Orhan, Duygu Dersan

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Dersan Orhan, Duygu
D.D.Orhan
Orhan,D.D.
Orhan, Duygu Dersan
O., Duygu Dersan
D.,Orhan
D. D. Orhan
O.,Duygu Dersan
Duygu Dersan, Orhan
D., Orhan
Job Title
Doçent Doktor
Email Address
duygu.dersan@atilim.edu.tr
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

29

Articles

7

Citation Count

2

Supervised Theses

21

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 29
  • Master Thesis
    Neo-realist perspektifde Amerika ve İsrail'in 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası Ortadoğu'daki güvenlik ilişkileri
    (2020) Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; International Relations
    ABD ve İsrail arasındaki ittifak Ortadoğu'nun bugünkü dinamik yapısının oluşmasına etki eden en önemli konjonktürlerin başında geliyor. Ortadoğu gerek konumu itibariyle, gerekse zengin kaynaklarından ötürü geçmişten bugüne kadar büyük güçlerin ilgi odağı olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş döneminde Amerika bu bölgede ki çıkarlarını korumak adına birçok politika geliştirdi. Bunların başında Sovyetler Birliğinin ve Arap ulusçuluğunun bölgedeki yayılmasını önlemek adına İsrail'i caydırıcı bir aktör olarak gördü. İsrail de yeni bağımsızlığını elde etmiş bir devlet olarak Amerika'yı kendi güvenliğini sağlaması için garantör olarak gördü. İkili arasındaki ittifak özellikle 9/11 terör saldırılarından sonra Ortadoğu siyasetine yeni bir ivme kazandırdı. 11 Eylül terör saldırısı ikili arasındaki ittifak bağını güçlendirmekle birlikte, Ortadoğu siyasetine kendi çıkarları doğrultusunda yön vermelerini sağladı. Özellikle teröre karşı mücadele etiketi altında ve İsrail Lobiciliğinin etkisiyle de Irak'ın işgalini gerçekleştirdiler. İkili arasındaki ittifak 2006 İsrail-Lübnan savaşında da devam etti. Amerika ve İsrail arasında ki ittifak her ne kadar çıkarlarının uyuşmasına dayansa da, ayrıştıkları noktalarda vardır. 2011 de meydana gelen Arap Baharı ikili arasındaki ittifakın çözülmesine sebebiyet verdi. Bunun yanında ikili arasında, Filistin sorunu, Amerika ve Iran arasındaki JCPOA antlaşması ikili arasındaki ittifakın çözülmesini derinleştirdi. Trump yönetimiyle Obama dönemindeki ikili arasındaki ayrışma tekrar uyuşmaya yönelik bir boyut kazandı. Anahtar Kelimeler: İttifak Birliği, Ortadoğu, 9/11 terör saldırıları, ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki çıkar, güvenlik ve tehdit anlayışları.
  • Master Thesis
    Putin dönemi Rusya'sının Ukrayna politikalarında Avrasyacılığın eleştirel jeopolitik kuramları çerçevesinde incelenmesi
    (2024) Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; International Relations
    Jeopolitik kavramı, coğrafyanın bir alt disiplini olarak, 20. yüzyılın başlarında gelişim gösterse de bundan daha köklü bir geçmişe sahiptir. Bu süreçte, jeopolitik kavramı için II. Dünya Savaşı önemli bir dönüm noktası olmuş, jeopolitik, dünyanın birçok yerinde savaşın ana sebeplerinden biri olarak görülerek uzak durulan bir kavrama dönüşmüştür. 