TR-Dizin
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14411/21
Browse
Recent Submissions
Article DSÖ Avrupa Bölgesinde Grip Salgınının Büyüklüğünün Tahmin Edilmesi(2025) Bulut, Tevfik; 01. Atılım UniversityBu çalışma DSÖ Avrupa ülkeleri ve bölgelerindeki grip salgınının büyüklüğünü tahmin etmeyi amaçlamaktadır. Bu ülkelerin dalga boyları, A ve B alt tipleri de dahil olmak üzere influenza vakalarının sayısına göre karşılaştırılmıştır. Salgının büyüklüğünü değerlendirmek için nüfus yoğunluğu, insani gelişme endeksi, vaka sayısı ve ilk vakanın kaydedilmesinden bu yana geçen gün sayısı gibi faktörler göz önünde bulundurularak epidemiyolojik dalga boyu yöntemi kullanılmıştır. Birleşik Krallık, İngiltere, 2022, 2023 ve 2024 yıllarında en yüksek dalga boyu skorlarına (We) sahip olmuştur. Buna karşılık, Azerbaycan sırasıyla 2022 ve 2023 yıllarında en düşük dalga boyu skorlarına (We) sahip olmuştur. DSÖ Avrupa ülkeleri ve bölgeleri için ortalama dalga boyu skoru 2023'te zirveye ulaşırken, en düşük skor 13,44 We ile 2022'de görülmüştür. Çalışma, epidemiyolojik dalga boyu yönteminin salgın boyutunu tahmin etmek için kullanılabileceğini ve salgının daha net ve daha güvenilir bir kesitsel görüntüsünü sağlayabileceğini göstermektedir.Article İki-Boyutlu ve Üç-Boyutlu Hücre Kültür Modellerinde Güncel Gelişmeler ve Uygulamalar(2025) Kıbar, Gunes; Tevlek, Atakan; Basic Sciences; 08. Medical School; 01. Atılım UniversityHücre kültür modelleri, temel ve uygulamalı biyomedikal araştırmalarda kritik bir araç olarak kullanılmaktadır. Geleneksel 2-boyutlu (2B) hücre kültür sistemleri, basitlikleri ve kolay uygulanabilirlikleri nedeniyle uzun yıllardır tercih edilmekle birlikte, hücrelerin doğal mikroçevrelerini yeterince taklit edememesi nedeniyle bazı sınırlamalara sahiptir. Bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla geliştirilen 3-boyutlu (3B) hücre kültür modelleri, hücre-hücre ve hücre-matriks etkileşimlerini daha iyi yansıtarak biyolojik süreçlerin daha doğru bir şekilde modellenmesine olanak sağlamaktadır. Özellikle mikroakışkan tabanlı sistemler, organoidler ve biyomalzemelerle zenginleştirilmiş 3B platformlar, kanser araştırmalarından doku mühendisliğine kadar geniş bir yelpazede yenilikçi uygulamalara kapı aralamıştır. Bu derleme, 2B ve 3B hücre kültür modellerinin tarihsel gelişimini, avantaj ve dezavantajlarını, güncel uygulamalarını ve biyomedikal araştırmalardaki gelecekteki potansiyellerini ele almaktadır. Ayrıca, dinamik ve manyetik hücre kültürü gibi ileri teknolojilerin 3B modeller üzerindeki etkileri tartışılarak, bu alandaki yenilikçi yaklaşımlar için bir perspektif sunulmaktadır.Article Distal Pankreatektomi Sonrası Pankreatik Fistül Gelişimini Tahmin Etmede İnflamatuar İndekslerin Rolü(2025) Kerem, Mustafa; Emral, Ahmet Cıhangır; Çetinkaya, Gökay; 01. Atılım UniversityAmaç: İnflamatuar belirteçlerin, distal pankreatektomi sonrası pankreatik fistül gelişimini tahmin etmedeki önemi, bu konuda yapılan çalışmalarla yeterince derinlemesine incelenmemiştir. Bu çalış-ma, distal pankreatektomi yapılan hastalarda postoperatif inflamatuar indekslerin, özellikle SII (siste-mik immün inflamasyon indeksi), NLR (nötrofil-lenfosit oranı) ve PLR (trombosit-lenfosit oranı), pank-reatik fistül gelişimi ile ilişkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Materyal ve Metod: Bu retrospektif çalışmada, Ocak 2020 ile Aralık 2023 arasında pankreatik kanser nedeniyle distal pankreatektomi uygulanan hastalar analiz edilmiştir. İstatistiksel analizler, pankreatik fistül (B ve C dereceleri) gelişen hastaların, üçüncü postoperatif günde elde edilen laboratuvar sonuç-larına dayalı olarak hesaplanan SII, NLR ve PLR verileri retrospektif olarak incelenerek yapılmıştır. Bulgular: Çalışmaya, belirlenen kriterlere uyan 72 hasta dahil edildi. Bu hastaların 25'inde (% 34.7) pankreatik fistül gözlemlendi. Bu çalışmada, BMI ve yumuşak pankreatik doku pankreatik fistül gelişimi için istatistiksel olarak anlamlı risk faktörleri olarak bulundu (her ikisi için p=0.02). Postoperatif üçün-cü günde ölçülen SII ve NLR, pankreatik fistül gelişiminin istatistiksel olarak anlamlı prediktörleri olurken, postoperatif PLR’nin pankreatik fistül gelişimini tahmin etmede istatiksel anlamlı sonuç vermediği görüldü. SII’nin pankreatik fistül gelişiminin tahmin edilmesinde NLR'den daha güçlü bir prediktör olduğu görüldü. Sonuç: Bu çalışma, inflamasyonla ilişkili indeksler olan SII ve NLR'deki artışın, distal pankreatektomi sonrası pankreatik