TR-Dizin
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14411/21
Browse
Browsing TR-Dizin by WoS Q "N/A"
Now showing 1 - 20 of 118
- Results Per Page
- Sort Options
Article 2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Recep Tayyip Erdoğan’ın Kampanya Stratejileri Üzerine Bir İnceleme(2025) Esiyok, Elif; Üner, Mehmet Mithat; Public Relations and Advertising; 05. School of Business; 01. Atılım University; BusinessPolitik pazarlama, siyasal seçim süreçlerinde seçmen tercihlerini şekillendirme, kamuoyu algısını yönlendirme ve seçim başarısını artırmada kritik bir rol oynamaktadır. Seçim süreçlerinde, siyasi partiler seçmen kitlesine ulaşabilmek, onların desteklerini kazanmak ve rakipleri karşısında üstünlük elde edebilmek için kapsamlı politik pazarlama stratejileri geliştirerek, uygulamaktadır. Bu çalışmada, örnek olay incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Örnek olay kapsamında, Türkiye’de gerçekleştirilen 2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) uyguladığı politik pazarlama stratejileri incelenmiştir. Seçim başarısında katkı sağlayan bu stratejiler, iletişim çabaları ve rekabet üstünlüğü elde etme yaklaşımları üzerine yoğunlaşmıştır. Çalışma bulguları, AK Parti’nin rekabet üstünlüğü elde etmesine vesile olan pazarlama iletişimi çabalarının on ana başlık altında incelenebileceğini göstermiştir. Bu stratejiler; seçim tarihinin belirlenmesi, stratejik zamanlama planının oluşturulması, sosyal medyanın etkin kullanımı, veri odaklı mikro hedefleme stratejisinin kullanılması, seçmen psikolojisini etkileyen duygusal katarsis, hikâye anlatımı kullanımı, tekno-milliyetçilik vurgusu, toplumsal bütünleşmeyi sağlayan ortak kültür vurgusu, farklı etnik ve dil gruplarına ulaşabilmek adına farklı dillerde mesajların iletilmesi ve pazarlama iletişimi tekniklerinin etkin kullanılması gibi yenilikçi yaklaşımları içermektedir. Kampanya sürecinde geliştirilen stratejiler ile farklı seçmen grupları ile etkili iletişim kurulmuş ve güçlü bir seçmen sadakati pekiştirilmiştir. Çalışma bulguları, politik pazarlamanın seçim süreçlerindeki belirleyici rolünü vurgularken, modern seçim kampanyalarının nasıl şekillendiğine dair önemli bulgular sunmaktadır. Pazarlama iletişimi ve politika arasındaki etkileşimi daha iyi anlamaya yönelik katkı sağlayan bu analiz, gelecekteki seçim kampanyalarına ışık tutabilecek niteliktedir.Article Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin Türkçe Geçerlik ve Güvenirliğinin İncelenmesi: Metodolojik Çalışmalar(2024) Akçıl, Mehtap; Onbaşı, Zeki Çağın; 01. Atılım UniversityAmaç: Bu çalışma, orijinal dili İngilizce olan Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin Türkçe geçerlik ve güvenirliğini değerlendi rerek, Türkçe diline uyarlanması amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem ler: Çalışmaya 392 üniversite öğrencisi katılmıştır. Ölçek, sağlık ve beslenme alanında iyi seviyede İngilizce bilen 2 uzman diyetisyen ve 1 mü tercim tercüman tarafından çevir-geri çevir tekniği ile Türkçeye çevrilmiş ve daha sonra 10 kişilik küçük bir gruba uygulanarak ön çalışması yapıl mıştır. Beş alt boyuttan oluşan bu ölçek toplamda 43 madde içermektedir. Bulgular: Çalışmaya katılan bireylerin %82,1’i kadın, %17,9’u ise erkek tir. Tüm bireylerin yaş ortalaması 20,6±1,50 yıl olarak saptanmıştır. Bart lett küresellik testi sonucuna göre maddeler arasında faktör analizi yapılabilecek yeterli düzeyde ilişkili olduğu saptanmıştır (χ2=2461,2; p<0,0001). Açıklayıcı faktör analizi ile Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin, orijinal ölçekte belirtildiği şekilde 5 faktör (boyut) altında top landığı belirlenmiştir. İkili doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre Ağır lık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin Türkçeye uyarlanmasında geçerlik koşulunu sağladığını ve ölçeğin uygulanabilir olduğu görülmüştür. Ölçeğin, Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı (α=0,75) orta düzeyde bulun muştur. Test-tekrar test verilerinden elde edilen sınıf içi korelasyon katsa yısı sonuçları da Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin orta düzeyde güvenilir olduğunu göstermektedir. Sonuç: Bu çalışma sonucunda Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin bireylerin ağrılık yönetimi beslenme bilgisi düzeyini ölçmede geçerli ve güvenilir bir araç olduğu sap tanmıştır.Article Akademik Amaçlı İngilizce II Dersinin CIPP Modeliyle Değerlendirilmesi(2020) Yastıbaş, Ahmet; Kavgacı, Tuğçenur; 01. Atılım UniversityCIPP, eğitim çalışmalarında herhangi bir eğitim programını değerlendirmek için kullanılan yaygın bir program değerlendirme modelidir. Bu çalışma, bir Türk vakıf üniversitesinde verilen akademik amaçlı İngilizce II dersinin programını değerlendirmeyi amaçlar. Bu nedenle, betimsel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. 