1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Keser, Ulvi"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 20 of 28
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    11 Eylül 2001'den Günümüze Türk-amerikan İlişkileri ve Abd'nin Türk Dış Politikasına Etkileri
    (2013) Erol, Fatma Tuğçe; Keser, Ulvi; International Relations
    11 Eylül 2001'den Günümüze Türk-Amerikan İlişkileri ve Amerika'nın Türk Dış Politikasına Etkileri? başlıklı bu tez çalışması, Soğuk Savaş sonrası uluslararası milat olarak nitelendirilen 11 Eylül olaylarının hem ABD hem de Türkiye'deki yankılarını ele alarak iki ülke arasındaki ilişkilerin birbirlerine olan etkilerini araştırma amacıyla oluşturulmuştur.ABD'de Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Pentagon'a gerçekleştirilen saldırılar, 2001'den itibaren George Walker Bush yönetiminin ciddi ve yıkıcı kararlar almasına yol açmıştır. Bu kararlar doğrultusunda birtakım önyargılar tekrar uyandırılmış ve Orta Doğu'nun akıbeti hakkında tasarlanan planlar işlemeye başlamıştır. Müttefiki Türkiye'nin teröre karşı destek amaçlı yanında olduğu ABD, Afganistan ve Irak işgallerinden sonra yoğunlaştırdığı dış politikasına ve yeni işgal stratejileri geliştirerek yön verdiği `yeni dünya düzeni'ne uygun bir politika benimsemiştir.ABD'nin diyalog ortamı yaratmadan gerçekleştirdiği 2.Körfez Savaşı'yla beraber Türkiye dâhil birçok devlet müdahaleci dış politikaya karşı bir tutum sergilemiştir. Bunun sonucunda Türkiye ile ABD arasında 1 Mart Tezkeresi sorunu yaşanmış, ilişkilere ABD penceresinden bakıldığında bir hayal kırıklığının oluştuğu görülmüştür. ABD'nin stratejilerinin bir parçası olarak Kuzey Irak Kürtlerinin Türkiye sınırlarına yerleştirilmesi zamanla PKK'nın güçlenmesine yol açmış, bu durum da ABD ile olan ilişkileri sekteye uğratmıştır. Büyük Orta Doğu Projesi'nde önemli ülke haline gelen Türkiye'yle ABD arasındaki ilişkiler yoğunlaşmaya başlamıştır.ABD'nin 11 Eylül sonrası Orta Doğu'yu hedef olarak belirleyerek egemenlik alanını genişletme çabaları kapsamında başlattığı medeniyetler arası savaş, barışa ve devletlerarasındaki huzura zarar veren İslamofobi kavramını yeniden diriltmiştir. Dünya,-özellikle İslam coğrafyası- büyük bir karmaşanın içerisine çekilmiş, bir dargın bir barışık devam eden Türk-Amerikan ilişkileri Barack Obama döneminde nispeten daha ılımlı bir seviyelerde seyretmiştir.Tezin yazımında kitap, makale, tez gibi kaynakların yanı sıra 11 Eylül belgeseli Loose Change'den, internet kaynaklı düşünce kuruluşlarının web sitelerinden, gazete, televizyon haberleri (yerli ve yabancı basın) ve haritalardan yararlanılmış, ayrıca Türk-Amerikan ilişkileri kapsamında Ermeni Sorunu'nun aydınlatılması amacıyla Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur'la röportaj yapılmıştır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    1958 1963 Mücadele Sürecinde Kıbrıs'ta Basın ve Nacak Gazetesi
    (2012) Keser, Ulvi; International Relations
    Kıbrıs adasında Yunanistan destekli olarak 1 Nisan 1955 tarihinden itibaren faaliyete geçen EOKA terör örgütü karşısında Kıbrıs Türklerinin kendilerini koruma mücadelesi de başlar ve bu mücadele özellikle 1958 Ağustos ayından itibaren Türk Mukavemet Teşkilatının Türkiye destekli olarak faaliyete geçmesiyle yeni bir aşamaya geçer. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin 21 Aralık 1963 günü Kanlı Noel saldırılarıyla birlikte fiilen ortadan kalkmasıyla ada yeniden ikiye bölünür. Bu çalışma kapsamında 1958 1963 sürecinde yaşanılan olaylar irdelenecek ve Kıbrıs Türklerinin verdiği mücadele gazeteler vasıtasıyla aktarılmaya çalışılacaktır. Bu kapsamda irdelenecek gazete ise TMTnin yayım organı olarak bilinen Nacak olacaktır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    About an Unknown Attempt of Help To Turkish Cypriots After 1963 Bloody Christmas