fistül gelişiminin tahmin edilmesinde etkili bir yöntem olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, PLR'nin pankreatik fistül gelişimini tahmin etmede etkili olmadığı görüldü.Article Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Olarak Bulundurulması veya El Değiştirmesi Suçu (TCK M. 174)(2025) Yalçın, Can; Law; 04. School of Law; 01. Atılım UniversityTCK m. 174 hükmünde kanun koyucu, üç farklı suç tipi düzenlemiştir. Bu suçların işlenebilmesi için, yasaklanan fiillerin yetkili makamların izni olmaksızın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Söz konusu iznin varlığının, hukuka uygunluk nedeni olduğu ileri sürülmekteyse de izin şartı, tipiklikte bir unsur olarak düzenlendiği için, bu çalışmada iznin varlığının, tipikliği kaldıran bir hal olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca TCK m. 174 hükmü kapsamında değerlendirilebilir bir fiilin, korunan hukuki varlığı tehlikeye atmaya elverişliliği olmasa dahi, salt yetkili makamdan izin alınmamış olması sebebiyle cezalandırılmasının, ihlal ilkesine aykırılık teşkil edebileceği sonucuna ulaşılmıştır. TCK m. 174/3 hükmüyle önemsiz tür ve miktarda patlayıcı maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran kişinin cezalandırılacağı öngörülmüştür. Öte yandan, kanunun gerekçesinde bu fiillerin, meşru ihtiyaçları gidermek amacıyla gerçekleştirilebilecekleri belirtilerek yaratılan çelişki, bu çalışmada bir kanun değişikliği önerisiyle giderilmeye çalışılmıştır. TCK m. 174/1’in ikinci cümlesinde düzenlenen hazırlık suçunun maddi konusunun belirsiz olması ve karşılığında öngörülen müeyyidenin, TCK m. 174/1’in birinci cümlesinde düzenlenen suçun müeyyidesiyle aynı olması sebebiyle suçta ve cezada kanunilik, belirlilik ve orantılılık ilkelerini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan, TCK m. 174/1’in birinci cümlesinde düzenlenen suç kapsamında, “bulundurma” seçimlik hareket olarak sayılmamış olmasına karşılık, uygulamada bu suç kapsamındaki maddelerin bulundurulmasından ceza verildiği gözlemlenmiş ve bu uygulamaların kanunilik ilkesine aykırı olduğu ortaya konulmuştur.Article 2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Recep Tayyip Erdoğan’ın Kampanya Stratejileri Üzerine Bir İnceleme(2025) Esiyok, Elif; Üner, Mehmet Mithat; Public Relations and Advertising; 05. School of Business; 01. Atılım University; BusinessPolitik pazarlama, siyasal seçim süreçlerinde seçmen tercihlerini şekillendirme, kamuoyu algısını yönlendirme ve seçim başarısını artırmada kritik bir rol oynamaktadır. Seçim süreçlerinde, siyasi partiler seçmen kitlesine ulaşabilmek, onların desteklerini kazanmak ve rakipleri karşısında üstünlük elde edebilmek için kapsamlı politik pazarlama stratejileri geliştirerek, uygulamaktadır. Bu çalışmada, örnek olay incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Örnek olay kapsamında, Türkiye’de gerçekleştirilen 2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) uyguladığı politik pazarlama stratejileri incelenmiştir. Seçim başarısında katkı sağlayan bu stratejiler, iletişim çabaları ve rekabet üstünlüğü elde etme yaklaşımları üzerine yoğunlaşmıştır. Çalışma bulguları, AK Parti’nin rekabet üstünlüğü elde etmesine vesile olan pazarlama iletişimi çabalarının on ana başlık altında incelenebileceğini göstermiştir. Bu stratejiler; seçim tarihinin belirlenmesi, stratejik zamanlama planının oluşturulması, sosyal medyanın etkin kullanımı, veri odaklı mikro hedefleme stratejisinin kullanılması, seçmen psikolojisini etkileyen duygusal katarsis, hikâye anlatımı kullanımı, tekno-milliyetçilik vurgusu, toplumsal bütünleşmeyi sağlayan ortak kültür vurgusu, farklı etnik ve dil gruplarına ulaşabilmek adına farklı dillerde mesajların iletilmesi ve pazarlama iletişimi tekniklerinin etkin kullanılması gibi yenilikçi yaklaşımları içermektedir. Kampanya sürecinde geliştirilen stratejiler ile farklı seçmen grupları ile etkili iletişim kurulmuş ve güçlü bir seçmen sadakati pekiştirilmiştir. Çalışma bulguları, politik pazarlamanın seçim süreçlerindeki belirleyici rolünü vurgularken, modern seçim kampanyalarının nasıl şekillendiğine dair önemli bulgular sunmaktadır. Pazarlama iletişimi ve politika arasındaki etkileşimi daha iyi anlamaya yönelik katkı sağlayan bu analiz, gelecekteki seçim kampanyalarına ışık tutabilecek niteliktedir.Article Nurses' Hand Hygiene Beliefs and Practices: A Cross-Sectional Study(2025) Bayraktar, Nurhan; Bakare, Oluwasegun Ganiyu; Nursing; 07. School of Health Sciences; 01. Atılım