23 İngilizce öğretim görevlisi çalışmaya katılmıştır. Veriler, öğretmen temelli CIPP program değerlendirme ölçeğinin adapte edilmiş versiyonu ile toplanmıştır. Veriler, betimsel istatistikle analiz edilmiştir. Bu çalışmanın bulguları göstermiştir ki katılımcıların, genellikle programın bağlam, girdi, süreç ve ürün boyutlarıyla ilgili olarak genellikle olumlu düşünceleri vardır; fakat her bir boyutta birkaç geliştirilmesi gereken nokta mevcuttur: süreç boyutunda programın sınıfların fiziksel koşullarına ve öğrencilerin İngilizce artalan bilgilerine uygun olması; girdi boyutunda ders kitabı ve önerilen materyaller; süreç boyutunda teorik bilgileri çalışmak ve aktiviteleri yapmak için ayrılan zaman ile ilginç ve motive etmeyen aktiviteler; ürün sürecinde öğrencilerin bireysel ihtiyaçları ve İngilizceyi akademik amaçlarla çalışmayı teşvik etmeme.Article Alzheimer hastalığında Kallikrein-6, 7 ve potasyum kanal proteinlerinin olası rolü(2021) Bulduk, Erkut; Yıldırım, Filiz; Yıldırım, Zuhal; Surgical Sciences; 08. Medical School; 01. Atılım UniversityAmaç: Alzheimer hastalığının (AH) oluşum mekanizması kesin olarak bilinmemekle birlikte AH’dan sorumlu başlıca iki protein, senile plakların yapısındaki beta amiloid ve nörofibriler yumakların yapısındaki tau proteinidir. Hastalığa yol açan en önemli etmenlerden biri çözünür olmayan amiloid çökeltilerin oluşumu, diğeri ise artmış tau fosforillenmesidir. Kallikreinler, nöronal hasar ve işlev kaybı ile belirgin AH’nın etiyolojisinde rol oynayan, serin proteazların bir alt familyasıdır. Kallikrein (KLK)-6 ve KLK-7’nin merkezi sinir sisteminde (MSS) yüksek seviyelerde bulunan yaşa bağlı proteaz olduğu bilinmektedir. Daha once AH’ı gibi nörodejeneratif hastalıklarda yer alan hücre dışı proteinlerin proteolizine karıştığı gösterilmiştir. Bu çalışmada KLK-6 ve KLK-7’nin AH patogenezindeki olası rolünü ve potasyum kanal proteinleri arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. Yöntem: Çalışmaya Polatlı Duatepe Devlet Hastanesinde takip edilen yaşları 65’in üzerinde olan 35 AH ve rutin tarama amacıyla nöroloji polikliniğine başvuran kognitif durumu normal olarak değerlendirilen 35 sağlıklı birey (control grubu) dahil edildi. 12 saat açlığı takiben antekübital venden alınan kan örnekleri 4°C’de 2500xg’de 10 dakika santrifüj edilerek, serum örneklerinde KLK-6 ve KLK-7 ile içeri doğru düzeltici potasyum kanalı (KCNJ3) ve iki gözenekli potasyum kanalı (KCNK9) protein düzeyleri enzim-bağımlı immunosorbent assay (ELISA) ile ölçüldü. Gruplar arasındaki fark T-test ile incelendi. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Gruplar arasında yaş ve cinsiyet açısından bir fark saptanmadı (p>0.05). Alzheimer grubu control grubu ile karşılaştırıldığında serum KLK-6 ve KLK-7 düzeyleri anlamlı olarak artarken (p<0.05), KCNJ3 ve KCNK9 protein düzeylerinde bir fark saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Beyinde anormal protein katlanmasının ve birikmesinin önüne geçilememesinin AH’ye yol açtığı düşünülmektedir. Bu araştırmanın bulgularına göre KLK- 6 ve KLK-7 düzeyleri ile AH’nın patolojisi arasında bir ilişki saptandı.Article Analyzing the Performance of Convolutional Neural Networks and Transformer Models in Automated Bone Fracture Detection(Muş Alparslan Üniversitesi, 2024) Bingol, Ece; Demirel, Semih; Demirel, Semih; Urfalı, Ataberk; Urfalı, Ataberk; Bozkır, Ömer Faruk; Karatas, Hakan; 01. Atılım Universityİnsan varlığı için hayati önem taşıyan iskelet ve kas sisteminin en önemli bileşeni kemiklerdir. Bir kemiğin kırılması belirli bir darbeden veya şiddetli bir geriye doğru hareketten kaynaklanabilir. Bu çalışmada, kemik kırığı tespiti, evrişimli sinir ağı (ESA) tabanlı modeller olan Faster R-CNN ve RetinaNet, ayrıca bir transformer tabanlı model olan DETR (Detection Transformer) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Her model için farklı omurga ağları kullanılarak detaylı bir inceleme yapılmıştır. Bu çalışmanın birincil katkıları, CNN ve transformatör tasarımları arasındaki performans farklılıklarının yöntemsel bir değerlendirmesidir. 