    (2013) Keser, Ulvi; International Relations
    Republic of Cyprus established under the guarantee of three guarantor countries; Turkey, England and Greece collapsed in the week named Bloody Christmas due to the Greek and Greek Cypriot attempts and the attacks on Turkish Cypriots so as to Hellenize the island and annex it by force, then Turkish Cypriots came face to face with a new period of agony, isolation, and bitter life st on the island. Starting from 21 December 1963, Turkey and the Red Crescent are the ones which started helping and donating for Turkish Cypriots with n hesitation and drawbacks. In addition to a good variety of humanitarian aid for Turkish Cypriots, Red Cross Directorate also issued a series of 5 stamps named Aid Stamp for Cyprus and the financial donations also presented to Turkish Cypriot community on the island. This scientific study aims at this unknown humanitarian aid supplied and donated by Turkish Red Crescent General Directorate.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Akdeniz için Birlik Projesi ve Ortadoğu
    (2012) Demircan, Esra Tuğaç; Keser, Ulvi; International Relations
    Bu tezde 18. yüzyıldan bu yana önemini koruyan Akdeniz bağlamında Ortadoğu coğrafyasındaki menfaat çakışmaları ve çatışmaları ele alınmıştır.Küresel güç olan Amerika Birleşik Devletleri, kıtasal güç olan Fransa, İngiltere, Almanya ve Çin'in jeostrateji ve jeoekonomi bağlamında çatışma bölgesi olan Akdeniz, Ortadoğu'nun ve özellikle de İsrail'in nefes borularından birisini teşkil etmektedir. Bu anlamda Akdeniz jeostratejisi sadece Ortadoğu için değil, bütün dünya için önem arz etmektedir.Söz konusu çalışmada Ortadoğu bölgesinde İsrail'i yalnız bırakmamak ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni Avrupa Birliği'nden uzaklaştırmak için tasarlanmış ?Club Med? projesi denilen Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin ?Akdeniz İçin Birlik Projesi? incelenmiştir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Amerikan Hegemonyasının Devamı ve Ortadoğu'nun Yeniden Yapılandırılması Arasındaki Pozitif Korelasyon
    (2013) Duran, Ali; Keser, Ulvi; International Relations
    21. yüzyılın başında 11 Eylül 2001'de yaşanan terör olayı sonrası İslami terör ile mücadele merkezli oluşturulan ABD dış politikası çerçevesinde Afganistan ve Irak işgal edilmiş, tüm Müslümanlar için potansiyel terörist algısı yaratılmıştır. 2008 yılına gelindiğinde Irak'ta artan İran etkisi ve Afganistan'da yürütülen mücadelenin somut bir sonuç vermemesi bir de üstüne üstlük tüm bu mücadelelerin yürütülebilmesi için yapılan harcamaların diğer etkenler ile birlikte ABD ekonomisini krize itmesi ve yürütülen bu politikalar sonucu başta Müslüman kitleler olmak üzere tüm dünya halklarında ABD imajının zedelenmesi sonuçları ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu tablo karşısında ABD, hegemonyanın devamını esas alan genel stratejisi doğrultusunda hatalı olan dış politik yaklaşımını ve 2008 Başkanlık seçimlerinde yönetimini değiştirmiştir.2008 Ekonomik krizi, ABD'nin Irak'tan çekilmesi ve 2010 yılında Ortadoğu'da başlayan Arap Baharı süreci kapsamında ABD dış politikasında hissedilen değişiklik; ABD'nin bölgede etkisinin azaldığı, gelişmelerin ABD insiyatifinin dışında gerçekleştiği iddialarını gündeme taşımıştır. ABD yanlısı otoriter liderler olan Hüsnü Mübarek, Salih ve Bin Ali'nin iktidarlarını kaybetmeleri, El Nahda ve Müslüman Kardeşler gibi İslami grupların bulundukları ülkelerde iktidara gelmeleri ise ABD etkisinin azaldığı iddiasını kuvvetlendiren gelişmeler olarak değerlendirilmiştir. ABD'nin 2008 yılında Mısır'da Mübarek sonrası için muhalifler ile görüştüğü, 2006 yılında Suriye'de Esad rejimi muhaliflerine mali destek sağladığı bilgileri bize Arap Baharı sürecine ABD'nin hazırlıksız yakalandığı iddialarının yanlış olduğunu göstermektedir. 