D. H. Lawrence'ın makineleşen dünyada mücadele eden karakterlerinin ekoeleştirel bir incelemesi: Gökkuşağı ve Lady Chatterley'in Aşığı

Loading...
Thumbnail Image

Date

2022

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Open Access Color

OpenAIRE Downloads

OpenAIRE Views

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit
Department of English Language and Literature
(1997)
Founded in 1997, the Department of English Language and Literature is one of the first Departments of Atılım University. Through the graduate and doctorate degree programs in addition to the undergraduate program, the Department raises students and academicians. At the Department of English Language and Literature, we aim to graduate students who have studied and learned the English language and literature at an advanced level and developed the skill to produce ideas; as well as the ability to do analyses and academic research on literature. In addition to granting our students with the opportunity to develop their backgrounds in general culture, the education that we offer contributes to their interest and knowledge in contemporary and current issues. Accredited for 5 years from February 24th 2019 by FEDEK, our undergraduate program grants our students the opportunity to join Double-Major or Minor programs in Translation and Interpretation, and International Relations. Another option for the students of our Department is the Erasmus Exchange Program.

Journal Issue

Abstract

Bu çalışma Modernist bir yazar olan D.H. Lawrence'ın yirminci yüzyılda yazdığı Gökkuşağı (1915) ve Lady Chatterley'in Aşığı (1928) adlı romanlarını ekoeleştirel açıdan inceler. Endüstriyel devrimin hızla gelişerek insan hayatının her alanına yayıldığı bir dönemde yazılan bu eserler makineleşmenin doğa, insan ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerini başkarakterlerin insanlarla, toplumla ve doğayla kurdukları ilişkileri inceleyerek ortaya koyar. İki eserin başkahramanları, doğa bilinci gelişmiş ve yaşadıkları dönemin olaylarına eleştirel açıdan bakabilen sıra dışı kadın karakterlerdir. İkisinin de ortak kaygısı, erkek egemen bir dünyada insanoğlunun icat ettiği makinelerle doğayı yok etmesi ve doğa ile insanın doğuştan var olan organik bağını kopararak özünü yitirmesidir. Geçmişte ihtişamından ve gücünden korktuğu doğadan Tanrının kollarına sığınan insan, geliştirdiği yıkıcı makinelerle doğayı kendisine boyun eğen bir hizmetkara dönüştürür. Doğa ile bağı kalmayan ve kurduğu kapitalist sisteme köle olan insan bencilleşerek her şeye kar odaklı yaklaşmaya başlar. Kadın/erkek ilişkileri de dahil olmak üzere insan ilişkileri sevgi ve uyumdan uzak, kişisel çıkar ve maddiyat üzerine kurulmuş sahte ilişkilere dönüşür. İnsanın doğasında ve toplumda oluşan bu trajik değişime sessiz kalamayan başkarakterler-Connie Chatterley ve Ursula Bragwen- çareyi yalnızlıkta ve yozlaşan toplumdan geriye kalan bir parça doğaya sığınmakta bulurlar. Ursula için bu kaçış kendi dünyasından olmayan bir erkekle evlenmeyi reddedip onun buyruğu altına girmekten kaçınmak iken, Connie için üst sınıfı temsil eden kocasını ve ona sunduğu zengin hayatı terk edip kendi ruhuna hitap eden ve bedensel arzularını tatmin eden alt sınıftan bir erkekle doğanın içinde sakin ve sade bir hayat kurmak olur.
This work analyses the Modernist writer D.H. Lawrence's twentieth-century novels The Rainbow (1915) and Lady Chatterley's Lover (1928) from an ecocritical point of view. Written during an era when the industrial revolution was quickly spreading and affecting all facets of human life, these works examine the heroines' connections with people, society, and nature to demonstrate the detrimental impacts of mechanization on nature, humans, and society. The protagonists of both works are outstanding female characters with a strong sense of environmental consciousness and a tendency to critically evaluate current events. Both are concerned that in a male dominated world, people will harm nature with the machines they build, and that humans will lose their essence by severing their intrinsic organic relationship with nature. Man, who sought refuge in the arms of God in the past from nature's magnificence and power, converts nature into a servant who submits to him through the destructive machinery he creates. Man, who is no longer connected with nature and is a slave to the capitalist system he established becomes selfish and starts to approach everything with a profit-oriented mindset. Human relations, including male/female relations, degenerate into false relationships defined by self-interest and materialism rather than passion and harmony. The main characters, Connie Chatterley and Ursula Bragwen, who refuse to remain silent in the face of this tragic transformation in human nature and society, find solace in isolation and seeking refuge in a fragment of nature that has survived the degeneration of modern civilization. For Ursula, this means refusing to marry a man who is not her equal and avoiding being ruled by him, whereas for Connie, it means abandoning her upper-class husband and renouncing the luxurious life he offers in exchange for a simple and quiet existence in nature with a lower-class man who appeals to her soul and satisfies her desire for sensuality.

Description

Keywords

İngiliz Dili ve Edebiyatı, English Linguistics and Literature

Turkish CoHE Thesis Center URL

Fields of Science

Citation

WoS Q

Scopus Q

Source

Volume

Issue

Start Page

0

End Page

91