5145 görüntüden oluşan açık kaynaklı bir veri setinde eğitilen modeller, 750 test görüntüsünde test edilmiştir. Sonuçlara göre, RetinaNet/ResNet101 modeli diğer modellere göre daha üstün performans sergileyerek 0.901 mAP50 oranına ulaşmıştır. Elde edilen sonuçlar, eğitilen modellerin bilgisayar destekli tanı (BDT) sistemlerinde kullanılabilecek vaat edici sonuçlar sunmaktadır.Article ANONİM ŞİRKETLERDE BORÇLANMA YASAĞINA AYKIRILIK TEŞKİL EDEN FİİLLERİN CEZAÎ SONUÇLARI*(2014) Hızır, Serdar; Merki, Duygu; Law; 04. School of Law; 01. Atılım UniversityAnonim şirketlerde borçlanma yasağı (TTK m. 358, 395/2), 6102 sayılı(yeni) Türk Ticaret Kanununun öngördüğü önemli yeniliklerden biridir.Yasağa ilişkin düzenlemeleri ihlâl eden fiiller için TTK m. 562de özel bircezaî yaptırım hükme bağlanmıştır. Fakat bu düzenlemeleri doğrudan ihlâletmemesine rağmen hukuka aykırı olarak değerlendirilebilecek borçlanmaişlemlerinin de güveni kötüye kullanma suçuna (TCK m. 155) nedenolabileceği, Kanun koyucu tarafından açıkça ifade edilmiştir. İşte buçalışmada, TTK m. 562de öngörülen cezai yaptırım ile güveni kötüyekullanma suçu, anonim şirkete borçlanma yasağına aykırılık teşkil edenfiiller çerçevesinde ve çeşitli açılardan ele alınacaktır.Research Project Anyon Değişim Membranlı (AEM) Yakıt Pilleri için Radyasyon Başlatmalı Aşılama ile Sentez ve Elektrodokuma Yöntemleriyle Özgün Membran Yapılarının Geliştirilmesi(2022) Kaplan, Begüm Yarar; Gürsel, Selmiye Alkan; Yürüm, Alp; Güler, Enver; Kırlıoğlu, Ahmet Can; Mojarrad, Naeımeh Rajabalızadeh; Charkhesht, Vahıd; 01. Atılım UniversityFosil yakıtlı motorlara alternatif olarak yakıt hücrelerinin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi, küresel iklim değişikliği krizi nedeniyle büyük önem öneme sahiptir ve aciliyet içindedir. Proton değişim membranlı (PEM) yakıt pilleri, Nafion® membranlarının geliştirilmesindeki atılımla büyük bir teknolojik sıçrama yapmıştır ancak yüksek katalizör ve membran maliyetleri, PEM yakıt pilleri teknolojilerinin yönündeki en büyük engellerdir. Anyon değişim membranlı (AEM) yakıt pillerinde Pt grubu katalizörlerin kullanımı gerekmediği için maliyet sorunun önüne geçebileceği düşünülmektedir. Ancak bu teknolojide de, yüksek anyon iletkenliği ve iyon değiştirme kapasitesine sahip, ucuz, dayanıklı bir anyon değişim membranı geliştirmek oldukça önemlidir. Radyasyona başlatmalı aşılanmış polimerlere sahip membranlar, genellikle iyi iyon değişim kapasitesi ve iletkenlik sağlayabilir fakat düşük mekanik sağlamlık yan etkisine sahiptir. Bu nedenle, iyonik iletkenlik makul seviyede tutularak mekanik özelliklerin ayarlanabilmesi için dual elektrodokuma tekniğini kullanılmıştır. İnert poli(vinilidenflorür) (PVDF) tozları ve çeşitli oranlarda vinil benzil klorür (VBC) ile radyasyonla başlatılıp aşılanmış PVDF-g-VBC kullanılarak dual elektrodokuma tekniği ile dual fiber esaslı matlar hazırlanmıştır. Dual fiber esaslı bu matlar sırasıyla sıcak presleme, aminleme ve iyon değişimi yapılarak anyon değişim membranları hazırlanmıştır. Daha sonra, bu hazırlanmış dual-fiber esaslı membranlarının aşılanma seviyeleri, mekanik özellikleri, iyonik değişim kapasitesi, iyonik iletkenliği ve morfolojik özellikleri optimize edilmiş ve incelenmiştir. Hazırlanan bu yeni nesil membranlar, yüksek iyon değişim kapasitesi (2.5-7.55 mmol/g), yüksek mekanik mukavemet ve yüksek uzama göstermiştir (299-761 MPa ve %10-40 kopma uzaması). Son olarak, anyon değiştirici membranlardan hazırlanan MEA'ların düzlemsel taramalı voltametri (LSV) ve yakıt pili performans test sonuçları da sunulmuştur. Bu projeden elde edilen sonuçlar, yeni nesil anyon değişim membranlarının özelliklerinin belirlenmesi açısından umut vadedicidir.Article An Application of Stochastic Maximum Principle for a Constrained System With Memory(Ankara Univ, Fac Sci, 2025) Savku, Emel; 01. Atılım UniversityIn this research article, we study a stochastic control problem in a theoretical frame to solve a constrained task under memory impact. The nature of memory is modeled by Stochastic Differential Delay Equations and our state process evolves according to a jump-diffusion process with time-delay. We work on two specific