1979 İran Devrimi'nde Şah'ın devrilmesine, 27 Mayıs 1960 İhtilali'nde Türkiye'de Menderes iktidarının son bulmasına da ABD yönetimi ses çıkarmamıştır. Kısacası Mübarek, Salih, Bin Ali gibi ABD ile uyumlu liderlerin bölge ülkelerinde görevlerini kaybetmeleri ilk değildir. ABD ile uyumlu politikalar izledikleri sürece bölge ülkelerinde iktidarda kimin olduğunun ABD açısından bir önemi yoktur. Henüz kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen anılan ülkelerde ABD aleyhine radikal bir dış politika değişikliği de söz konusu olmamış, bilakis Libya gibi kazanımlarda olmuştur.ABD'nin küresel hegemonyasının devamı için enerji kaynaklarının ve ulaşım yollarının kontrol altında tutulması hayati öneme sahiptir. Bu durum muhtemel rakipler Çin ve Hindistan'ın hızla artan enerji ihtiyacı ile birlikte düşünüldüğünde bir kat daha artmaktadır. Ayrıca 1970'li yıllarda Bretton Woods sisteminin yıkılmasından sonra Amerikan dolarının küresel para olma vasfını devam ettirmesini sağlayan en önemli etkenlerden birisinin petrolün dolar ile satılması olduğu unutulmamaldır. Ortadoğu'da ABD etkisinin devamı bölgedeki gelişmeleri yönlendirmesi ile paraleldir. Ortadoğu'daki değişimin ABD'nin kontrolü dışında gerçekleşmesi bölgede ABD etkisinin sonu demektir. Bu ise ABD'nin enerji kaynaklarına hakimiyetinin bitmesi, bölgedeki etkisinin kaybolması nedeniyle enerjinin dolar ile satışı sebebiyle küresel mali sistemi elinde bulundurma avantajının sona ermesi yani hegemon statüsünün kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Kısacası küresel hegemonya mücadelesinin yapılacağı yer Ortadoğu'dur. Ortadoğu'da etkisini kaybeden ABD'nin tüm dünyade etkinliğini yitireceği bir gerçektir. Ortadoğu'daki değişim ile ABD hegemonyasının devamı arasında pozitif bir korealasyon söz konusudur. Bu sebeple bölgede yer alan ülkelerin kendine özgün koşullarını da esas alarak ABD'nin Ortadoğu'daki değişimi kendi ekseninde şekillendirmeye çalışacağı bir realitedir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Arap Baharı Sürecinde Mısır
    (2012) Tandoğan, Ali; Keser, Ulvi; International Relations
    Özgür ve demokratik bir devlet kurulması talebiyle Tunus?ta başlayan Arap Baharı Mısır?ı derinden etkilemiştir. Mısır, tarihsel kültürel mirası olan çeşitli dini ve etnik gruplarda oluşan bir nüfusu olan bir ülkedir. Tarih boyunca Mısır, Ortadoğu?da ve Kuzey Afrika?da her zaman önemli bir aktör olmuştur. Dolayısıyla Mısır siyasetindeki güncel gelişmeleri tahlil etmek ve anlamak hayati bir önem taşır. Bu nedenle Mısır?ın değişimini daha iyi anlamak için Hüsnü Mübarek rejimine karşı gerçekleştirilen halk ayaklanmasında siyasi aktörlerin ve bürokrasinin sergilediği tutum ve sonuçlar iyi incelenmelidir. Bu çalışma Hüsnü Mübarek?in 11 Şubat 2011 tarihinde görevini bırakmasının ardından oluşan kargaşa ortamındaki yeni siyasi aktörler ve duruşlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca Mısır devriminin arka planının anlaşılabilmesi için son üç cumhurbaşkanının dönemi, bölgede yaşanan Arap-İsrail savaşları ve iç siyasete yön veren partiler de incelenmiştir. Halk Meclisi ve cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında ortaya çıkan yeni siyasi düzenin ülke içindeki yeni dengeleri gösteriyor olması bu açıdan dikkate değerdir. Mübarek bürokrasisinin seçim sürecine müdahale etmesi rejimin Mısır halkının talep ettiği radikal değişimlerin hızına ayak uyduramayacağını göstermektedir. Sonuç olarak devrim hale devam etmekte olan bir süreçtir ve yeni siyasi aktörlerin elde ettikleri kazanımları genişleterek korumaya çalışacakları anlaşılmaktadır. Anahtar Sözcükler1. Arap Baharı2. Mısır3. Hüsnü Mübarek4. Müslüman Kardeşler5. Seçimler
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Avrupa Birliği'nin Yasa Dışı Göç Politikası ve Bu Politikanın Türkiye'nin Üyelik Sürecine Etkileri
    (2012) Baykul, Başak Pınar; Keser, Ulvi; International Relations
