiltere'sinde kadınların sosyal durumu, bu dönem içinde,özellikle kadın romancılar tarafından yazılan romanlarda yansıtılmıştır. Bu romanlarda yansıtıldığı üzere, 19.Yüzyıl İngiltere'sinde kadınlara bağımsız yaşayabilmelerini sağlayacak eğitim ve öğretim olanakları sağlanamadığı gibi, kadınlar, aynı zamanda da çok sayıda kısıtlamalara maruz bırakılmışlardır. 19. Yüzyılda bu sebeplerden, kadın olmanın çok zor, acı veren ve ezici bir konum olduğunu, kadın yazarlar eserlerinde vurgulamışlardır. 19.yüzyılda kadınlar için sosyal yaşama katılabilme, daha iyi sosyal koşullarda yaşayabilme fırsatı evlilikten geçmekteydi. Ancak evlenebilmek için de kadınlar ya paralı ya güzel, çoğunlukla da her iki özelliğe sahip olmak zorundaydılar; bu iki özelliğe sahip olmayan kadınların ise iyi bir evlilik şansları yoktu. Bu özelliklere sahip olsalar da, gerçek anlamda mutluluk beklenen birşey değildi. Çünkü evlilikte kadından kocaya kayıtsız şartsız itaat ve tüm enerjisini ailenin rahatının teminine vermesi beklenirdi. Kadınların içinde bulundukları bu sorunları, Charlotte Bronte Jane Eyre ve Villette adlı romanlardaki kadın karakterler aracılığıyla işlemiştir. Bu tez, bir giriş, iki esas ve bir de sonuç bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, Viktorya dönemi kadının sosyal ve siyasal yaşamı ıle ilgili bilgiler verilirken, gelişme bölümlerinde, belirtilen romanlarda, ayrıntılı olarak 19. yüzyılda kadın sorunları ele alınmaktadır. Bu tez, 19. Yüzyılda, kadınların evlilik dışında seçeneklerinin çok az olduğunu, herşeyden önce kadınlara açık meslekler olmadığını, uygun tek mesleğin, özellikle orta sınıf parasız ve çekiciliği olmayan kadın için, mürebbiyelik olduğunu, mürebbiyelik ve evlilik dışında, topluma katılmada, ve kendilerini birey olarak kanıtlamada başka hiçbir olanakları olmadığını, böylelikle kadınlar her iki durumda da dışlanılıp ezildiklerinden, hiç bir zaman gerçek anlamda mutlu olamadıkları sonucuna ulaşılmaktadır.Doctoral Thesis Charlotte Bronte'nin Villette (1853), Iris Murdoch'un Melekler Zamanı (1966), Jeanette Winterson'ın Tek Meyve Portakal Değildir (1985) romanlarının Kristeva'nın teorisine göre okunması(2023) Ambarcıoğlu, Hasibe; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tezin amacı seçilmiş romanlarda abjeksiyon yüzünden krizde olan kadın kimliğindeki değişimin araştırılmasıdır. Kristeva bir bebeğin özne olmak ve sembolik düzene girip babanın kanununu kabul edebilmesi için 'abjeksiyon (iğrenme)' adı verilen bir süreçten geçerek, annesi ve kendi arasına sınır koyarak ondan ayrılması gerektiğini öne sürer. Metaforik olarak birinin kimliğini kaybetme korkusu anlamına gelen abjeksiyon kişinin kendine 'diğeri' olanı reddetmesi durumudur. Bu çalışmada Kristeva'nın kimlik teorisi, yani, abjeksiyon, melankoli, psikolojik kriz halindeki kadın karakterlerin kaybettikleri anneleriyle tekrar birleşme arzusu ile semiotik chora arayışları ve yeni bir kimlikle sembolik düzene uyum sağlamaları üç farklı dönemden üç romanla Villette (1853), Melekler Zamanı (1966), ve Tek Meyve Portakal Değildir (1985) açıklanacaktır. Bu romanlar kadın yazarların kriz içindeki kadın kimliğini ayrı perspektiflerden temsil etmede farklarını göstermek için özellikle seçilmiştir. Kristeva için, annelik ve semiotiği temsil eden kadınlar, erkek merkezli sembolik düzeni değiştiremezler, ama kimliğin yapılanması