types of constraints, which are described in the stochastic control problem as running gain components. We develop two theorems for corresponding deterministic and stochastic Lagrange multipliers. Furthermore, these theorems are applicable to a wide range of continuous-time stochastic optimal control problems in a diversified scientific area such as Operations Research, Biology, Computer Science, Engineering and Finance. Here, in this work, we apply our results to a financial application to investigate the optimal consumption process of a company via its wealth process with historical performance. We utilize the stochastic maximum principle, which is one of the main methods of continuous-time Stochastic Optimal Control theory. Moreover, we compute a real-valued Lagrange multiplier and clarify the relation between this value and the specified constraint.Article Association of Cognitive Status, Anxiety and Depression With Hearing Loss in the Elderly(2024) Gülmez, Mehmet İhsan; Aydın, Canset; Surgical Sciences; 08. Medical School; 01. Atılım UniversityObjective: Hearing loss is an important problem that is common among older people. Dementia can be defined as a group of disorders that adversely affect memory, thinking function and the ability to perform daily activities. Hearing loss leads to poor quality of life due to loneliness, social isolation, anxiety and susceptibility to depression. Hearing aids are the primary tool used in the management of hearing loss. In this study, we aimed to compare participants with and without hearing loss in terms of cognitive status, depression and anxiety, and to assess the effect of hearing aid use on this process. Method: Between June 2023 and June 2024, 608 patients over the age of 50 who registered at the psychiatric outpatient clinic of Hatay Training and Research Hospital were included in the study. Participants were enrolled if they presented to the Psychiatry outpatient clinic during the selected time interval, were over 50 years of age and agreed to participate in the study. Participants' demographic information, educational status, social information, hearing aid use, minimental score, Beck anxiety score, and geriatric depression score were recorded. Results: When comparing patients with and without hearing loss, statistically significant differences were observed on the Minimental Test, Beck Anxiety Score and Geriatric Depression Score. Conclusion: In this study, a statistically significant relationship was found between hearing loss and cognitive status, depression and anxiety, and it was suggested that the use of hearing aids may be beneficial in terms of preventing the development or slowing the progression of these pathologies.Article Avrupa Birliği Tıbbi Cihaz Yönetmeliği Kapsamında Yetkilendirilen Onaylanmış Kuruluşların İzlenmesi için Yeni Bir Yöntem(2024) Bayrak, Tuncay; 01. Atılım UniversityUygunluk değerlendirmesi gerçekleştiren onaylanmış kuruluşlar, hasta sağlığının korunmasında ve piyasadaki güvenli ürünlere erişimin sağlanmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. AB 2017/745 Tıbbi Cihaz Yönetmeliği (MDR), onaylanmış kuruluşlar için daha katı kurallar ve sorumluluklar getirmektedir. Onaylanmış kuruluşların izlenmesinden de sorumlu olan atama otoriteleri için herhangi bir rehber doküman veya yazılı prosedür yoktur. Bu çalışmada, ilk kez, onaylanmış kuruluşların etkin bir şekilde izlenmesi için dijital bir sistemle desteklenen bir metodoloji önerilmiştir. MDR gerekliliklerine ve ilgili rehber dokümanlara dayalı bir ihtiyaç analizi gerçekleştirilmiş ve tıbbi cihaz onaylanmış kuruluşlarının izlenmesi için altı bileşenli bir teknik ortaya koyulmuştur. Ardından, her bir bileşenin alt kriterleri belirlenmiş ve onaylanmış kuruluşların izlenmesine yönelik ana süreçler için iş aktivite diyagramları oluşturulmuştur. Şu anda MDR kapsamında kırk dokuz onaylanmış kuruluş bulunmaktadır. İzleme yaklaşımımız, teknik dokümantasyon değerlendirmesinin gözden geçirilmesi, personel yetkilendirmesi ve sertifikalı ürünün piyasada gözetimi gibi onaylanmış kuruluş ile ilgili tüm faaliyetleri kapsayan altı adımdan oluşmaktadır. Önerilen sistem MDR gereklilikleriyle uyumludur ve onaylanmış kuruluşların tüm kritik performans göstergelerini ele alır. Onaylanmış kuruluşlar için yeni MDR gereklilikleri, atama otoriterleri için de gelişmiş