    Küreselleşmenin sunduğu ulaşım ve haberleşme olanakları sayesinde insan mobilitesi önceki yıllara göre önemli ölçüde artmıştır. Yine küreselleşmeden kaynaklanan ekonomik sorunlar insan mobilitesine ivme kazandırmaktadır. Ülkeler arasındaki gelişmişlik ve refah uçurumunun derinleşmesi sonucu, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan ve daha iyi bir yaşam arayışında olan insanlar, gelişmiş ülkelere göç etmektedir. Ayrıca iç savaş, kıtlık, doğal afetler gibi unsurlar da göçe katkıda bulunmaktadır.AB son küresel krize rağmen dünyanın pek çok bölgesiyle kıyaslandığında halen istikrarlı ve müreffeh bir coğrafyadır. Bu durum onu göç hareketlerinin hedefi haline getirmektedir. Göçün olumsuz etkilerinden uzak kalmayı amaçlayan Avrupa Birliği bir yandan yasa dışı önleyici tedbirler almakta, diğer yandan yasal göç kanallarını nitelikli göçmenlere uygun biçimde yeniden düzenlemektedir.Yasal göç kanallarının tıkanması AB ülkelerine gitmek isteyen göçmenleri yasa dışı yollara sevk etmektedir. Çoğu gelişmekte olan Asya ve Afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin büyük bölümü Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye üzerinden girmeye çalışmaktadır. Türk-Yunan kara sınırından ya da Ege kıyılarımızdan önce Yunanistan'a, ardından diğer AB ülkelerine geçen yasa dışı göçmenler, ülkemizi de yasa dışı göçün içine çekmektedir.Türkiye Avrupa Birliği'ne yönelik yasa dışı göç akımlarının kaynağını oluşturmamaktadır. Türkiye'nin Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarını birleştirme özelliğinden yararlanan suç örgütleri, göçmenleri ülkemiz üzerinden yasa dışı geçiş yapmaya yöneltmektedir. Sonuçta Türkiye Avrupa Birliği'ne yönelik yasa dışı göç hareketlerinden transit ülke olarak etkilenmektedir.AB'ye yönelik yasa dışı göçün önlenmesi konusunda Türkiye olanakları çerçevesinde her türlü çabayı göstermektedir. Ancak bu çabanın başarıya ulaşması için Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye gereken desteği vermesi gerekmektedir. Türkiye'nin coğrafi konumu nedeniyle Avrupa Birliği'nin yasa dışı göçle mücadelede ona her zaman ihtiyacı vardır. Yasa dışı göç sorunu ile tek başına mücadele etmek zorunda bırakılmış bir Türkiye, Avrupa Birliği için her zaman risk oluşturacaktır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Bloody Chrıstmas Of 1963 In Cyprus In The Lıght Of Amerıcan Documents
    (2013) Keser, Ulvi; International Relations
    Kıbrıs adası tarih boyunca göçler ve sorunlar adası olarak bilinmiştir. Son yüzyıla göz atıldığında görülecektir ki savaşın ve mücadelelerin dışındaymış gibi görünse de ada her zaman kendisini çatışmaların, savaşların ve mücadelelerin tam orta yerinde bulmuştur. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak ada hem menfaat çatışmalarının hem de ada merkezli başka çatışmaların tam ortasında yer alır. Ayrıca Kıbrıslı Rumların adayı Yunanlaştırmaya yönelik Enosis girişimleri yanınnda İngilizlerin Yunanistan’a yönelik politikası da ada etrafındaki sorunları kat be kat artırır. Adanın durumunu özellikle 1 Nisan 1955 tarihinden itibaren başlayarak sadece İngilizlere ve Türklere değil kendilerine yardımcı olmayan Rumlara yönelik de terör girişimlerine başlayan ve 16 Ağustos 1960 tarihinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluncaya kadar devam eden EOKA saldırılarına göz atılacak olursa ada pek çok masum insanın ölümüne yol açan saldırılar ve tedhiş eylemleriyle sarsılmıştır. Kıbrıslı Türkler bir yandan bu saldırılardan kurtulmaya çalışırken bir yandan da Volkan, 9 Eylül ve Türk Mukavemet Teşkilatı gibi yeraltı teşkilatları kurmuşlardır. Öte yandan sonuncusu hariç bütün organizasyonlar Yunanistan destekli profesyonel EOKA yapılanması karşısında başarısız olmuştur. Öte yandan Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasına rağmen Kıbrıs Türklerine yönelik Rum saldırıları devam eder ve cumhuriyet trajik bir olayla, Kanlı Noel denilen süreçte sona erer. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı Makarios’un da açıkça ifade ettiği üzere Kıbrıs Cumhuriyeti adanın Yunanistan’a ilhakı için bir atlama tahtası olmuştur. Bu bilimsel çalışmada 1963’ün ilk gününden itibaren yaşanılan siyasi gelişmeler ve Makarios tarafından yaratılan tuzaklar Amerikan belgeleri ışığında irdelenecektir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Publication