1991'de Sovyetler Birliği'nin yıkılışı ve uluslararası sistemde oluşan yeni paradigmalar, jeopolitik kavramının tarihsel gelişim sürecine ve kapsamına yönelik eleştirel bir yaklaşım ihtiyacını daha da belirgin hale getirmiştir. Bu yaklaşımdan doğan Eleştirel Jeopolitik, uluslararası alanda yaşanan krizlerin yorumlanmasında ve devletlerin hareket bakiyelerinin söylem aracılığıyla nasıl arttırıldığına yönelik incelemeler için önemli bir alan oluşturmuştur. Bu tezin amacı, Rusya'da Ortodoks imparatorluk özleminin tezahürü olarak nitelendirilen Avrasyacı görüşün kökenlerini ve tarihsel referanslarını inceleyerek, Avrasyacılık görüşünün üzerine inşa edildiği toplumsal ve dini mitleri ortaya koymak, Avrasyacılığın, Vladimir Putin'in Ukrayna konusundaki söylemlerin geri planındaki politik zihniyetine etkisini incelemek ve son dönemde Rus yayılmacılığının ve Avrasyacılığın en popüler temsilcilerinden olan Aleksandr Dugin'in başını çektiği muhafazakar Yeni Avrasyacıların, Ukrayna savaşına giden süreçte ortaya koyduğu tarihi, dini ve coğrafi tezlerin kökleriyle Putin'in politikalarına açtığı alanı incelemektir. Bu inceleme aynı zamanda eleştirel jeopolitiğin, ideolojik bir biçimde jeopolitik tahayyülleri gerçekleştirmeye yönelik politikaları ortaya çıkarma işlevine yöneliktir. Konu kuramsal açıdan eleştirel bir perspektifle incelenecek olup yöntem olarak ise literatür taraması seçilmiştir.
  • Article
    Citation Count: 1
    AVRUPA BİRLİĞİ’NİN GÜNEY AKDENİZ POLİTİKASINDA GÜVENLİK-DEMOKRASİ İKİLEMİ: ARAP BAHARI SONRASI KURUMSAL GİRİŞİMLER
    (2018) Orhan, Duygu Dersan; International Relations
    Avrupa Birliği (AB), 2010 yılı sonunda Arap dünyasında başlayan hükümet karşıtı ayaklanmalara, diğeruluslararası aktörler gibi hazırlıksız yakalanmıştır. Bölgedeki siyasi dönüşümler, AB’nin, özellikle Akdeniz’ekıyısı olan Ortadoğu ülkeleriyle uzun yıllara dayanan ve kurumsal işbirliği ile desteklenen ilişkilerini yenidentanımlamasına yol açmıştır. Güney Akdeniz’e yönelik olarak izledikleri politikanın başarısız olduğunu ifade edenAB yetkilileri, bugüne kadar güvenlik ve ekonomik odaklı olan ilişkilerin siyasi ayağını güçlendirme ve bölgenin“demokratikleşmesine” destek olmak amacıyla yeni girişimlerde bulunmuşlardır. Ancak, Arap Baharısonrasında Ortadoğu’da oluşan yeni güvenlik tehditleri ve artan göç oranları nedeniyle, AB’nin Güney Akdenizpolitikasının halen güvenlik odaklı olduğu ve henüz bir paradigma değişikliği sağlayamadığıdeğerlendirilmektedir.
  • Article
    Citation Count: 2
    Rusya Dış Politikasında Orta Doğu: Arap Baharı Sonrası Tehditler ve Fırsatlar
    (2018) Orhan, Duygu Dersan; International Relations
    Orta Doğu’da 2010 yılı sonunda başlayan Arap ayaklanmaları yeni birbölgesel düzeninin oluşmasına ve küresel aktörlerin pozisyonlarının yenidentanımlanmasına yol açmıştır. Bu durumdan etkilenen dış güçlerden birisi deRusya’dır. Rusya’nın Arap Baharı’na yönelik politikası ülkeler bazında farklılıkgöstermektedir. Özellikle, Libya’daki gelişmeler Rusya için ciddi bir kırılmanoktası olmuş, ilk etapta, halk hareketlerini destekler bir görünüm çizen veBatıyla uyumlu politikalar izleyen Rus yönetimi, Libya iç savaşı ve uluslararasımüdahale sonrasında Batıdan uzaklaşmıştır. Arap Baharı, Rusya dış politikasıaçısından yeni krizler ve fırsatlar yaratmıştır. Rusya bölgesel değişiklikleri kendilehine çevirip, Orta Doğu’da yeniden etkin bir aktör olmayı hedeflemektedir.Rusya’nın Arap Baharı sonrası Orta Doğu’ya yönelik dış politikasında küreselbir güç olmayı hedeflemesinin yanısıra, iç tehdit algılamalarının, ekonomik vegüvenlik çıkarlarının da önemli bir rol oynadığı değerlendirilmektedir. Rusya,Arap Baharı’nın yarattığı demokrasi talepleri ve İslami siyasetin yükselişininkendi ülkesine sıçramasından tehdit algılamıştır. Bu makale, Rusya’nın OrtaDoğu’daki tarihsel rolü ışığında, Arap Baharı ve sonrasında Rusya’nın bölgedekipolitikalarını incelemeyi ve başarı ve sınırlılıklarını analiz etmeyi amaçlamaktadır.
  • Article
    Citation Count: 0
    Strategic Hedging or Alignment? Qatar’s Foreign Policy Toward Iran in the Wake of the Blockade Crisis
    (Uluslararasi Iliskiler Konseyi dernegi, 2023) Orhan, Duygu Dersan; International Relations
    The blockade imposed on Qatar changed the power dynamics in the Persian Gulf, increasing tension and insecurity in the area. Qatar’s ability to overcome the blockade was largely due to its cooperation with Iran, and the two countries’ ties grew as a result. This study investigates whether Qatar’s long-standing hedging toward Iran has changed into an alignment in the wake of the 2017 blockade. The key conclusion of the article is that, despite Qatar’s faint signals of alignment with Iran during the blockade, it did not entirely stray from its hedging strategy. Qatar-Iran relations has been selected as a case study to illustrate the effects of regional developments and security crises on the hedging strategy within the context of the Blockade Crisis.
  • Article
    Citation Count: 0
    İRAN’IN IRAK’A YÖNELİK DIŞ POLİTİKASI:İDEOLOJİ VE REALİZM ARASINDA ÜÇ SAVAŞIN ANALİZİ
    (2019) Orhan, Duygu Dersan; International Relations
    İran-Irak ilişkileri son on beş yılda çatışmadan iş birliğine doğru bir değişim yaşamıştır. 1980-1988 yılları arasında birbiriyle savaşan iki komşu ülke, bugün stratejik iş birliği içerisindedir. İran, Irak siyasetindeki en önemli dış aktörlerden birisi olarak görülmektedir. Bu durumda, 2003 yılında ABD işgaliyle Saddam rejiminin devrilmesi ve Irak'ın merkezinde İran tarafından desteklenen Şii ağırlıklı bir yönetimin kurulması etkili olmuştur. İran’ın Irak’a yönelik dış politikasına dair değerlendirmeler genel olarak iki başlık altında toplanmaktadır. Birinci görüş, İran’ın, 1979 İslam Devrimi'nden bu yana ideolojik bir devlet olduğunu ve Irak'a yönelik politikasının temel unsurunu da Irak'taki Şii grupların oluşturduğunu savunmaktadır. İkinci görüş ise, İran’ın güvenlik kaygılarını ve ulusal çıkarlarını ön planda tutarak realist politikalar izlediğini ortaya koymaktadır. Bu makale, İran’ın Irak'a yönelik politikasını, İran-Irak Savaşı (1980-1988), Körfez Savaşı (1990-1991) ve Irak Savaşı (2003) dönemlerinde incelemektedir. Çalışma, incelenen her dönemde, İran’ın Irak'la olan ilişkisinde gerek realist gerekse ideolojik unsurlar olduğunu, ancak bunların ağırlığının analiz edilen döneme göre değiştiğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, İran’ın Irak'a yönelik politikasında kullandığı dini motifli politikanın temellerinin sadece ideolojik olmadığı, stratejik ve ulusal çıkarlarını muhafaza etmede bir araç olarak kullanıldığı değerlendirilmektedir.
  • Master Thesis
    Kıbrıs Türk Federe Devleti'nden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne Türk-Kıbrıs politikası
    (2021) Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; International Relations
    Kıbrıs tarih boyunca birçok medeniyet ve devlet egemenliğinde bulunmuş ve uluslararası politikaya yön veren stratejik konuma sahip olmuştur. İngiltere'nin adaya sahip olmasından sonra Kıbrıs adasının temel unsurları olan Rum ve Türk toplumları arasında sorunlar yaşanmış ve bu sorunlar hala devam etmektedir. Bu çalışmanın konusu, 1974-1983 yılları arasında Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yapılan toplumlar arası görüşmeler doğrultusunda Türk Kıbrıs politikasının incelenmesidir. Özellikle dönemin uluslararası alanda etkin devletlerinin Kıbrıs politikasının Türk politikasında nasıl belirleyici rol oynadığı değerlendirilmiştir. Türkiye ve Kıbrıs Türk yönetiminin Kıbrıs politikasından bir kesit alınarak KKTC'nin kuruluş nedenleri ortaya çıkarılmış ve genel değerlendirme yapılmıştır.
  • Master Thesis
    Türkiye'nin uluslararası göç politikalarının uluslararası göç hukukuna uyumu ve sorunları (1923-2020)
    (2022) Üstün, İdil; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; International Relations; International Relations
    Uluslararası mülteci hukukunun temelini 1951 yılında imzalanan Mültecilerin Hukukî Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi ve bu sözleşme çerçevesinde kabul edilen 1967 tarihli Mültecilerin Hukukî Statüsüne İlişkin Protokol oluşturmaktadır. Mülteci kavramını tanımlamakta olan 1951 Mülteci Sözleşmesi, mülteciler için koruma sağlamaktadır. Türk anayasal sisteminde kanun değeri taşıyan 1951 Mülteci Sözleşmesi ile 1967 tarihli protokol iç hukukta temel düzenlemeler şeklinde uygulanmıştır. 30 Kasım 1994 tarihinde 'Türkiye'ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye'den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar İle Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılar ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik' yürürlüğe girmiştir. Bu şekilde Avrupa kıtası haricinde Türkiye'ye yönelik gerçekleşmekte olan sığınma girişimleri karşısında ihtiyaç duyulan düzenlemeler sağlanmıştır. Özellikle Suriye'den yaşanan göçmen akınından dolayı yapılan değişiklikler sonucunda, 2013 yılında 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) yürürlüğe girmiştir. Bu tez çalışmasının amacı, 1951 tarihinde imzalanan Mültecilerin Hukukî Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi'nden günümüze kadar dünyada mülteci hukukuna yönelik olarak yapılmış çok sayıdaki düzenleme bağlamında, Türkiye'de mülteci hukukuna yönelik olarak yapılmış hukuki ve idari düzenlemeleri değerlendirmektir. Bu çerçevede Türkiye'de mülteci hukukuna yönelik düzenlemelerin uluslararası düzenlemelere uyumu ve ortaya çıkan sorunlar tespit edilmeye çalışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Göç, Mülteci, Geçici Koruma, 1951 Cenevre Sözleşmesi, Türkiye.
  • Master Thesis
    Türkiye'nin Rusya'ya Karşı Dış Politikası: İki Ezeli Rakip Arasındaki 2009-2022 Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi
    (2024) Akkuş, Hasan; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; International Relations; International Relations
    Bu araştırmanın temel amacı genel olarak neo-klasik realizm perspektifinden 2009-2022 zaman aralığındaki Türk-Rus ilişkileridir. Türkiye ve Rusya iki büyük imparatorluğun devamı olarak çoğunluğu kanlı savaşlardan oluşmakla beraber işbirliği içinde ya da çatışmalı bir ilişki içinde olmuşlardır. Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra, hatta daha da önemlisi Suriye iç savaşının patlak vermesinden sonra bu iki devlet arasındaki ilişkiler farklı bir rota izlemiştir. Bu yeni durum bu iki tarihsel rakibi birbirine karşı düşmanlık beslemek yerine adeta işbirliği yapmaya zorlamıştır. Türk-Rus ilişkilerindeki bu yeni rota Türkiye, Batı hem de Rusya için çok büyük jeopolitik önem arz etmektedir. Şu an batının çok ciddi endişelerine rağmen devam eden bir Türk-Rus işbirliğinden bahsedebilmekteyiz. Türkiye-Rusya arasındaki çok katmanlı yeni ilişki ağının en önemli alt başlıklarından biri ise iki ülke arasındaki NATO ve özellikle ABD'nin itirazlarına rağmen gerçekleştirilmiş olan S-400 anlaşmasıdır. Bu kendine özgü eşsiz yakınlaşma çalkantılı tarihleri boyunca bu iki ülke arasında hiç bu kadar güçlü olmadığı için yeni ve çok özel bir çalışma istemektedir. Bu tez son gelişmeler ışığında Türk-Rus ilişkilerinin dinamiklerini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu tezin hipotezi bu ilişkinin çok güçlü bir müttefiklik ilişkisine evirilmeyeceği yönündedir. Bunun nedenleri olarak iki ülke arasındaki derin jeopolitik karşıtlık, tarihsel olarak oluşmuş güvensizlik kültürü, Türk ekonomisinin batıya entegrasyonu ve Türkiye'nin batıyla olan derin müttefiklik ilişkisi gösterilebilir. Bu tezde doküman analiz araştırma tekniği benimsenmiştir. Bu tez Giriş ve Sonuç bölümlerinin yanında Teorisel Çerçeve, Türk-Rus İlişkilerinin Kısa Tarihi, Türkiye ve Rusya Arasındaki Yakın İlişkilerin Nedenleri, Türkiye Rusya Arasındaki Uzun Süreli ve Sağlam İlişkinin Önündeki Engeller adlı alt başlıklardan oluşmaktadır. Bu tez bu ilişkinin uzun süreli olamayacağını ve stratejik bir işbirliğine dönüşmeyeceğini belli başlı nedenleri temel alarak açıkça ortaya koymuştur.
  • Master Thesis
    Arap Baharının Ortadoğu'da Selefizmin Yükselişine Etkisi; Tunus ve Mısır'da Selefizmin Beklenmeyen Çıkışı
    (2022) Koç, Mustafa Mert; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; Orhan, Duygu Dersan; International Relations; International Relations
    Arap dünyasında, özellikle Arap Bahar'ından sonra bazı 'Selefi' hareketler ortaya çıktı. Arap Baharı, 17 Aralık 2010'da bir üniversite öğrencisi olan Mohamed Bouazizi'nin ekonomik, sosyal ve politik sorunlara yanıt olarak kendini yakmasıyla başladı ve sosyal medyanın etkisiyle domino etkisi ile hızla diğer Ortadoğu ülkelerine yayıldı. Bu araştırmanın amacı, dünya çapında radikal cihatçılığın arttığı Tunus ve Mısır'da devrim sonrası Selefilerin artan faaliyetlerini ve bunların demokratikleşme girişimlerine etkisini incelemektir. Bu tezin odaklandığı araştırma sorusu, Arap Baharı sonrası Mısır ve Tunus'ta Selefiliğin artmasına neden olan faktörlerdir. Bu tezin kapsamı ise 1900'lerden günümüze kadar olan dönemi kapsamaktadır. Bu tezin temel argümanı, Arap Baharı'nın Selefilik hareketinin daha siyasi bir çizgiye dönüşmesini sağladığı ve bu dönemde sadece Selefiliğin değil Müslüman Kardeşler ve Nahda Hareketi'nin de yükselişte olduğudur. Bununla birlikte, sadece siyasi İslam'da değil, aynı zamanda radikal Cihatçı İslam'da da bir artış oldu. Dolayısıyla bireylerin ideolojilerinin şekillenmesinde din ve mezhep politikaları önem arz etmektedir. Mısır ve Tunus'taki devrimlerin ardından laik-liberal partiler arasında uzun yıllardır kırgınlıklar, ekonomik sorunlar ve bölünmeler yaşanmış, bunların hepsi şeriat hukuku altında yaşamak isteyen Selefi partilerin önünü açmıştır. Bununla birlikte, radikal İslamcıların faaliyetleri nedeniyle bölgede genel bir güvenlik tehdidi ortaya çıktı.