bir izleme sistemi gerektirmektedir. Bu çalışma onaylanmış kuruluşların izlenmesi için kritik noktalara odaklanmıştır. Üye devletler, MDR gerekliliklerine uygun etkin bir izleme sistemine sahip olmak için önerilen metodolojiyi ve faaliyet diyagramlarını uygulamalıdır. Benzer bir sistem diğer uygunluk değerlendirme kuruluşlarının izlenmesi için de kullanılabilir.Article Bir Yüksek Hızlı Trenin Aktif Süspansiyonu için Modelleme ve LQR Geribildirim Kontrolü(2025) Karahan, Mehmet; 01. Atılım UniversityYüksek hızlı demiryolu araçlarında sürüş konforu ve yolculuğun kalitesi önemlidir. Tren hareket halindeyken rayların neden olduğu çeşitli titreşimlerle karşılaşır. Bu titreşimlerin uzun süreli yaşanması yolcularda sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca trenin titreşimler nedeniyle dayanıklılığı azalır, performansı düşer ve bakım maliyetleri artar. Trenin iyi kullanılabilmesi için rijit bir süspansiyon sistemine ihtiyaç vardır. Geleneksel bir süspansiyon olan pasif süspansiyon, trenin sürüş kalitesi ile yolcu konforu arasında bir denge kurar. Ancak pasif süspansiyon sabit bir süspansiyon sistemidir ve süspansiyon sertliğini değişen koşullara göre ayarlayamaz. Aktif süspansiyon ise süspansiyon sertliğini değişen koşullara göre ayarlayabilir. Bu araştırmada tren gövdesini kontrol etmek için Doğrusal Karesel Düzenleyici tarafından kontrol edilen aktif bir süspansiyon tasarlanmıştır. Böylece titreşimler en aza indirilmiş ve yolcu konforu arttırılmıştır. Pasif ve aktif süspansiyonları karşılaştırmak için çeşitli simülasyonlar yapılmış ve aktif süspansiyonun üstünlüğü kanıtlanmıştır.Article Borçlanmaya Dayalı Kitle Fonlamasının Finansman Hukuku ve Mali Hukuk Açısından Değerlendirilmesi(2024) Müftüoğlu, Zeynep; Law; 04. School of Law; 01. Atılım UniversityKitle fonlaması, temeli çok eskilere dayanan bir girişim-yatırım sistemi olup özellikle son yıllarda çeşitleri ve uygulama alanı gittikçe artmaktadır. Ülkemizde uygulamanın yasal alt yapısı 2017 yılında 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda kurulmuştur. Kitle fonlamasının, paya, borçlanmaya, bağışa ve ödüle dayalı olmak üzere farklı türleri bulunmaktadır. Sermaye Piyasası Kanunu’nda paya ve borca dayalı kitle fonlaması düzenlenmektedir. Ülkemizde paya dayalı kitle fonlamasının birçok verimli uygulaması bulunmakla birlikte borca dayalı kitle fonlamasının uygulama alanı bulunmamaktadır. Çalışmada, borçlanmaya dayalı kitle fonlaması yöntemi ele alınmakta; bu yöntem finansman hukuku ve mali hukuk perspektifinden disiplinlerarası bakış açısı ile incelenmektedir. Bu amaçla çalışmada karşılaştırmalı yöntem benimsenmekte, borçlanmaya dayalı kitle fonlamasının ülkemizdeki diğer yatırım araçları karşısında durumu analiz edilmektedir. Söz konusu analizin ardından borçlanmaya dayalı kitle fonlaması yönteminin tabi olduğu vergi rejimi saptanmaktadır. Yapılan analiz ve saptama sonucunda görülmektedir ki borçlanmaya dayalı kitle fonlaması ülkemiz ekonomik ortamında diğer sermaye piyasası araçları karşısında girişimci ve yatırımcıya avantajlı bir ortam sunabilmek konusunda etkin olamamaktadır. Bu yöntemi cazip kılmak için herhangi özel bir vergi düzenlemesi de bulunmamaktadır. Elde edilen bulgulardan yola çıkarak çalışmada, borçlanmaya dayalı kitle fonlamasının daha etkin bir araç haline gelebilmesi için vergi kolaylıkları getirilmesi yönünde önerilere yer verilmiştir.Article Bütçe Kanunu Üzerinde Etkin Bir Anayasaya Uygunluk Denetimi İçin Öneriler(2024) Müftüoğlu, Zeynep; Law; 04. School of Law; 01. Atılım UniversityBütçe, bir ülkede yıl boyunca gerçekleştirilecek olan kamu harcamalarının ve toplanacak olan kamu gelirlerinin tahminlerinin yer aldığı belgedir. Bütçe hakkı, halkın kamu gelirleri ile kamu giderleri üzerinde söz sahibi olması ve bunları denetleyebilmesidir. Halk, kendine ait olan bütçe hakkını, seçimler aracılığı ile seçtiği temsilcilerin yer aldığı parlamentolar aracılığı ile kullanır. Bütçe hakkının gereği gibi sağlanmasının koşullarından biri de parlamentoların kullandığı bütçe yetkisinin etkin şekilde denetlenmesidir. Yasama organının işlemlerinin denetlenmesinde en önemli unsurlardan biri yargısal denetimdir. Ülkemizde kanunların anayasaya uygunluğu Anayasa Mahkemesi tarafından gerçekleştirilmektedir. Anayasa Mahkemesi tarafından yerine getirilen anayasa yargısı, parlamentonun anayasanın üstünlüğü ilkesine uygun