    A Critical Review Of Thebook, Çılgın Türkler Kıbrıs
    (2012) Keser, Ulvi; International Relations
    -
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Demografik ve Sosyo-kültürel Ölçütler Bağlamında Pkk-ıra Mukayesesi
    (2013) Ökten, Tolga; Keser, Ulvi; International Relations
    Türkiye Cumhuriyeti devleti uzun yıllardır ayrılıkçı hareketler ve etnik milliyetçi terör örgütleriyle mücadele etmektedir. Türkiye, Irak, İran ve Suriye topraklarının bir bölümünde ?Birleşik Bağımsız Kürdistan? ilan edilmesini hedef alarak kurulan PKK, yaklaşık 30 yıldan beri Türkiye genelinde terör eylemler yürütmektedir. Süreç içinde PKK?nın silahlı faaliyetlerinin sona erdirilmesi amacıyla çok sayıda fikir, öneri ve girişim ortaya atılmıştır. Bu kapsamda, dünya üzerinde etnik bölücü/ayrılıkçı terör örgütleri ile mücadele eden ülkelerin attığı adımlar ve çözüm girişimleri akademisyenler, basın mensupları, araştırmacılar ve devlet birimleri tarafından yakından takip edilmiş ve PKK ile sürdürülen mücadelede örnek olarak gösterilmiştir. Kuzey İrlanda?nın İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmesi amacıyla terör eylemleri gerçekleştiren IRA?nın silah bırakmasını sağlanması amacıyla yürütülen Kuzey İrlanda barış süreci de bu kapsamda ele alınmaktadır. Ayrılıkçı hareketler genel biçimiyle parçası olduğu ülkeden ayrılarak bağımsız bir devlet kurmayı amaçlamakla birlikte, sahip oldukları demografik özellikleri nedeniyle farklılık göstermektedir. Bu çerçevede çalışmada; farklı ekonomik, sosyal, etnik, dini, kültürel vb. özelliklere ve geçmişe sahip olan ülkelerdeki ayrılıkçı terör hareketlerine yönelik benzer çözümleri uygulanıp uygulanamayacağı sorusu IRA-PKK örneği üzerinden karşılaştırmalı olarak incelecektir. Çalışmada PKK ve IRA örneklerindeki toplumlararası ilişkilerin yapısı, İngiliz hükümetlerinin IRA ile mücadelede/müzakerelerde izlediği yöntemler, getirilen çözüm önerileri ve sonuçları tarihsel perspektif içinde değerlendirilerek PKK örneğinde başarılı olup olmayacağı belirlenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Ayrılıkçı Terör, Kuzey İrlanda Barış Süreci, IRA, PKK
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Doğu Akdeni̇z’de Güvenli̇k ve Kıbrıs Adasının Stratejik Pozisyonu
    (Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2012) Keser, Ulvi; International Relations
    Türkiye ve KKTC’nin mavi vatanı olan Doğu Akdeniz’in stratejik önemi, özellikle soğuk savaşın ertesinde uluslararası alanda ve bölgede meydana gelen hızlı politik-ekonomik gelişme ve değişimler nedeniyle daha da artmaktadır. Aynı şekilde stratejik konumuna bağlı olarak Türkiye’nin güvenlik bağlamında en hassas dengelerinden birisini oluşturan Kıbrıs adası başta İngiltere ve ABD olmak üzere Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Avrupa Birliği ülkeleri açısından da stratejik ve askeri önemini korumaktadır. Bugün gelinen noktada özellikle Doğu Akdeniz merkezli olarak yaşanılan doğal gaz krizi, Arap Baharı ve Libya Operasyonu gibi hassas konular bölgeyi bir kere daha uluslararası kamuoyunun gündemine taşımış ve özellikle Doğu Akdeniz coğrafyasında Kıbrıs adasının stratejik önemini ön plana çıkartmıştır. Bütün bunların yanında bugün İngiltere, ABD, AB ülkeleri ve Birleşmiş Milletlere bağlı askeri güçler Kıbrıs’ta farklı nedenlerle de olsa görev başındadır. İskenderun Körfezi’ne doğru uzanan bir uçak gemisine benzetilen coğrafi özellikleriyle ada her dönem stratejik önem ve özelliğini korur. Bu çalışma kapsamında Doğu Akdeniz genelinde Kıbrıs eksenli olarak bölgenin stratejik önemi ve son dönem güvenlik durumu irdelenecektir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    İkinci dünya savaşı'nda Kıbrıslı katırcılar ve İngiliz sömürge yönetimine kesitsel bir bakış