UniversityAim: Healthcare-associated infections (HAIs) are related to significant morbidity, mortality, and increased hospital costs. Hand hygiene has been demonstrated to be an effective measure in preventing HAIs. This study aimed to evaluate nurses’ beliefs and practices concerning hand hygiene. Material and Methods: This cross-sectional study was conducted in two university hospitals in North Cyprus between November and December 2020, involving a total of 80 nurses. Data were collected using the Turkish revised version of the Hand Hygiene Belief Scale and the Hand Hygiene Practices Inventory. Descriptive statistics, Mann-Whitney U test and Kruskall Wallis test were used to compare the groups. Results: The findings revealed that the overall hand hygiene belief score among nurses was 3.99±1.74, while the overall hand hygiene practice score was 4.85±0.84. Comparisons between hand hygiene belief and practice scores and nurses' demographic data indicated no statistically significant difference. Conclusions: Nurses had positive hand hygiene beliefs and a high level of practice score of hand hygiene. Notably, the practice scores exceeded the belief scores. Implication for nursing practice/management or policy: Educational strategies to improve the hand hygiene beliefs of the nurses are recommended. Future studies could expand the participation rate, extending the research across multiple healthcare institutions.Article Pankreatikoduodenektomi Sonrası Gelişen Postoperatif Pankreatik Fistül İçin Erken Bir Belirteç Olarak C-reaktif Protein(2025) Kerem, Mustafa; Emral, Ahmet Cıhangır; 01. Atılım UniversityAmaç: Pankreatikoduodenektomi (PD) sonrası gelişen klinik olarak anlamlı postoperatif pankreatik fistül (CR-POPF), cerrahi sonrası morbiditenin en önemli nedenlerinden biri olup, sekonder komplikasyonlara da zemin hazırlamaktadır. CR-POPF’nin erken dönemde tanınması, zamanında müdahale ve uygun dren yönetimi açısından kritik öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı, postoperatif 3. gün (POD 3) serum C-reaktif protein (CRP) düzeylerinin CR-POPF gelişimini öngörmedeki değerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Mart 2020 ile Şubat 2025 arasında merkezimizde PD uygulanan 112 hasta retrospektif olarak analiz edildi. Total veya distal pankreatektomi yapılanlar, neoadjuvan tedavi alanlar, kontrolsüz diyabeti olanlar, immünsüprese hastalar ve pankreas dışı anastomoz kaçağı gelişenler çalışma dışı bırakıldı. Postoperatif 3. gün serum CRP düzeyleri, dren amilaz konsantrasyonu ve drenaj hacmi kaydedildi. CR-POPF, Uluslararası Pankreas Cerrahisi Çalışma Grubu (ISGPS) kriterlerine göre tanımlandı. ROC eğrisi analizi ile CRP düzeylerinin tanısal performansı değerlendirildi. Ayrıca, çok değişkenli lojistik regresyon analizi ile CR-POPF için bağımsız risk faktörleri belirlendi. Bulgular: CR-POPF, 17 hastada (%15,2) gelişti. Bu hastalarda pankreas duktus çapı anlamlı şekilde daha dar ve doku yapısı daha yumuşaktı (p < 0,01). ROC analizinde, POD 3 CRP düzeyi >161 mg/L olan hastalarda CR-POPF gelişimini öngörmede AUC 0,77, sensitivite %82,4 ve spesifisite %66,3 olarak bulundu. Lojistik regresyon analizinde, dar pankreatik duktus çapı ve yumuşak pankreas dokusu CR-POPF için bağımsız risk faktörleri olarak saptandı. Sonuç: Pankreatikoduodenektomi sonrası 3. gün serum CRP düzeylerinin yüksek olması, CR-POPF gelişimini öngörmede anlamlı bir belirteçtir. CRP düzeylerinin rutin postoperatif değerlendirmeye dahil edilmesi, erken risk sınıflamasını kolaylaştırarak hasta yönetimi ve dren çekilme zamanlamasında klinik karar sürecine katkı sağlayabilir.Article Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin Türkçe Geçerlik ve Güvenirliğinin İncelenmesi: Metodolojik Çalışmalar(2024) Akçıl, Mehtap; Onbaşı, Zeki Çağın; 01. Atılım UniversityAmaç: Bu çalışma, orijinal dili İngilizce olan Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin Türkçe geçerlik ve güvenirliğini değerlendi rerek, Türkçe diline uyarlanması amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem ler: Çalışmaya 392 üniversite öğrencisi katılmıştır. Ölçek, sağlık ve beslenme alanında iyi seviyede İngilizce bilen 2 uzman diyetisyen ve 1 mü tercim tercüman tarafından çevir-geri çevir tekniği ile Türkçeye çevrilmiş ve daha sonra 10 kişilik küçük bir gruba uygulanarak ön çalışması yapıl mıştır. Beş alt boyuttan oluşan bu ölçek toplamda 43 madde içermektedir. Bulgular: Çalışmaya katılan bireylerin %82,1’i kadın, %17,9’u ise erkek tir. Tüm