şekilde hareket etmesinde önemli rol oynamaktadır. Çalışmada, Anayasa Mahkemesi’nin yürütmekte olduğu anayasaya uygunluk denetimi, bütçe kanunu üzerinden incelenmektedir. İlk bölümde bütçe ve bütçe hakkı kavramları açıklanmakta; bütçe kanunu üzerinde uygulanan anayasaya uygunluk denetiminin önemi ve genel esasları ele alınmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde Anayasa Mahkemesi’nin kanunlar üzerinde gerçekleştirdiği anayasaya uygunluk denetiminde aksayan yönlerin bütçe kanunu ile ilgili olan hususlarına işaret edilmekte ve çözüm önerileri geliştirilmektedir. Çalışmanın son bölümünde ise çalışma ile amaçlanmış olan bütçe kanununun kendine has özellikleri nedeni anayasaya uygunluk denetiminde yaşanan özel sorunlar saptanmakta ve bunlara çözüm üretilmektedir.Article Classification of Resilience of Turkish Health System to Extraordinary Health Crises at Provincial Level(2025) Bulut, Tevfik; 01. Atılım UniversityThis study aimed to classify the provincial-level resilience of the Turkish health system using K-Means and Partitioning Around Medoids (PAM) clustering methods, utilizing data from the Ministry of Health's 2022 Health Statistics Yearbook. Prior to clustering analysis, the 15 variables used to assess health system resilience were reduced to 9 through Principal Component Analysis (PCA). Clustering analyses were subsequently performed on these remaining variables using the PAM and K-Means methods. The health systems of 81 provinces were classified into 3 distinct clusters based on their resilience. The PAM method was found to yield more optimal results compared to the K-Means method. According to the PAM method, provinces assigned to Cluster 3 demonstrated superior health system resilience compared to those in the other clusters. Based on the average values of the variables, the clusters were ranked in descending order of resilience: Cluster 3, Cluster 2, and Cluster 1. Significant disparities were observed both between and within clusters, primarily attributed to the uneven distribution of resources relative to population. Therefore, it is recommended that health system capacity be strengthened, using the highest-performing cluster as a benchmark. This approach can facilitate the construction of a more resilient and equitable provincial health system regarding service delivery supply, ultimately contributing to the establishment of a stronger national health system built upon strengthened provincial foundations.Article Çoklu Gebeliklerde Poisson Modelleri ile Canlı Doğan Bebek Sayısını Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi(2017) Erkan, Gizem; Evkaya, Ozan; Türkan, Semra; Mathematics; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityAmaç: Günümüzde yardımcı üreme tekniklerinin giderek yaygınlaşması ile çoğul gebeliklere daha sık rastlanmaya başlanmıştır. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, ailede daha önceden ikiz gebelik olması, ileri anne yaşı, toplumsal özellikler ve canlı doğan bebek sayısı gibi faktörlerin çoklu gebelik görülme olasılığını artırdığı gözlemlenmiştir. Bu çalışmanın esas amacı çoğul gebelikleri etkileyen istatistiksel olarak anlamlı faktörleri sayım modelleri kullanarak belirlemektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada 2015 yılında Ankara ilinde çoklu gebelik tanısı konmuş gebelerin doğum sonuçlarına göre canlı doğan bebek sayısı dikkate alınmıştır. Bu amaçla, annenin yaşı, kaçıncı gebeliği olduğu, doğum yöntemi, kan grubu ve önceki doğum durumu gibi faktörlerin etkileri istatistiksel olarak sayım modelleri kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Az yayılım problemi nedeniyle Quasi Poisson ve Conway-Maxwell-Poisson (COM) regresyon modelleri kullanılmış ve bu modeller veri seti kullanılarak birbiriyle karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda, COM Poisson regresyon modelinin diğer sayım regresyon modellerine göre üstünlüğü gerçek veri seti kullanılarak gösterilmiştir. COM-Poisson sonuçlarına göre kaçıncı gebeliği olduğu, ve doğum yöntemi (özellikle sezeryan) canlı doğan bebek sayısı üzerinde %99 güven düzeyinde ve hamilenin kan grubu %95 güven düzeyinde etkilidir. Ancak sezeryan ile doğum canlı doğan bebek sayısını negative olatak etkilemektedir. Sonuç: COM Poisson yardımıyla az-yayılım probleminin çözülmesiyle birlikte, kaçıncı gebeliği olduğu ve doğum yönteminin canlı doğan bebek sayısının en iyi tahmin edicileri olduğu görülmüştür. Buna ek olarak, kan grubunun istatistiksel olarak daha düşük anlamlılık düzeyinde, bir diğer açıklayıcı değişken olduğu tespit edilmiştir.Article Citation - Scopus: 21Comparative Analysis of Programming Languages Utilized in Artificial Intelligence Applications: Features, Performance, and Suitability(Prof.Dr. İskender AKKURT, 2024) Sezen, Arda; Türkmen, Güzin; Şengül, Gökhan; Computer Engineering; 06. School Of Engineering; 01. Atılım UniversityThis study presents a detailed comparative analysis of the foremost programming languages employed in Artificial Intelligence (AI) applications: Python, R, Java, and Julia. These languages are analysed for their performance, features, ease of use, scalability, library support, and their applicability to various AI tasks such as machine learning, data analysis, and scientific computing. Each language is evaluated based on syntax and readability, execution speed, library ecosystem, and integration with external tools. The analysis incorporates a use case of code writing for a linear regression task. The aim of this research is to guide AI practitioners, researchers, and developers in choosing the most appropriate programming language for their specific needs, optimizing both the development process and the performance of AI applications. The findings also highlight the ongoing evolution and community support for these languages, influencing long-term sustainability and adaptability in the rapidly advancing field of AI. This comparative assessment contributes to a deeper understanding of how programming languages can enhance or constrain the development and implementation of AI technologies.Article A Comparative Analysis of Space Efficiency in Skyscrapers: Case Studies From the Middle East, Asia, and North America(2025) Aslantamer, Özlem Nur; Ilgın, Hüseyin Emre; Interior Architecture and Environmental Design; 03. School of Fine Arts Design & Architecture; 01. Atılım UniversityThis study conducts a critical comparative analysis of spatial efficiency in supertall buildings across three major geographic contexts: the Middle East, Asia, and North America. Through the examination of selected case studies representative of each region, the research investigates the interplay between architectural form, structural typology, and the distribution of usable floor area within vertical structures. The findings reveal significant regional variations in spatial efficiency metrics and core-to-GFA (gross floor area) proportions. In the Asian context, towers predominantly adopt a tapered morphological strategy combined with composite structural systems, resulting in an average spatial efficiency of approximately 68%, with vertical service cores occupying nearly 30% of the GFA. Conversely, Middle Eastern high-rises, typically defined by prismatic massing and monolithic concrete structures, demonstrate a higher spatial efficiency—averaging 76%—with a core-to-GFA ratio of around 21%. North American skyscrapers, frequently employing prismatic or setback configurations alongside reinforced concrete systems, exhibit comparable efficiency rates, with an average of 76% and a similarly proportioned core area. Despite these regional divergences, the analysis identifies a consistent inverse correlation between building height and spatial efficiency, underscoring the technical and spatial challenges associated with height-induced inefficiencies in high-rise design. By elucidating these interregional patterns, the study offers valuable insights into the optimization of vertical spatial organization, contributing to the evolving discourse on high-rise architecture and urban densification.Article Comparison of Countries in the Who European Region According To Noncommunicable Disease Indicators by Multi-Criteria Decision Making Methods(2025) Bulut, Tevfik; 01. Atılım UniversityObjective: The aim of this study is to compare the relative risk prevalence of noncommunicable diseases (NCDs) in the countries of the European Region as defined by WHO (World Health Organization) using WASPAS (Weighted Aggregated Sum Product Assessment) and MULTIMOORA (Multi-Objective Optimization by Ratio Analysis plus the full Multiplicative Form) multi-criteria decision-making (MCDM) methods. Materials and Methods: The