asla tamamlanmadığı için süreç içindeki ya da sorgulanan özneler olarak değişebilir ve bu romanlarda görüldüğü gibi sembolik düzende yerlerini alabilirler. Anahtar Kelimeler: Abjeksiyon (İğrenme), Kadın Kimliği, Kriz, Kristeva, Feminizm.Article Citation Count: 1CYBER TERRORISM: TECHNOLOGY AND POWER(2012) Aras, Gökşen; Şahin, Özlem Soy; Department of English Language and LiteratureSiber terörizm, terörizm ve siber uzayın birleşimi olarak ele alınmaktadır. İnternet, 3 boyutlu animasyon ve telekomunikasyon ile ilgili her şey ve bunların tümünün birleşimi, siber uzay kavramının genel bir tanımını oluşturmaktadır. Kısaca, her türlü modern bilgi transferini tanımlamak için kullanılmaktadır. Öte yandan, 20. yüzyılın en büyük paranoyasını oluşturan terörizm ise ideolojik bir amaç uğruna şiddet içeren tüm hareketleri ve bir grubun üyesi ya da üyeleri tarafından sivillerin güvenliğine kastedilmesi ya da bu güvenliğin hiçe sayılmasını ifade etmektedir. Bu son derece modern iki kavramın birleşimi, 20. yüzyılın başlarında Amerikan kültür çalışmalarının en göze çarpan konularından birini oluşturmuştur. Siberpunk Hareketi temsilcileri olarak adlandırılan bir grup yazar, eserlerinde siber terörizm kavramını çok gelişmiş teknoloji ve dünyadaki güç ilişkilerine etkisi bağlamında incelemektedir. Bu yazarlar arasında, özellikle, William Gibson ve Bruce Sterling, insan ve makineler arasındaki ilişkiler, her ikisinin birleşimleri, beyin ve vücudun istilası, siber dünya ve insanın siber uzaydaki konumu, her şeyi etkisi altına alan siber uzayın gücü, teknoloji ve yapay zeka tarafından bilginin kontrolü temalarıyla öne çıkmaktadır. Bu çalışma, yukarıda adı geçen yazarlara ait belli başlı siberpunk romanlarda, siber terörizm kavramının nasıl işlendiğinin kısa bir analizi olmakla birlikte, gerçek yaşama dair örneklere de yer verilecektir .Article Citation Count: 0Demographic features of turkish literature audiences and applied analysis of the factors affecting their reading preferences(American-Eurasian Network for Scientific Information, 2014) Poyraz,Y.; Korkmaz,M.; Yücel,A.S.; Aras,G.; Çelebi,N.; Industrial Engineering; Department of English Language and LiteratureThe purpose of this study is to determine factors affecting reading preferences in parallel with the demographic features of Turkish literature audiences. The study lasted approximately for 7 months. (N=650) individuals attended the study in total. The universe of the study is Turkey while the sample of the study is composed of 8 different provinces. These provinces are Istanbul, Ankara, Izmir, Bursa, Kocaeli, Sakarya, Trabzon and Gaziantep. A questionnaire form whose reliability and validity had been ensured before and which was composed of 5 point Likert scale was used in the study. The questionnaire form was reformed in accordance with the topic of the study, it was subjected to validity and reliability test and it was carried into main practice through taking views of experts. Data acquired from the results of main practice was analyzed by using SPSS 18.0 packet program and the value of 0.924 was acquired as Cronbach’s Alpha co-efficient. This value indicates that the measuring tool used in this study is quite reliable. The questionnaire is composed of two sections. In the first section, there are questions with regard to determine demographic features of the participants while in the second section, there are scaled questions composed of 120 items. 