bireylerin yaş ortalaması 20,6±1,50 yıl olarak saptanmıştır. Bart lett küresellik testi sonucuna göre maddeler arasında faktör analizi yapılabilecek yeterli düzeyde ilişkili olduğu saptanmıştır (χ2=2461,2; p<0,0001). Açıklayıcı faktör analizi ile Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin, orijinal ölçekte belirtildiği şekilde 5 faktör (boyut) altında top landığı belirlenmiştir. İkili doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre Ağır lık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin Türkçeye uyarlanmasında geçerlik koşulunu sağladığını ve ölçeğin uygulanabilir olduğu görülmüştür. Ölçeğin, Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı (α=0,75) orta düzeyde bulun muştur. Test-tekrar test verilerinden elde edilen sınıf içi korelasyon katsa yısı sonuçları da Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin orta düzeyde güvenilir olduğunu göstermektedir. Sonuç: Bu çalışma sonucunda Ağırlık Yönetimi Beslenme Bilgisi Ölçeği’nin bireylerin ağrılık yönetimi beslenme bilgisi düzeyini ölçmede geçerli ve güvenilir bir araç olduğu sap tanmıştır.Article Nonspesifik Kronik Boyun Ağrısı Olan Akademik Personelde İleri Baş Postürünü Etkileyen Faktörlerin Karşılaştırılması: Tanımlayıcı Çalışma(2024) Yelvar, Gul Deniz Yilmaz; Cirak, Yasemin Buran; Begen, Sena Nur; Arslan, Fatma Cansu Aktaş; Uluğ, Naime; Kılıç, Erden; 01. Atılım UniversityAmaç: Çalışmanın amacı, nonspesifik kronik boyun ağrısı olan akademik personelde ileri baş pozisyonuna etkileyen faktörlerin karşı laştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya, nonspesifik kronik boyun ağrısı olan elli katılımcı dâhil edildi. Katılımcılar, kranioverteb ral açı değerine göre “normal servikal pozisyon” ve “ileri baş du ruşu(FHP+)” olmak üzere iki gruba ayrıldı. Demografik bilgiler ve oturma, bilgisayar ve telefon kullanım süresi kaydedildi. Dinlenme, uyku ve aktivasyon sırasındaki ağrı şiddeti, görsel analog skalası kul lanılarak değerlendirildi. Üst trapezius ve suboksipital kaslarının ağrı eşiği algometre ile değerlendirildi. Skapulotorasik kas kuvveti, derin servikal kas kuvvet ve enduransı el dinamometresi ve stabilizer basın çlı biyofeedback ünitesi kullanılarak değerlendirildi. Kraniovertebral açı, fotoğraf analiz yöntemleriyle belirlendi. Servikal eklem pozisyon hissi, dijital inklinometre kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Top lam 50 akademik personel dâhil edildi. FHP+ grubunda kilo, beden kitle indeksi ve cep telefonu kullanım süresi anlamlı olarak daha yük sek olduğu belirlendi (p=0,02; p=0,01). FHP+ grubunda üst trapezius ağrı eşiğinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlendi (p=0,02). Gruplar arasında orta trapezius kas kuvveti, derin servikal fleksör kas dayanıklılığı ve eklem pozisyon hissi bakımıdan anlamlı fark olduğu belirlendi. (sırasıyla p=0,02; p=0,03; p=0,01). Sonuç: Nonspesifik boyun ağrısı olan hastalarda, FHP; üst trapezius kas ağrı eşiği, orta tra pezius kas kuvveti, azalmış derin servikal fleksör kas dayanıklılığı ve servikal eklem pozisyon hissi ile ilişkilidir.Article Farklı Dozlarda Uygulanan Apelin-13’ün Analjezik Minimum Etkin Dozu ve Böbrek Dokusu Üzerine Etkisi: Deneysel Çalışma(2024) Küçük, Ayşegül; Dursun, Alı Dogan; Arslan, Mustafa; Ozdemir, Cagri; Sezen, Şaban Cem; 01. Atılım UniversityAmaç: Apelin ve APJ sinyal yolu; kalp, böbrek ve akciğer dâhil çeşitli dokularda eksprese edilmektedir. Bu yol kan bas ıncı, kardiyak kontraktilite, kalp h ızı, nosisepsiyon, apoptozis ve inflamasyon üzerinde çeşitli etkilere sahiptir. Mekanizması hâlen anlaşılamamasına rağmen Apelin-13’ün analjezik etkinli ği gösterilmi ştir. Gelecekte koruyucu ve tedavi edici bir ajan olarak kullan ılabilecek olması insan sağlığına önemli katk ılar sağlayacaktır. Bu sebeple ratlarda Apelin- 13’ün minimum analjezik etkin dozunu ve böbrek üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: 30 adet Wistar Albino erkek rat, randomize olarak 5 gruba ayrıldı. Ratlar kontrol, Apelin-25, Apelin-50, Apelin-100 ve Apelin-200 gruplar ı olarak isimlendirildi. Apelin-13 intraperitoneal olarak 25, 50, 100 ve 200 μg/kg uyguland ı. Kontrol grubuna intraperitoneal olarak ayn ı hacimde salin uygulandı. Apelin uygulanmasından sonra 30. dk, 1. ve 2. saatlerde Hot Plate testi ile analjezik etkinlik de ğerlendirildi. 24 saat sonra histolojik ve biyokimyasal değerlendirmeler için tüm ratlardan kan ve doku örnekleri alındı. Bulgular: Hot Plate sonuçlarına bakıldığında 50 μg/kg ve üzeri Apelin-13’ün analjezik etkinlik gösterdiği tespit edildi. 25 μg/kg dozda analjezik etki görülmedi. 100 ve 200 μg/kg Apelin-13 uygulanan ratların böbrek dokusunda vasküler vakuolizasyon ve hipertrofi, Bowman aralık dilatasyonu ve tübüler hücre dökülmesi anlamlı olarak artmış bulundu. 200 μg/kg Apelin-13 uygulanan ratlarda doku oksidatif stres belirteçleri daha yüksekti. Sonuç: Literatürde Apelin-13’ün farklı dozlarda analjezik etkileri ile ilgili çalışmalara rastlamadık. 200 μg/kg Apelin-13 uygulamas ının böbrek dokusunu olumsuz etkiledi ğini bulduk. Apelin-13’ün minimum analjezik etkin dozunun intraperitoneal olarak uygulanan 50 μg/kg olduğunu tespit ettik.Article Havayoluyla Gerçekleştirilecek Uluslararası Taşımalarda Kural Tanımaz Yolcuya Müdahale(2025) Acun, Umut; Law; 04. School of Law; 01. Atılım UniversityHavayoluyla gerçekleştirilen yolcu taşımalarında, kural tanımaz yolcu vakaları her geçen gün artmaktadır. Kural tanımaz yolculara ilişkin düzenlemelerse kural tanımaz yolcu ve kural tanımaz yolcunun gerçekleştirdiği kural tanımaz davranışlara müdahaleyi düzenlemekte, fakat müdahalenin makul ölçüyü aşması durumunda sonuçlarının ne olacağını belirtmemektedir. Yine düzenlemelerde kural tanımaz yolcunun tanımının dar anlamda yapılmış olması, uçağın kapılarının kapanmasından önce ve iniş sonrası açılmasından sonra kural tanımaz davranışlarda bulunan yolculara gerçekleştirilecek müdahale konusunda bir belirsizlik yaratmaktadır. Bu belirsizlik ise gerek taşıyıcı, gerek müdahale edecek kişiler gerekse yolcular açısından tarafları tereddüte düşürmekte ve kural dışı yolcuya yönelik müdahaleyi de geciktirmektedir. Bu durum ise yolcunun, mürettebatın ve uçuşun güvenliğini tehlikeye atacaktır. Çalışmamızda bu kapsamda öncelikle kural tanımaz yolcunun geniş ve dar anlamda tanımı yapılarak, kural tanımaz yolcu davranışlarının altında yatan nedenler ele alınacak, devamında ise kural tanımaz yolcuya ilişkin uluslararası ve ulusal düzenlemeler ele alınacaktır. Çalışmamızda son olarak ise kural tanımaz yolcuya müdahaleden doğan sorumluluk incelenerek tartışmalı noktalar çözüme kavuşturulmaya çalışılacaktır.Article Tasarım Eğitiminde Stratejik ve Yapılandırmacı Bir Pedagojik Yaklaşım Olarak “Katılım”(2025) Demirbas, Ozgen Osman; Merter, Sevi; Interior Architecture and Environmental Design; 03. School of Fine Arts Design & Architecture; 01. Atılım University; Anesthesia Program; 12. Department of Medical Services and TechniquesBu çalışma, artırılmış katılım fırsatlarının tasarım stüdyosunda eğitmenler ve öğrenciler arasında daha gerçekçi bir diyalog kurarak öğrenmeyi geliştirme potansiyeline sahip olduğu konusunu tartışmakta ve proje tabanlı tasarım öğreniminin yapılandırmacı görüşüne ve karşılıklı ve sürekli bir öğrenme süreci olarak tanımlanan katılım kavramına dayanmaktadır. İlk olarak, katılımcıların görüşleri aracılığıyla ana tartışmaya bir temel oluşturmak için eğitmenler ve öğrencilerle bir atölye çalışması gerçekleştirilmiştir. Ardından, elde edilen çıktılar bir ikinci sınıf endüstriyel tasarım dersinde uygulanmıştır. Ders koordinatörü ile yapılan bir görüşmeye ek olarak öğrenciler ile yarı yapılandırılmış bir odak grup çalışması gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, öğrenme ve katılım konusundaki farklı motivasyon ve tercihlere rağmen, katılımın öğrencilerin hem tasarım hem de öğrenme süreçlerini anlamlandırmalarına yardımcı olduğunu göstermektedir.Article Reconsidering Secularization Theory in International Politics(2025) Orhan, Duygu Dersan; International Relations; 05. School of Business; 01. Atılım UniversitySecularization theory holds that religion's impact on public and political life decreases with society's modernization. The widespread return of religion, however, calls into question this idea and forces researchers to reevaluate its presumptions and consequences. The conceptual analysis of secularization, the origins of secularism in international relations, the approach taken by theories of international relations to secularization, the criticisms leveled against secularization theory in the literature, and the applicability of secularization theory in modern global politics are the main topics covered by this study. This article argues that the most important shortcomings of secularization theory is that it is too Western-centric due to its origins in Western Enlightenment thought and that it is insufficient to explain the increasing number of non-state religious actors and transnational religious networks