cross-sectional study’s target population consisted of 50 countries in the WHO European Region with complete observations. The study utilizes NCDs data that the WHO publicly released. Analysis was performed using the R programming language and Microsoft Excel. Results: Based on the CRITIC (CRiteria Importance Through Intercorrelated Corrected) weighted WASPAS analysis, it was observed that 24 European countries exhibited Q scores above the average, while 26 countries displayed Q scores below the average. Finland, Cyprus, Switzerland, Spain, Iceland, Iceland, Sweden, Slovenia, Italy, Norway, Latvia, Portugal, Luxembourg, Belgium, France, Greece, the Netherlands, Germany, Malta, Austria, Ireland, Israel, Lithuania, Israel, Lithuania and Estonia have the highest Q scores. Twenty-four countries with above- average Q scores have lower NCD prevalence than twenty-six European countries. In Türkiye, the prevalence of NCDs is above the European average. However, Switzerland, Finland, Iceland, Spain, Cyprus, Slovenia, Sweden, Portugal, Norway, and Luxembourg are among the top 10 European countries with the lowest NCD prevalence in the overall MULTIMOORA ranking. According to the overall ranking, Turkmenistan, Tajikistan, and Kyrgyzstan have the highest NCD prevalence. Conclusions: The findings from the CRITIC based WASPAS method and the CRITIC based MULTIMOORA indicate that the prevalence of NCDs generally varies according to income level. Higher-income countries note a lower prevalence of NCDs compared to those with lower income levels. Nonetheless, the prevalence of NCDs may differ among various socioeconomic groupsArticle Comparison of European Countries Based on Noncommunicable Disease Risk Factors Using the APLOCO Method(2024) Bulut, Tevfik; 01. Atılım UniversityAmaç: Çalışmanın amacı, DSÖ Avrupa Bölgesi'ndeki ülkeleri bulaşıcı olmayan hastalıkların temel risk faktörlerine göre karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmanın hedef popülasyonunu Avrupa Bölgesi’ndeki 37 ülke oluşturmaktadır. Karar kriteri olarak kullanılan temel risk faktörlerinin ağırlıkları Shannon Entropi ve NMD objektif ağırlıklandırma yöntemleri ile belirlenmiştir. Ülkeleri karar kriterlerine göre değerlendirmek için ÇKKV yöntemlerinden biri olan APLOCO kullanılmıştır. Bulgular: NMD tabanlı APLOCO ve Shannon Entropi tabanlı APLOCO yöntemlerinden elde edilen puan sıralamaları arasında anlamlı ve çok güçlü pozitif monoton bir ilişki vardır. NMD tabanlı APLOCO ve Shannon Entropi tabanlı APLOCO yöntemlerine göre Avrupa Bölgesi'nde ortalamanın üzerinde puana sahip ülke sayısı 14, ortalamanın altında puana sahip ülke sayısı ise 23'tür. Sonuç: Bulaşıcı olmayan hastalık risk faktörlerinin prevelansı, ortalamanın altındaki Avrupa Bölgesi ülkelerinde daha yüksektir. Bulaşıcı olmayan hastalık risk faktörlerinin yüksek prevalansı, bu bölgedeki bulaşıcı olmayan hastalıkların prevalansını artırabilir.Article Creative Pattern Trials for Above the Keyboard Wear With Trompe L'oeil Illusion(Anadolu Univ, 2022) Aydeniz, Sena Surmeli; Cegindir, Nese Yasar; Textile and Fashion Design; 03. School of Fine Arts Design & Architecture; 01. Atılım UniversityThe design scenario of this study is based on seeking answers to the question "How can we produce different, extraordinary and original shirts for working women with the Trompe l'oeil (illusion) technique?". The sample of the study, in which the user-oriented design research method was used, is women working above the keyboard. Within the scope of the study, three women's shirts were produced with creative pattern applications. The classical techniques known in garment production have been reconstructed with the Trompe l'oeil technique. The findings were discussed in two dimensions as the process carried out for these three shirts and the prototype evaluation. Osborn's checklist was used to create the design value of the shirts. For the evaluations of the marketability of the products, measurement was made in the form of voting over Google Forms. As a result of the voting, the first prototype was found to be more suitable for the target audience. Based on the individual comments received, it has been observed that originality varies when the position and needs of the target audience come into play. The importance of the user profile in creative product design has been understood.