    (2013) Keser, Ulvi; Keser, Hazel; International Relations
    Her ne kadar İkinci Dünya Savaşı sürecinde Kıbrıs adası savaşın dışındaymış gibi görünse de bir yandan İtalyanların ve Almanların çeşitli saldırıları, diğer taraftan savaş ekonomisinin yarattığı yıkım nedeniyle savaşı çok yakından hisseder. Ayrıca İngilterenin Birinci Dünya Savaşı sürecinde olduğu üzere sömürgesi ülkelerden insanları çeşitli şekillerde askere alması da söz konusu olunca Kıbrıslı Türkler de bir anda kendilerini savaşın içinde bulurlar. Her ne kadar katırcı olarak geri planda görev alacakları söylense de bu insanların hayatı tam bir drama dönüşür. Savaş sonunda bir kısmı hayatını, kaybetmiş, çoğu esir düşmüş, Avrupanın ve Afrikanın farklı noktalarında kaderleriyle baş başa bırakılmış ve unutulmuş durumdadırlar. Bu çalışma sömürgeci dünya düzeninin bir parçası olan İngilterenin Kıbrıs adasına yönelik siyasetine katırcılar bağlamında ışık tutmak için hazırlanmıştır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    İnşacılık Kuramı Bağlamında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Filistin Sorununa Yaklaşımı: 2002-2012
    (2014) Çakmakci, Çağatay; Keser, Ulvi; International Relations
    'İnşacılık Kuramı Bağlamında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Filistin Sorununa Yaklaşımı: 2002-2012' başlıklı bu tez çalışması, 2002 yılından bu yana iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politika yaklaşımını Filistin sorunu örneğinde incelemek amacıyla oluşturulmuştur. Soğuk Savaş sonrası kimlik, kültür ve değerler gibi devletlerarası ilişkilerin sosyal yönüne vurgu yapan inşacı kuram AKP'nin Filistin sorununa yönelik yaklaşımını anlamak adına referans kuram olarak tercih edilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2002 yılında yapılan seçimleri kazanarak tek başına iktidar olması, Türk siyasal hayatında önemli bir değişim başlatmış ve bu değişim Türk dış politikasına da yansımıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi çok boyutlu ve pro-aktif dış politika anlayışını geliştirerek Türkiye'nin bölgesel ve küresel açıdan önemli bir aktör olmasını amaç edinmiştir. Bölgesel ve küresel sorunlarda aktif bir dış politika yürüten Adalet ve Kalkınma Partisi, özellikle Ortadoğu bölgesindeki sorunlarda etkin olmaya çalışmıştır. Ortadoğu'da yaşanan ve küresel açıdan da uluslararası politikada önemli bir sorun olarak öne çıkan Filistin Sorunu, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin aktif dış politika yürütmeye çalıştığı en önemli örneklerden biri olmuştur. Türkiye, Filistin sorununda, İsrail'in Filistin politikasına karşılık, zamanla Filistin lehine politikalar yürütmeye başlamış, bu politika Davos Krizi, Alçak Koltuk Krizi ve Mavi Marmara saldırısı ile giderek açıklık kazanmıştır. Böylece Türkiye, Filistin sorununa yönelik ürettiği politikalar nedeniyle zamanla Filistin sorununun ana aktörleri arasında yer almıştır. Anahtar Kelimeler:Uluslararası İlişkiler Kuramları, İnşacılık Kuramı, Türk Dış Politikası, Adalet ve Kalkınma Partisi, Filistin Sorunu
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Jewish Survivors and Detention Camps in Cyprus After the Second World War
    (2013) Keser, Ulvi; International Relations
    Kıbrıs adası tarih boyunca hep huzursuzluklar, istikrarsızlıklar ve göçlerle anılmıştır. Coğrafi ve stratejik pozisyonu nedeniyle herkes için bir atlama tahtası halini de almıştır. İkinci Dünya Savaşı sürecinde ise savaş sanki dışarıdaymış gibi görünse de Kıbrıs tam da savaşın ortasında kalmıştır. İsrail dışında Kıbrıs adası Yahudi tarihinde son derece önemli bir rol oynamıştır. Bu durum göz önüne alınınca ister Akdeniz’in ortasında bir atlama tahtası olarak ister Yahudiler için evlerine dönüş yolunda bir duraklama noktası olsun Kıbrıs ve Yahudiler çeşitli nedenlerle sonu iyi bitmese de çok farklı bir iletişim içine girmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı’nın son sürecinde Nazi mezaliminden kaçmayı ve hayatta kalabilmeyi başarabilmiş Yahudiler o zamanlar İngiliz yönetiminde olan Filistin’e gitmenin yollarını aramaya başlarlar. O dönemde gemiyle Filistin’e gitmek kötü şartlar ve çoğunlukla İngiliz kısıtlamaları nedeniyle çok da kolay değildir. Yetersiz ve son derece ilkel şartları en iyi şekilde değerlendiren Yahudiler öncelikle Türkiye’ye ulaşmayı başarırlar. Maalesef Filistin’e yönelik rotaları ise planlandığı ve hayal edildiği kadar kolay değildir ve bu şanssız insanlar İngilizler tarafından açık denizde durdurulurlar ve Kıbrıs’taki toplama kamplarına nakledilirler. Kötü hayat şartları, İngiliz idaresinin katı ve acımasız yaklaşımı ve diğer olumsuzluklar bu insanların hayatını katlanılmaz hale getirirken pek çoğunun da hayatını kaybetmesine neden olur.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Kıbrıs Sorununda Avrupa Birliği'nin Rolü (1990-2004)
    (2014) Hatip, Emine; Keser, Ulvi; International Relations
    Bu çalışmanın çerçevesini Avrupa Birliği (AB)'nin Kıbrıs konusunda tarafsızlığını yitirmeye başladığı 1990 yılından bölünmüş bir Kıbrıs'ı Birliğe tam üye olarak kabul ettiği 2004 yılına kadar olan dönem oluşturmaktadır. İngiltere'nin 1961'de AET'ye tam üyelik başvurusu yapmasına paralel olarak Kıbrıs ile AB arasındaki ilişkiler gelişmeye başlamış ve 1970'lerde Kıbrıs Rum Kesimi AET ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalamıştır. İngiltere'nin 1961'de AET'ye tam üyelik başvurusu yapmasına paralel olarak Kıbrıs ile AB arasındaki ilişkiler gelişmeye başlamış ve 1970'lerde Kıbrıs Rum Kesimi AET ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalamıştır. AB 1990'lara kadar Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulabilmek için Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin çözüm yönünde attığı adımları güçlü bir şekilde desteklemiştir. 4 Temmuz 1990 tarihinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)'nin tam üyelik başvurusu üzerine Avrupa Topluluğu (AT) Kıbrıs'ın tam üyeliğe ehil olduğunu kabul etmiştir. AT sorunun çözümünü sağlamak için değil Kıbrıs'ın yer aldığı önemli bölgede kendi çıkarlarını korumak için söz konusu başvuruyu kabul etmiştir. Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı son BM planı Kasım 2002'de dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından 'Annan Planı' adıyla taraflara sunulmuştur. Çalışmada bu Planın olumlu ve olumsuz yanları ve neden Rumlar tarafından reddedildiği incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: 1. Kıbrıs Sorunu 2. BM 3. AB 4. Annan Planı
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Kıbrıs Türk Mücadele Tarihinde Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu- Nacak İşbirliği ve Ekonomik Kalkınma Gayretleri
    (2012) Keser, Ulvi; International Relations
    1949 kurulan ve özellikle 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluncaya kadar adada Kıbrıslı Türklere yönelik olarak son derece etkili olan Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu bu faaliyetlerini daha sonraki süreçte federasyonun yayın organı olarak görülen Nacak gazetesi vasıtasıyla Türk kamuoyuna daha rahat ve geniş ölçüde duyurma imkânı bulur. Her ne kadar Türk Mukavemet Teşkilatı’nın yayın organı olsa da Nacak gazetesi Kıbrıs Türklerinin sosyal, kültürel, ekonomik gelişmeleri, adada Türk ticari hayatının ayağa kaldırılması ve sosyal hayatın güçlendirilmesi bağlamında son derece etkin bir rol oynamıştır. Federasyon ile son derece uyumlu bir işbirliği içerisinde yayın yapan Nacak böylece Kıbrıs Türk basın tarihinde de farklı bir görev yüklenmiş olur.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Kıbrıs Türklerinde Mizah Anlayışı ve Unutulmuş Bir Nasreddin Hoca; Hasan Mulla Osman
    (2013) Keser, Ulvi; International Relations
    KıbrısTürk toplumu gerek seyirlik oyunları ve halk kültürünün zenginliği gerekse masallar, şiirler, söylenceler gibi sözlü kültürün çeşitliliği ile önemli bir araştırma sahasıdır. 1571 sonrasında Anadolu kültürünü Kıbrıs'a getirmiş ve bu adanın kendine has özellikleriyle bütün bunları harmanlamış olan Kıbrıs Türkleri kendine has kişisel özellikleriyle dönemin Nasreddin Hocası olarak adlandırılacak espri gücü yüksek, zeki ve kelimelerle oynamayı seven mizah sanatçılarına da sahiptir. İşte bu unutulan değerlerden birisi de Baf'ın Nasreddin Hocası Hasan Mulla Osman'dır. Özellikle Kıbrıs Türklerinin esaret ve Rum baskılarına ve kötülüklerine karşı hayatta kalma mücadelesi verdikleri dönemde Hasan Mulla Osman gerek kendine has tavrı gerekse hazırcevaplığıyla ön plana çıkar. Bütün güzel özelliklerine rağmen öte yandan o da zamanla maalesef unutulanlar arasına girmiş ve unutulmuştur.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Kıbrıs'ta 21 Aralık 1963 Kanlı Noel'i ve Kızılay
    (2012) Keser, Ulvi; International Relations
    16 Ağustos 1960 tarihinde Türkiye, Yunanistan ve İngilterenin garantörlüğünde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Rumların adayı Yunanlaştırmak gayretleri nedeniyle uzun süreli yaşamaz ve 21 Aralık 1963 günü tarihe Kanlı Noel olarak geçen Rum saldırıları sonrasında kurulan cumhuriyet fiili olarak yıkılır. Akritas Planı çerçevesinde başlatılan Rum saldırıları 1974 yılına kadar devam edecek ve Kıbrıs Türkleri yaşadıkları toprakları terk ederek daha güvenli bölgelerde çadır kentlerde yaşamaya mahkûm edileceklerdir. Bu çalışma kapsamında 21 Aralık 1963ün hemen ardından adaya yönelik başlatılan Kızılay faaliyetleri irdelenecektir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Master Thesis
    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet (kktc)'nin Meşruluğu Bağlamında Mülkiyet Sorunu
    (2011) Çağlar, Halime Nazlı; Keser, Ulvi; International Relations
    Bu çalışma önce İngiltere tarafından haksız ve tek taraflı olarak ilhak edilen daha sonra güç odakları tarafından uluslararası sorun haline getirilen, devreye önce Birleşmiş Milletler (BM), en son olarak da Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin girmesi sonrasında çok yönlü bir sorun olan KKTC'nin meşruluğu ve tanınması bağlamında, 1974 Barış Harekâtı sonrasında her iki toplumun geride bıraktıkları taşınmaz mallarla ilgili olarak özellikle AİHM tarafından alınan bazı kararları irdelemek amacıyla kaleme alınmıştır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    “lozan Sonrasında Kıbrıs Unutuldu Mu?” Sorusuna Kesitsel Bir Bakış ve M. Remzi Okan
    (2013) Keser, Ulvi; International Relations
    Kıbrıs özellikle Lozan sonrasında yeni bir tartışmanın içine girmiş ve zamanla Türkiye’nin Lozan görüşmeleri sırasında Kıbrıs adasını ve Kıbrıs Türklerini terk ettiği gibi temelsiz bir takım iddialar öne sürülmüştür. Savaştan yeni çıkmış, topraklarındaki işgalci güçleri 1919–1922 mücadelesinin ardından çıkarmayı başarmış Türkiye’nin Lozan’da yapabileceği başka bir şey söz konusu değildir ve yapılabilecek akıllıca stratejiyle ada İngiltere’ye bırakılmış; ancak Kıbrıs Türklerine yönelik her türlü destek ve yardım faaliyetleri aralıksız devam ettirilmiştir. Bu araştırmada Kıbrıslı gazeteci M. Remzi Okan’ın çalışmaları incelenerek adadaki Türk hakimiyeti son bulmasına rağmen Okan’ın çabaları ile Kemalizmin yayıldığı tespit edilmektedir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »