1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Birlik, Gültekin K."

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 6 of 6
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Akdeniz Anlaşmaları ve Türkiye’deki\ruygulamaları
    (2021) Birlik, Gültekin K.; Department of Social Sciences for University wide Courses
    İkinci Dünya Savaşı öncesinde yaşanan İspanya İç Savaşı’nda, revizyonist\rve anti-revizyonist blokların birbirleriyle olan mücadelesi nedeniyle\rAkdeniz’de deniz haydutluğu olayları yaşanmıştır. Ağustos 1937’de\rÇanakkale Boğazı önünde, Sovyetler Birliği’nden İspanya’daki\rCumhuriyetçilere yardım getiren iki geminin batırılmasıyla Türkiye de deniz\rhaydutluğundan etkilenmiştir. Deniz haydutluğuna karşı, Eylül 1937’de\ryapılan Nyon ve Cenevre Anlaşmalarına Türkiye de katılmış, “Akdeniz\rAnlaşmaları” kapsamında İngiliz savaş gemilerine iki liman tahsis etmiştir.\rAkdeniz Anlaşmaları gereğince, bütün karasularında denizaltı, gemi ve\ruçakların deniz haydutluğuna karşı tedbir alması gerekirken, Türkiye sadece\rÇanakkale Boğazı ile Gökçeada ve Bozcaada’nın karasularında denizaltılara\rkarşı tedbir almıştır. Türkiye’nin bu şekilde tedbir almasında deniz gücünün\rkapasitesi belirleyici olmakla birlikte, İtalya ile bir çatışma ortamı yaratmak\ristememesi de etkili olmuştur.\rAnlaşmalardan sonra deniz haydutluğu olayları Batı Akdeniz’de engellenemezken, Çanakkale Boğazı önünde ve Ege Denizi’nde bir daha\ryaşanmamıştır. Bunun nedeni, Anlaşmalarla alınan tedbirler değil, Sovyetler\rBirliği’nin İspanya’daki Cumhuriyetçilere yaptığı yardımı Boğazlar yerine,\rFransa üzerinden göndermeye başlamış olmasındandır. Türkiye, 1938\rsonunda İngiltere ile birlikte Anlaşmalardan çekilmek istemiş; ancak İngiltere\rBatı Akdeniz’de devam eden deniz haydutluğu nedeniyle bunu uygun\rgörmemiştir. Çekoslovakya ve Arnavutluk işgallerinin hemen sonrasında ise,\rTürkiye bütün imzacı devletlerden önce davranarak, 8 Nisan 1939’da\rAkdeniz Anlaşmalarından çekilmiştir. Türkiye, İkinci Dünya Savaşının\rhemen öncesinde, “ihtiyatlı ve acele” bir politika izleyerek, Akdeniz\rAnlaşmalarından kaynaklanabilecek çatışma ortamlarından sakınmak\ristemiştir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Atatürk Dönemi Dış Politikasında Barış İlkesinin Uygulanmasına Bir Örnek: İspanya İç Savaşı
    (2022) Birlik, Gültekin K.; Department of Social Sciences for University wide Courses
    Avrupa’daki pek çok devlet İspanya iç savaşına taraf olmuşken, Türkiye iç savaşa “karışmama” politikasını benimsemiştir. Türkiye bu kapsamda, iç savaştaki taraflara silah satışını ve Türk vatandaşlarının iç savaşa katılmasını yasaklamıştır. Türkiye iç savaştan, iç ve dış politika alanlarında olumsuz şekilde etkilenmesine karşın, benimsemiş olduğu “Yurtta Barış, Dünyada Barış” prensibinin gereği olarak, iç savaşın “barış” yoluyla çözümlenmesi yönünde çaba göstermiştir. İç savaş Cumhuriyetçilerin aleyhine gelişmesine rağmen, Türkiye iç savaş boyunca resmi olarak, seçilmiş olan Cumhuriyetçi hükümeti tanımıştır. Türkiye ancak iç savaş sona erdikten ve dünya tarafından tanındıktan sonra, Milliyetçi hükümeti tanımış ve karşılıklı olarak diplomatik temsilci değiştirmiştir. Türkiye, barış prensibinin bir gereği olarak, İspanya iç savaşının “insani yönüyle” yakından ilgilenmiştir. İç savaşın en büyük insani sorunu olan mülteciler konusunda, Madrid’de Türkiye’ye sığınan Milliyetçi İspanyol mülteciler sorununu, “siyasi geleneğine uygun olarak” çözmeye karar vermiş ve 1937 yılında mültecilerin İspanya’dan Türkiye’ye getirilmesi için girişimde bulunmuştur. 1938 yılında Madrid’de Türkiye’ye sığınan Milliyetçi İspanyol mültecilere Cumhuriyetçi hükümetin bu kez müdahalede bulunması üzerine tepkiler göstermiştir. Türkiye resmi olarak seçilmiş olan Cumhuriyetçi hükümeti tanımakla birlikte, iç savaş boyunca, ihtiyacı olduğunda hem Milliyetçilere, hem de Cumhuriyetçilere “insani yardımda” bulunmuştur. Türk basını her iki tarafı destekleyen yayınlar yapsa da, esas itibarıyla, Türkiye’nin barış prensibine paralel olarak, İspanya’nın iç işlerine müdahale edilmemesini, çözümün İspanyollara bırakılmasını ve sorunun barış yoluyla çözümlenmesini savunmuştur.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    CUMHURBAŞKANI İSMET İNÖNÜ’NÜN TRABZON ZİYARETLERİ
    (2018) Birlik, Gültekin K.; Department of Social Sciences for University wide Courses
    İsmet İnönü cumhurbaşkanlığı döneminde Trabzon’a üç kez ziyarette bulunmuştur.İsmet İnönü’nün 1943 ve 1946’da yaptığı ziyaretlerdeki karşılanışı ve Trabzonlularınziyaretlerden dolayı hissettikleri, yerel ve ulusal basında oldukça abartılı ifadelerleanlatılmıştır. Yine ilk iki ziyaretinde İsmet İnönü için “Milli Şef”, “Başbuğ” gibi hitaplarkullanan basın, İsmet İnönü’nün vasıflarını, Milli Mücadele ve Lozan’daki başarıları ileİkinci Dünya Savaşı’na Türkiye’yi sokmaması olarak göstermiştir. İlk iki ziyaretinde İsmetİnönü’den Trabzonluların beklentileri, liman ve demiryolu olarak dile getirilmiştir. İsmetİnönü de bu beklentileri karşılayacak şekilde açıklamalarda bulunmuş, ikinci ziyaretindensonra Trabzon limanının temeli atılmıştır.İsmet İnönü’nün 1947’deki son ziyareti yerel basında, eski ziyaretlerine oranla çokaz yer bulmuş, Trabzonluların ziyaret nedeniyle hissettikleri artık eski abartılı ifadelerleaçıklanmamış ve kendisine “Milli Şef” yerine “Cumhurbaşkanı” olarak hitap edilmiştir.Bu ziyaret sırasında Trabzonlular tarafından, İsmet İnönü’den herhangi bir beklenti dedile getirilmemiştir. İsmet İnönü üç ziyaretinde de, Trabzon’da Atatürk’e hediye edilen vedaha sonra Atatürk için müze haline getirilen “Atatürk Köşkü’nde” kalmıştı. Bu köşk ilk ikiziyaretinde İsmet İnönü’nün “köşkü” olarak görülürken, 1947’deki son ziyaretinde tekrar“Atatürk’ün köşkü” olarak anılmaya başlanmıştır.İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı olarak Trabzon’a ilk kez geldiği gün olan 28 Eylülgününde, “dönüm yılı” adıyla kutlamalar yapılmasına karar verilmişti. Ancak bu kutlamalarsadece 1944 ve 1945 yıllarında gerçekleşmiş, daha sonraki yıllarda herhangi bir kutlamayapılmamıştır. Gerek bu kutlamaların sonlanması, gerekse 1947 yılındaki ziyarette görülendeğişiklikler, çok partili hayata geçiş sonrasında yaşanmıştır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    İSTANBUL HÜKÜMETLERİNİN BURSA’DA MİLLİ MÜCADELE’Yİ ÖNLEME GİRİŞİMLERİ
    (2020) Birlik, Gültekin K.; Department of Social Sciences for University wide Courses
    Hem İstanbul’a yakın olması hem de çok sayıda Padişah taraftarının bulunması nedeniyle, başlangıçta Bursalılar İstanbul hükümetlerinin etkisi altında kalmış, Milli Mücadele’ye ise mesafeli olmuştu. Albay Bekir Sami (Günsav) Bey’in Haziran 1919’da Bursa’ya gelişiyle birlikte, bir yandan İstanbul hükümetinin etkisi sınırlandırılırken, diğer yandan Milli Mücadele yönünde çalışmalar başlatıldı. İstanbul hükümeti bölgedeki Milli Mücadele’yi ortadan kaldırmak için, Şubat 1920’de İkinci Anzavur İsyanı’nı başlattı. Bu isyanda İngilizler de etkili oldu. İstanbul hükümeti uyguladığı etkin propagandayla Bigalı ve Gönenlilerin çoğunluğunun isyana katılmasını sağladığı gibi, isyanı bastırmak için toplanan birliklerde firarlara da neden oldu. Anzavur Biga, Gönen ve Bandırma’yı ele geçirdikten sonra Bursa’ya ilerlerken, Milli Mücadele liderlerinin öldürülmesi gerektiğini açıklayan İstanbul fetvası 10 Nisan 1920’de yayınlandı. Anadolu’da karşı fetva yayınlansa da, fetva özellikle erleri etkiledi ve silahlarını isyancılara bırakarak, dağılmalarına neden oldu. Ancak, Bursa’da alınan tedbirlerle, Anzavur İsyanı bastırılarak İstanbul hükümetinin tehdidi ortadan kaldırıldı ve Bursa’nın Milli Mücadele safında kalması sağlandı.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Millî Mücadele Dönemi’nde Yunan Ordusu’nun Bursa'yı İşgali
    (2023) Birlik, Gültekin K.; Department of Social Sciences for University wide Courses
    İstanbul’un 16 Mart 1920’deki resmî işgalinin amaçlarından biri de, millî kuvvetleri İstanbul’dan uzak tutmak olmuştur. Bununla birlikte, millî kuvvetler 4 Temmuz’da İstanbul Beykoz’da İngilizlere karşı saldırı gerçekleştirmiştir. Beykoz saldırısını büyük bir tehdit olarak algılayan İngilizler, İstanbul’u ve Boğazları denetim altında tutabilmek için Bursa’nın Yunan kuvvetlerince işgaline, işgali kolaylaştırmak için de Mudanya ve Gemlik’in İngiliz kuvvetlerince işgal edilmesine 4 Temmuz 1920’de karar vermiştir. Bursa’nın işgaliyle, İstanbul’un ve Boğazların kontrol altında tutulması amaçlanmıştır. Ancak, İstanbul hükûmetinin propagandasıyla işgalin amacı, millî kuvvetlerden kaynaklandığı iddia edilen “asayiş sorununu çözmek” olarak gösterilmiştir. 22 Haziran 1920’de başlayan Yunan ileri harekâtına karşı, ilk kez olarak Bursa’nın batısında savunma yapılmasına karar verilmiştir. Fakat İstanbul hükûmetinin Millî Mücadele aleyhinde yaptığı etkili propaganda, Bursa’yı savunacak olan 56’ncı Tümenin askerleri arasında yaygın olarak firarların yaşanmasına sebep olmuştur. Firarlar nedeniyle birliklerin etkinliklerinin ortadan kalkmasına, Mudanya ve Gemlik’in İngiliz kuvvetlerince işgal edilmesiyle geri çekilme yollarının kesilmesi ihtimali de eklenince, Bursa’nın batısında yapılmaya çalışılan savunma başarılı olamamıştır. Yunan kuvvetlerinin Eskişehir yönündeki harekâtına engel olabilmek için, Bursa’nın tahliye edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmış, tahliye sonrasında Bursa’nın yönetimini devralmak üzere mahalli bir heyetin seçimi yapılmıştır. Heyet, yapılan propaganda sonucu Bursa’nın işgal nedenini, “asayiş sorunu” olarak görmüş ve asayişin sağlanacağı garantisini vererek, işgali önlemek için girişimde bulunmak istemiştir. Fransızları aracı ederek İngilizlerle görüşmek amacında olan heyetin bu girişimini Mustafa Kemal Paşa, Fransızlar aracılığıyla İngilizlerin himayesine girmek olarak görmüş ve engellemiştir. Yakınlığı sebebiyle zaten İstanbul hükûmetinin etkisi altında bulunan Bursa, yapılan propagandanın etkisiyle, askerî birliklerin firarlarla dağılması sonucunda savunulamamış ve Yunan kuvvetleri tarafından 8 Temmuz 1920’de işgal edilmiştir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    MONTREUX BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ'NİN BİRİNCİ YILINDAKİ İHLALİNE TÜRKİYE'NİN YAKLAŞIMI
    (2022) Birlik, Gültekin K.; Department of Social Sciences for University wide Courses
    Revizyonist ve anti-revizyonist devletlerin İspanya İç Savaşı üzerinden karşılıklı olarak yürüttükleri mücadele sonucu, Ağustos 1937'de biri Türk karasularında olmak üzere iki Cumhuriyetçi İspanyol gemisi Bozcaada önünde denizaltılarca batırılmış ve Marmara Denizi'nde yabancı denizaltı tespit edilmiştir. 24 Ağustos 1937'deki Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle, Çanakkale Boğazı dışında herhangi bir tedbir alınmazken, bir yıl önce imzalanmış olan Montreux Boğazlar Sözleşmesi'ni ihlal eden Marmara Denizi'ndeki yabancı denizaltının teslim olması istenmiş, karşı koyması halinde imhası için emir verilmiştir. Marmara Denizi'nde yabancı denizaltının tekrar tespiti sonrasında, 9 Eylül 1937'deki Kararnameyle, izinsiz olarak Marmara Denizi'ne girecek yabancı denizaltıların teslim tekline karşı çıkmaları halinde imha edilmeleri gerektiği kararı tekrar alınmıştır. İç savaştan kaynaklanan deniz haydutluğu eylemlerinin Akdeniz'de yoğun olarak yaşanması sonucunda, 14 ve 17 Eylül 1937 tarihlerinde deniz haydutluğuna karşı, Türkiye'nin de katıldığı Akdeniz Anlaşmaları imzalanmıştır. Türkiye hem Akdeniz Anlaşmalarını yerine getirmek hem de Montreux Boğazlar Sözleşmesi ihlallerini önlemek için meçhul denizaltılara karşı 30 Eylül 1937'de birtakım tedbirler almıştır. Türkiye Akdeniz Anlaşmaları gereğince bütün karasularında deniz haydutluğuna karşı tedbir alması gerekirken, mevcut deniz gücünü dikkate alarak, 30 Eylül 1937'de Bakanlar Kurulunca kabul edilen ilk talimatname ile sadece Çanakkale Boğazı çıkışında tedbir almıştır. İkinci talimatname ile de Marmara Denizi'nde ve Boğazlarda deniz ulaşımının emniyeti için tedbirler almıştır. Marmara Denizi'ne yabancı denizaltının girmesinin ve İki Cumhuriyetçi İspanyol gemisinin Bozcaada önünde batırılmasının nedeni, Sovyetler Birliği'nin Cumhuriyetçi İspanyollara yardımını engellemekti. 1937'de artan deniz haydutluğu nedeniyle, Sovyetler Birliği Akdeniz yolunu kullanmaktan vazgeçmiş ve yardımını Fransa üzerinden göndermek zorunda kalmıştır. Gerek bu durum, gerekse Türkiye'nin aldığı tedbirler, Çanakkale Boğazı çıkışında deniz haydutluğunun sona ermesini ve Marmara Denizi'nde meçhul denizaltı faaliyetlerinin son bulmasını sağlamıştır.