due to globalization. It is suggested that even though secularization theory offers valuable information about the modernizing process and the separation of governmental and religious authority, there is a need to revise and expand the theory to address the emergence of religiously oriented politics.Article Principatus Dönemi Bürokrasisinde Hukukçuların Yeri(2025) Yıldız, Sevil; Law; 04. School of Law; 01. Atılım UniversityRoma’da bir bürokratik yapının varlığından ancak Principatus dönemi itibariyle söz edilebilir. Bu, ilk imparator Augustus’un temellerini attığı bir yapıdır. İmparator Augustus, Cumhuriyet Dönemi’nden kalan magistra’lıkların görev tanımlarına yeni bir düzen vermiş, yeni bir memuriyet sistemi ve memurluk makamları kurmuştur. Bu kapsamda özellikle consilium princips, praefectus’lar ve imparatorluğa bağlı bürolar öne çıkmış, dönemin hukukçularının bu memuriyetlerde görevlendirildikleri görülmüştür. İmparator Hadrianus Dönemi’ne dek, yaklaşık olarak 144 yıl boyunca Augustus’un kurduğu sistem büyük bir değişim göstermemiş ancak gelişmiştir. İmparator Hadrianus ise bu sistemde önemli değişiklikler ve yenilikler yapmış, sisteme ileri bir yön vermiştir. İmparator Hadrianus Dönemi’nden İmparator Severus Alexander Dönemi sonuna dek devlet memurlukları oldukça gelişmiş, hukukçuların bu memurluklardaki etkinliği artmıştır. Böylece Klasik Dönem hukukçularının bürokratik yapı içindeki varlıkları Roma İmparatorluğu’nun hukukî ve idarî alanlarında önemli derecede etkili olmuştur. Hadrianus Dönemi’ne dek bürokraside yer alan hukukçuların Roma hukukunun gelişiminde oynadıkları önemli rol, Cumhuriyet Dönemi’nden Geç Principatus Dönemi denebilecek İmparator Hadrianus Dönemi’ni de içine alan zamana ait hukukun “hukukçuların hukuku” olarak tanımlanmasına yol almıştır.Article Classification of Resilience of Turkish Health System to Extraordinary Health Crises at Provincial Level(2025) Bulut, Tevfik; 01. Atılım UniversityThis study aimed to classify the provincial-level resilience of the Turkish health system using K-Means and Partitioning Around Medoids (PAM) clustering methods, utilizing data from the Ministry of Health's 2022 Health Statistics Yearbook. Prior to clustering analysis, the 15 variables used to assess health system resilience were reduced to 9 through Principal Component Analysis (PCA). Clustering analyses were subsequently performed on these remaining variables using the PAM and K-Means methods. The health systems of 81 provinces were classified into 3 distinct clusters based on their resilience. The PAM method was found to yield more optimal results compared to the K-Means method. According to the PAM method, provinces assigned to Cluster 3 demonstrated superior health system resilience compared to those in the other clusters. Based on the average values of the variables, the clusters were ranked in descending order of resilience: Cluster 3, Cluster 2, and Cluster 1. Significant disparities were observed both between and within clusters, primarily attributed to the uneven distribution of resources relative to population. Therefore, it is recommended that health system capacity be strengthened, using the highest-performing cluster as a benchmark. This approach can facilitate the construction of a more resilient and equitable provincial health system regarding service delivery supply, ultimately contributing to the establishment of a stronger national health system built upon strengthened provincial foundations.Article Gece Peyzajı(2025) Erdoğan, Elmas; Tandoğan, Evren; Fine Arts and Elective Courses; 03. School of Fine Arts Design & Architecture; 01. Atılım UniversityDoğa ve insan eli ile şekillendirilmiş, birçok işlevin birbirleri ile hiyerarşik bir düzende bütünleştiği peyzaj alanlarının gece kullanımına yönelik doğal ve yapay aydınlatmanın bir arada kullanıldığı düzenlemeler gece peyzajını oluşturmaktadır. Gerek doğal gerek yapay ışık günün farklı saat dilimlerine ve mevsimlere göre değişiklik gösterirken aynı fiziksel çevrenin farklı biçimlerde algılanmasında belirleyici olmaktadır. Fiziksel çevrenin kimlik kazanmasında önemli bir unsur olan ışık, maddi niteliği ile karanlık alanlarda mekânsal etki yaratan üç boyutlu bir olgudur. İnsanın bulunduğu çevreyi tanıması, güvenlik gereksinimi ve ulaşıma yönelik konfor koşullarını arttıran işlevsel aydınlatmanın yanı sıra estetik kaygılar ile gerçekleştirilen aydınlatma gece peyzajında en önemli bileşendir. Doğal ışık kaynakları olan ay ve yıldızlı gökyüzü yanında yapay aydınlatma, insan aktivitelerinin gece saatlerinde de sürdürülmesine olanak sağlamakta; farklı mekanlarda kullanım olanaklarını da çeşitlendirerek gece peyzajını oluşturmaktadır. Farklı peyzaj alanlarında görünürlüğü ve alanın algılanma biçimini şekillendirmek amacı ile yapılan genel ve estetik aydınlatma tasarımları uzun erimli olabileceği gibi özel amaçlar doğrultusunda geçici olarak da kurgulanabilmektedir. Alanın sahip olduğu gece özellikleri doğrultusunda ele alınması gereken gece peyzajı; tasarım, planlama, mühendislik, güvenlik, ekoloji gibi farklı unsurların bir arada ele alınmasını gerekli kılan çok bileşenli bir konudur. Bu makalede “gece peyzajı” olgusu kavramsal olarak, farklı disiplinlerde yapılan araştırmalar kapsamında değerlendirilerek, farklı özelliklere sahip peyzaj alanlarında gece peyzajını oluşturan etmenler irdelenerek, tasarımı şekillendiren aydınlatma unsurları ve kullanım biçimleri ortaya konmuş, gece peyzajına yönelik önerilere yer verilmiştir.Article Türkiye’de Göçmen/Mülteci Topluluklarında Çocuk Dil Aracılığı(2024) Özer, Özge Bayraktar; English Translation and Interpretation; 02. School of Arts and Sciences; 01. Atılım UniversityYerleşilen ülkenin dilini ve sosyokültürel normlarını en hızlı özümseyen aile üyeleri olarak çocuklar, göçten sonra kısa sürede aileleri için farklı ortamlarda sözlü çeviri faaliyetlerini yürütmektedir. Bu açıdan, daha geniş bir ifadeyle çocuk dil aracıları olarak tanımlanan çocuk çevirmenler hem dilsel iletişimin sağlanmasında hem de göçmen/mülteci toplulukları ile ev sahibi toplum arasında etkileşim sağlan- masında rol oynarlar. Genellikle göçmen/mülteci topluluklar bağlamında incele- nen bir olgu olarak çocuk dil aracılığı (ÇDA) profesyonel olmayan bir toplum çevirmenliği pratiği olarak tanımlanabilir. Buna rağmen, Türkiye’de çeviribilim alanında bir araştırma konusu olarak henüz ele alınmamıştır. Her ne kadar ulus- lararası alanyazında eğitimbilim ve gelişimsel psikoloji perspektiflerinden uzun yıl- lardır incelenmiş olsa da, çocuk dil aracılığı her şeyden önce bir çeviri faaliyetidir ve çeviribilimcilerin yaklaşımlarını beklemektedir. Temelde bu eksikliği gidermeyi hedefleyen bu çalışmanın amacı yoğun göç alan ülkelerde uzun yıllardır farklı disi- plinler tarafından ele alınan çocuk dil aracılığı olgusunu Türkiye’de göçmen/mülteci topluluklar bağlamında incelemektedir. Bu doğrultuda, Türkiye’ye farklı ülkeler- den göç etmiş, aileleri için çocukluğunda dil aracılığı faaliyetinde bulunmuş, 18-21 yaş aralığındaki altı katılımcı ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Tem- atik analiz yöntemiyle incelenen görüşme verileri, Türkiye’de çocuk dil aracılığına en çok ihtiyaç duyulan çeviri ortamları, asıl dil aracılığı kavramı, dil aracılığının katkıları, çocuk dil aracılarının aracılık faaliyetine ilişkin duyguları ve üstlendikleri sorumluluk konularına ışık tutmaktadır.Article Influence of Synthesis Parameters on the Structural Formation of Mayenite via the Citrate Sol-Gel Method(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2025) Eryildirim, Busra; Oktar, Nuray; Dogu, Doruk; Metallurgical and Materials Engineering; 06. School Of Engineering; 01. Atılım UniversityMayenite (Ca12Al14O33) has remarkable properties such as high oxygen mobility, ionic conductivity, and catalytic activity. It has many different applications, including oxide-conducting electrolytes, fluorescent lamps, moisture sensors, hydrogen-permeable membranes, oxygen pumps, hydrogen storage, and catalysis. However, pure and homogeneous mayenite synthesis parameters have not yet been fully explored. This study examines the effect of synthesis parameters including metal salt (MS) to citric acid (CA) molar ratios (1:1 and 1:2), pH (0.4-2), and calcination temperature (900-1200 degrees C) in citrate sol-gel method on the crystal structure of mayenite. Synthesized materials were examined by thermogravimetric (TG), X-ray diffraction (XRD), X-ray photoelectron spectroscopy (XPS), Raman spectroscopy, N2 adsorption-desorption, scanning electron microscopy (SEM), inductively coupled plasma-optical emission spectrometry (ICP-OES), Fourier-transform infrared spectroscopy (FTIR), and pyridine adsorbed diffuse reflectance Fourier-transformed infrared spectroscopy (DRIFTS) analyses. The results show that all 3 parameters contribute to the mayenite phase formation and different impurity phases can be observed depending on the synthesis parameters. With no pH adjustment and an MS to CA ratio of 1, other phases of calcium aluminate mostly form. Mayenite becomes the main phase by doubling the CA amount. Besides CA, pH is also an important factor in mayenite synthesis. When the pH was adjusted to 2 with the MS to CA ratio at 1:1, mayenite was formed as the main phase, but other phases of calcium aluminate were also observed in the structure. XRD results show that all parameters studied influence the crystal structure of the final material, including the calcination temperature. This study shows that pure mayenite can be synthesized with a calcination temperature of 1200 degrees C, at a pH of 2, and the MS to CA molar ratio of 1:2.Article Osmanlı ve Joseon Seramik Sanatının Karşılaştırmalı İncelemesi: Kültürel Etkileşimler ve Teknik Yaklaşımlar(2025) Park, Jongee; Özer, Seren; Yu, Eunmi; Metallurgical and Materials Engineering; 06. School Of Engineering; 01. Atılım UniversityBu çalışmada, Osmanlı ve Joseon dönemlerine ait seramiklerin üretim teknikleri ve diğer hanedanlıklarla olan kültürel etkileşimlerinin seramiklerin gelişimine etkisi ayrıntılı olarak incelenmiştir. Her iki dönemin seramik sanatçıları, önceki hanedanlıklardan edindikleri bilgileri kendi kültürel miraslarıyla harmanlayarak özgün eserler yaratmıştır. Erken Osmanlı seramikleri, Selçuklu desenlerini İslam kültürüne uygun şekilde yorumlarken, Erken Joseon Buncheong seramikleri, Goryeo Seladonlarından esinlenmiş, ancak Budizm etkisinden uzaklaşarak minimalist bir tasarıma ve Konfüçyüsçü değerlere yönelmiştir. Zamanla, her iki hanedanlık Çin ile kurdukları ilişkiler doğrultusunda Mavi-beyaz porselenlerden etkilenmiş ve üretimlerini buna göre uyarlamıştır. Osmanlı Mavi-beyaz seramikleri, İznik ve Kütahya merkezlerinde üretilmiş olup, kobalt mavisi başta olmak üzere farklı renk tonlarıyla zenginleştirilmiştir. Joseon dönemi Cheonghwa Baekja seramiklerinde ise, desenler mavi-beyaz paletle birleşerek sade bir estetik anlayışı yaratmıştır. Üretim teknikleri açısından, her iki dönemde de benzer yöntemler kullanılsa da, malzeme ve fırınlama süreçlerinde belirgin farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca, Milet işi ve Sangam teknikleri, sırasıyla Osmanlı ve Joseon’a ait özgün sanatsal yaklaşımlardır.Article Comparison of Countries in the Who European Region According To Noncommunicable Disease Indicators by Multi-Criteria Decision Making Methods(2025) Bulut, Tevfik; 01. Atılım UniversityObjective: The aim of this study is to compare the relative risk prevalence of noncommunicable diseases (NCDs) in the countries of the European Region as defined by WHO (World Health Organization) using WASPAS (Weighted Aggregated Sum Product Assessment) and MULTIMOORA (Multi-Objective Optimization by Ratio Analysis plus the full Multiplicative Form) multi-criteria decision-making (MCDM) methods. Materials and Methods: The cross-sectional study’s target population consisted of 50 countries in the WHO European Region with complete observations. The study utilizes NCDs data that the WHO publicly released. Analysis was performed using the R programming language and Microsoft Excel. Results: Based on the CRITIC (CRiteria Importance Through Intercorrelated Corrected) weighted WASPAS analysis, it was observed that 24 European countries exhibited Q scores above the average, while 26 countries displayed Q scores below the average. Finland, Cyprus, Switzerland, Spain, Iceland, Iceland, Sweden, Slovenia, Italy, Norway, Latvia, Portugal, Luxembourg, Belgium, France, Greece, the Netherlands, Germany, Malta, Austria, Ireland, Israel, Lithuania, Israel, Lithuania and Estonia have the highest Q scores. Twenty-four countries with above- average Q scores have lower NCD prevalence than twenty-six European countries. In Türkiye, the prevalence of NCDs is above the European average. However, Switzerland, Finland, Iceland, Spain, Cyprus, Slovenia, Sweden, Portugal, Norway, and Luxembourg are among the top 10 European countries with the lowest NCD prevalence in the overall MULTIMOORA ranking. According to the overall ranking, Turkmenistan, Tajikistan, and Kyrgyzstan have the highest NCD prevalence. Conclusions: The findings from the CRITIC based WASPAS method and the CRITIC based MULTIMOORA indicate that the prevalence of NCDs generally varies according to income level. Higher-income countries note a lower prevalence of NCDs compared to those with lower income levels. Nonetheless, the prevalence of NCDs may differ among various socioeconomic groups