0.05 of significance level was taken into account among variables in terms of relations and differences. Methods such as different statistics anova, factor and hypothesis tests were applied in the analysis. Moreover, 4 different literary works were mentioned in the study so as to determine attitudes and behaviors of the participants towards literary works. Opinions of the participants were demanded about novels such as Intibah (Rebirth), Araba Sevdasi (Ambition for Car), Mai ve Siyah (Blue and Black) and Çalikusu (The Wren). At the end of the study, it was found out that the participants followed academic publications more frequently, the use of computer and internet had an effect on reading e-book and up-to-date books were read more than those books written in a foreign or ancient language (Ottoman Turkish). Furthermore, it was determined that education and age variables of the participants had an effect on reading habits while gender, age and education variables had an effect in some reading factors. © 2014 AENSI Publisher All rights reserved.Doctoral Thesis Distopya romanlarında güç mekanizmasının yeni tarihselciliğe göre okunması: Anthony Trollope'un the Fixed Period, Anthony Burgess'ın a Clockwork Orange ve Kazuo Ishiguro'nun Never Let Me Go adlı eserleri(2019) Bekler, Ecevit; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureAnthony Trollope, Anthony Burgess ve Kazuo Ishiguro tarafından yazılan sırasıyla The Fixed Period (1882), A Clockwork Orange (1962) ve Never Let Me Go (2005) romanları Yeni Tarihselcilik teorisi kullanılarak incelenmiştir. Bu teori kullanılarak metin, yazarın hayatı ve her dönemin sosyal, kültürel ve politik koşulları arasındaki ilişki dikkatli bir çalışma ile ortaya çıkarılmıştır. Romanlar, kültürleri ve söylemlerinin metinsel ürünleri olarak dönemleri hakkında derin bilgi sağlar. The Fixed Period, A Clockwork Orange ve Never Let Me Go, sırasıyla sömürgecilik, gençlik suçları ve bilimsel söylemlerin ürünleridir. Bu çalışma, her bir romanın, dönemlerinin çağdaş ve önde gelen sosyal sorunlarını yansıttığını ortaya koymaktadır. Romanların distopik olması sosyal meselelerle ilgili endişeleri yansıtmaktadır. Çağdaş edebi metinler ve edebi olmayan metinler, her dönemin baskın ideolojisini bulmak için kullanılmıştır. Üç farklı dönemin kültürel ve entelektüel tarihini daha iyi anlamak için Stephen Greenblatt ve Michel Foucault'nun güç, ideoloji ve söylem hakkındaki teorileri ve argümanları toplumdaki güç mekanizmalarının işlevi konusunda temel alınmıştır. Bu tez, güç ilişkilerinin ve kontrol mekanizmalarının toplumlardaki sosyal ve kültürel değişimlere paralel olarak dönemden döneme değiştiğini göstermiştir. Günümüzde insanlar sadece doğaya değil aynı zamanda birbirine de hükmetmektedir. Bu çalışma, makineleşmenin, teknolojinin ve bilimin, insanların yaşam standartlarını arttırdığı ve toplumun refahına katkıda bulunduğunu ancak bu gelişmelerin daha fazla kontrol mekanizmalarının oluşmasına neden olduğunu da ortaya koymaktadır.Doctoral Thesis Ekofeminist farkındalık yaratmada postmilenyum romanın rolü: Lauren St. John'un The White Giraffe (2006), Laline Paull'ün The Bees (2014) ve Margaret Atwood'un The Testaments (2019) adlı eserleri üzerine bir çalışma(2023) Darrajı, Afaf; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tezin amacı postmilenyum romandaki ekofeminist motifleri araştırmaktır. Tez aynı zamanda bu motiflerin ekofeminist bilinci nasıl kazandırdığını göstermeyi amaçlamaktadır. Bu çalışma Lauren St. John, Laline Paull ve Margaret Atwood tarafından yazılan üç çağdaş romanla sınırlıdır. Bu tez, seçilmiş eserleri Greta Gaard, Carolyn Merchant, Maria Mies, Vandana Shiva, Karen J. Warren, Patrick D. Murphy ve Justyna Kostkowska gibi isimlere göndermeler yaparak incelemektedir. Çalışma, eserlerin tematik ve alegorik analizlerini içeren kapsamlı bir okumasını içermektedir. Çalışmada, ekofeminist kuramın tanıtımının ve motiflerinin tarihi gelişiminin sunumunun sonrasında The White Giraffe (2006), The Bees (2014) ve The Testaments (2019), adlı eserlerin incelendiği üç ana bölüm yer alacaktır. Anahtar Sözcükler: Ekofeminizm, Batı Dualizmi, çevresel bilinç, postmilenyum roman, ırkçılık.Master Thesis Frankenstein ve Dracula adlı romanlardaki gotik öğeler: Canavar temsilinde tekinsizlik(2020) Çalışkan, Hüseyin; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureFrankenstein ve Dracula adlı romanlardaki Gotik Öğeler: Canavar temsilinde tekinsizlik. Bu çalışmada on dokuzuncu yüzyıl İngiliz yazarları Marry Shelley ve Bram Stoker'ın Frankenstein ve Dracula başlıklı romanları, tekinsizlik bağlamında Sigmund Freud'un 'The Uncanny' başlıklı makalesi temel alınarak incelenmiş ve her iki romanda da okuyucuyu ve karakterleri tekinsizlik kavramına sürükleyen durumlar açıklanmıştır. İnceleme her iki romanın da baş karakterleri olan 'Canavar' ve Jonathan Harker' ın gerek içinde bulundukları tekinsiz durumlar, gerekse çevrelerindekileri sürükledikleri bu alışılmadık durum, Gothic romanın temel elemanları dikkate alınarak çlışılmıştır. Her iki romanda da gotik unsurların, karakterler özelinde okuyucu üzerinde korku ve tekinsizlik ortaya çıkardığı görülmüştür. Bu his, insanları Freud'un tabiriyle alışık oldukları durumlar içinde alışık olmadıkları yaklaşımlar yaşamaya iter. Böylece karakterler korkuyu içselleştirerek hayatı sorgulamaya başlarlar. Bunu yalnızca karakterler değil, okuyucular da aynı bağlamda hissedebilirler. Gotik romanın amaçlarından biri olan okuyucuyu korku ve tereddüte sevk etmek, bu romanlarda gerek ana karakter gerekse yardımcı karakterler aracılığıyla aktarılmıştır. Bu tezde gotik yaratıklar ve onların ortaya çıkardığı alışılmadık durumlar, Freud'un makalesi temel alınarak romanın gotik öğeleri çerçevesinde aynı dönemde yazılan iki faklı roman üzerinden aktarılacaktır.Master Thesis Frankenstein veya Modern Prometheus ve Dr. Jekyll ile Bay Hyde'ın Tuhaf Hikayesi'ndeki karakterlerde 'psişe: Zihnin bütünlüğü' üzerine(2024) Alkan, Yunus Emre; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tez, Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung tarafından önerilen ruh modellerini kullanarak Mary Shelley'nin Frankenstein ve Robert Louis Stevenson'ın Dr. Jekyll ile Bay Hyde'ın Tuhaf Hikayesi adlı eserlerindeki ana karakterlerin derin zihinlerine inme hedefine ulaşmayı amaçlamaktadır. Psikanalitik edebiyat eleştirisinin psişe (psyche) yönüne atıfta bulunmak, bu karakterlerin yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal eylemlerini, etkileşimlerini ve anlatılar içindeki ilişkilerini yönlendiren bilinçli ve bilinçdışı motivasyonları, çatışmaları, sembolleri ve karmaşıklıkları ortaya çıkarmak söz konusu olduğunda son derece önemlidir. Bu nedenle, bu tezde tümevarımcı bir yaklaşım, yani kurgusal karakterlerin zihinlerinin çervevesini oluşturan psişik aygıtların parça parça ele alınarak çalışılması, bu karakterlerin zihinlerinin bütünlüğünü nasıl sergilediklerini incelemek için uygulanacaktır. Buna ek olarak, bu tez psişik unsurlar arasındaki karmaşık etkileşimin karakterlerin hikayeler içindeki düşüncelerini, eylemlerini ve ilişkilerini şekillendirmesini ve bu ikonik Gotik romanlarda karakterlerin zihinlerini nasıl sergilediklerini incelemek suretiyle kurgusal karakterlerin zihinlerinin keşfine ulaşmayı amaçlamaktadır. Seçilen metinler, özellikle de Frankenstein, neredeyse her tür edebiyat eleştirisi tarafından kapsamlı bir şekilde incelenmiş olsa da, literatür taraması yapıldığında sadece psişe modellerinin beraber çalışılmasının ve bu iki metinlerin birleşiminin değil, aynı zamanda kurgusal karakterlerin incelenmesinin de eksik olduğu görülmektedir, zira psikanalitik edebi eleştirinin nispeten daha yaygın yolu kurgusal karakterlerden ziyade yazarların zihnini analiz etmektir. Dolayısıyla, bu tez kurgusal karakterlerin zihinlerinin keşfedilmesini amaçladığından, farklı bir yerde durmaktadır. Bu tez, zihnin bütünlüğüne Freudyen ve Jungcu bakış açılarını birleştirerek, sadece psişik aygıtlar tarafından tetiklenen zihnin bilinçli ve bilinçdışı arzularını belirlemeye çalışmakla kalmaz, aynı zamanda benliğin parçalanmasından kaynaklanan iç ve dış çatışmaların yol açtığı dengesizliklerle uğraşırken kurgusal karakterlerin nasıl ve neden bireyleşmeye ihtiyaç duyduklarına odaklanan tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaya çalışır. Başka bir deyişle, bu tez, karakterlerin zihin bütünlüklerine (psyche) dair daha detaylı bir kavrayış yaratmayı amaçlamaktadır. Söz konusu amaca ulaşmak için, romanlardaki anahtar karakterleri hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Dolayısıyla, bu psişik keşif yoluyla, bu tez, seçilen zamansız yazılı sanat eserlerinde tasvir edilen evrensel psikolojik temellerin daha derin bir şekilde anlaşılmasını sağlamayı amaçlamaktadır.Master Thesis George Eliot'ın Kıyıdaki Değirmen ve Emily Brontë'nin Uğultulu Tepeler adlı romanlarında mutluluk ve özgürlük arayışı(2015) Keleş, Aybike; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tezin amacı, Eliot'ın Kıyıdaki Değirmen ve Emily Brontë'nin Uğultulu Tepeler adlı romanlarındaki kadın karakterlerin toplumun kısıtlamalarına rağmen kendi yöntemleriyle nasıl özgürlük ve mutluluğa ulaşmaya çabaladıklarını göstermektir. Giriş bölümünde Viktorya Döneminin kültürel ve tarihsel özellikleri, cinsiyet rollerine ilişkin bilgiler verilmiştir. Gelişme bölümünde bu bahsedilen bilgiler ışığında romanlar analiz edilmiş ve yazarların kısa özgeçmişlerine yer verilmiştir. Adı geçen yazarlar, kadın karakterlerinin toplumdaki inançlara, geleneklere ve değerlere karşı isyanlarını göstermişler ve karakterlerin intiharlarını bir çığlık olarak yansıtarak toplumdaki susturulmuş kadınlar için yeni olanaklar ve önemli değişikler yaratmayı amaçlamışlardır. Anahtar Sözcükler Toplum, Ataerkillik, Değerler, Beklentiler, GelenekselMaster Thesis Jane Austen'in Emma ve Louisa May Alcott'un Küçük Kadınlar adlı eserlerinde liberal feminizm ve özerklik kavramı(2022) Al-hajmee, Hanady Ahmed Abdulwahhab; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tez, Jane Austen'in Emma ve Louisa May Alcott'un Küçük Kadınlar adlı eserlerindeki liberal feminizmi ve özerklik kavramını Emma Woodhouse ve Jo March adlı iki baş kadın karakter üzerinden incelemektedir. Bu tez, Emma ve Jo karakterlerinin onları özerk ve öz yönelimli yapan ve aynı sebeple romandaki diğer kadın karakterlerden ayıran, kişisel ve belirleyici özelliklerini incelemek üzere Amy Baehr, Susan Wendell ve Marilyn Friedman'ın kuramlarına odaklanacaktır. Jane Austen ve Louisa May Alcott dünyaca tanınan ve en ünlü feminist yazarlardandır; On Dokuzuncu yüzyıl Britanya ve Amerika'sında cinsiyet eşitsizliğini ve kadın haklarını konu alan, katı toplum kurallarına meydan okuyan olağanüstü romanlar yazmışlardır. Örneğin, Jane Austen ve Louisa May Alcott Emma ve Küçük Kadınlar adlı romanlarında güçlü ve bağımsız kadınlar tasvir ederek kadın haklarını savunmışlardır. İki romanda da, kadın haklarıyla alakalı görünenin altında yatan derin ve karmaşık konular yer alır. Emma romanında Jane Austen kendi dönemindeki kadınları ilgilendiren ciddi konulardan bazılarını öne sürer. Austen, kendi zamanındaki kadınların hayatlarını tasvir eder, kadınları baskılayan ataerkil topluma dikkat çeker ve evlilik Kurumunu eleştirir. Diğer bir yandan Küçük Kadınlar, Alcott'un feminist yazarlar arasında yerini almasını sağlayan en ünlü ve başarılı romanı olarak düşünülür. Roman, Amerika'nın iç savaş döneminde, dört March kızkardeşin hayatlarının, büyümelerinin ve kendilerini kanıtlamalarının izini sürer. Ailenin ikinci kızkardeşi olan Jo March'ın yazar olma yolundaki yolculuğunda Jo'nun özgürlük ve bağımsızlık başarısına odaklanır. Bu çalışma, Austen ve Alcott'un feminist yazarlar olarak tanımlanmalarını sağlayan düşüncelerini romanlarındaki Emma ve Jo karakterleriyle nasıl yansıttıklarını göstermektedir.Master Thesis Jean Rhys'in Wide Sargasso Sea ve Chimamanda Ngozi Adichie'nin Purple Hibiscus adlı eserlerinde postkolonyal feminizm ve kadın karakterlerin zorluklarla mücadeleleri(2024) Alshhab, Rabıah Ibrahım Ammar; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tezde Jean Rhys'in Wide Sargasso Sea ve Chimamanda Ngozi Adichie'nin Purple Hibiscus adlı eserlerindeki iki ana kadın karakter Antoinette ve Kambili aracılığıyla postkolonyal toplumlarda kadınların karşılaştıkları zorluklar ve bu zorluklarla mücadeleleri araştırılmaktadır. Tez, Gayatri Chakravorty Spivak, Chandra Talpade Mohanty ve Kimberlé Crenshaw'ın kuramlarını esas almaktadır. Söz konusu kuramlar çerçevesinde Antoinette ve Kambili'nin toplumlarında maruz kaldıkları baskı ve zorlukları ele alarak bu karakterlerin haklarını kazanmak için bu baskılara karşı nasıl direndiklerini incelemektedir. Rhys ve Adichie, modern dönemin en tanınmış feminist yazarlarındandır. Postkolonyal toplumlardaki kadınların acılarına ışık tutan ve on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda ülkelerindeki kolonyal mirası inceleyen dikkat çekici ve önemli romanlar ortaya koymuşlardır. Örneğin, Rhys ve Adichie'nin Wide Sargasso Sea ve Purple Hibiscus başlıklı romanları, mücadele eden kadın karakterleri tasvir etmekte ve kadınların zorluklarını aktarmaktadır. Her iki romanda da sömürgecilikle ilgili derin ve önemli konular ele alınmış, bu durumun toplumlar üzerindeki etkileri genel olarak, bireyler üzerindeki etkileri ise detaylı bir biçimde sunulmuştur. Wide Sargasso Sea, Rhys'in en ünlü ve başarılı romanı olarak kabul edilmektedir. Romanın ana karakteri, Jane Eyre'de Mr. Rochester'ın çılgın karısı olan Antoinette'nin hüzünlü hikâyesini sergilemektedir. Purple Hibiscus'ta Adichie, dini inancın aile içi şiddette silah olarak kullanıldığı Nijerya'da kadınların durumunu anlatmaktadır. Bu bağlamda bu çalışma, iki yazarın, Rhys ve Adichie'nin, feminist yazarlar olarak bilinmelerine katkı sağlayan tartışmalarını ele almakta ve bu tartışmaların, Antoinette ve Kambili gibi ana karakterler aracılığıyla iki romanda nasıl yansıtıldığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Wide Sargasso Sea, Purple Hibiscus, feminizm, postkolonyal feminizm, Kadın Mücadeleleri.Doctoral Thesis Kıyamet kâbuslarına bir bakış: Mary Shelley'nin Frankenstein'ı, H. G. Wells'in Dr. Moreau'nun Adası ve Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sında kıyametin kurgusal vahiyleri(2022) Özçelik, Kaya; Aras, Gökşen; Department of English Language and LiteratureBu tezin amacı, Mary Shelley'nin Frankenstein'ını, H. G. Wells'in Dr. Moreau'nun Adası'nın ve Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sının hem bilim hem de teknolojideki gelişmelerin insanlığı yakın ve içkin kıyamete ne ölçüde yaklaştırdığı konusunda İngiliz kıyamet romanlarının 1818'den 1932'ye kadar olan dönemi kapsayan öncü temsilcileri olduklarını tartışmaktır. Bu fikri başlangıç noktası alarak, bu çalışmanın amacı bilimsel ve teknolojik gelişmenin kaynağı olarak adlandırılan her bireyin doğasında var olan kibrin, en üst düzeyde mükemmellik uğruna, aslında tamamen gücün/güçlülerin gizlendiği bir bahaneden başka bir şey olmadığını göstermeyi amaçlamaktır. Seçilen romanlarda, kıyametin olası patlak vermesinin asıl nedenleri, her ikisinin de kendisini sinsi ve tam kılık değiştirmiş olarak ortaya çıkaran çılgın bilim adamı kinayesinden totaliter ideolojiye kadar atıfta bulunarak takip edilmektedir. Kıyamet olarak çalışmanın temel fikri, kronolojik olarak insanlık tarihinde kaydedilen ve hepsi birbiriyle ilişkili olan bu tür gelişmelerin kaçınılmaz sonucu olarak izlenecektir: sanayi devriminin başlangıcı ve daha sonra modern dünyaya geçişin ilk adımı olarak ortaya çıkan sanayicilik ideolojisi; bu başlangıçla fitillenen ve sanayileşmeye cevaben ortaya çıkan bilim ve teknolojideki yükseliş; ki böylece tüm bu sebepler önce sömürgecilik ve emperyalizmin başlangıcını sonra hüküm sürmesini; kapitalizmin yükselişi ve hüküm sürmesi; ve tüm bu birbirine sıkıca kenetlenmiş gelişmelerden kaynaklanan insanların yaşamlarındaki diğer olumsuz yansımalar, kadınların durumu gibi. İlgili her romancının hem kıyameti hem de kıyamet vizyonunu ortaya çıkarmak için, bu çalışmada yeni tarihçi ve Foucault'nun bio-güç/politika yaklaşımları takip edilecektir. Tüm bunlar göz önüne alındığında, gerek bilim gerekse teknolojideki gelişmelere duyulan bitmek bilmeyen istekle ortaya çıkan kibir ve daha fazla güce duyulan açgözlülüğün ya ceset parçalarını biraraya getirip bir canlı yaratmayla ya da hayvanları insanlaştırarak ya da insan eliyle totaliter gücü kazanmak ve sürdürmek için birçok insan yaratarak yaklaşmakta olan kıyametin patlak vermesinin önünün açtığı bu çalışma kapsamındaki üç romanla kanıtlanmaktadır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »