Çifte Hareket: AB'nin Düşüşü ve Türkiye için Artan Önemi
No Thumbnail Available
Date
2013
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Bilim ve Teknoloji
Open Access Color
OpenAIRE Downloads
OpenAIRE Views
Abstract
13. senesine girdiğimiz 2000'ler hem AB hem de
Türkiye için önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem
olmaktadır. Kısa bir süre önce Nobel Barış Ödülü’yle
de tescillendiği üzere, uzun bir uluslararası çatışma
tarihine sahip olan bir kıtadaki iyi niyetli ve yapıcı
bir proje olan Avrupa Birliği 62. yılında1
düşündürücü
bir ekonomik krizden geçmektedir. Bir bütün olarak
birliğin ekonomisi beş senedir yerinde sayarken
kamu açığı oranı toplam gelirin %4.4’üne ulaşmış,2
işsiz sayısı ise 16 milyondan 26 milyona çıkmıştır.3
Farklı kültür ve özelliklerdeki ulusal sistemlerden
bir birleşik ekonomi inşa etmenin zorluklarının
farkına varmakta olan birlik özellikle Akdenizli
üyelerindeki halk ayaklanmalarıyla çalkalanırken bu
ülkelerin siyasi liderleri de bir yandan seçmenlerini
yatıştırmaya çalışmakta diğer yandan da ülkelerinin
birliğe duydukları sadakatın sınırlarını sorgulamaktadır.
Kimi yorumcuların AB projesinin varlığını tehdit
ettiğini öne sürdükleri mevcut krizin temel nedeni ise
ekonomik değil kültüreldir.4
AB lokomotif ekonomisi
olan Almanya’nın endüstriyel kültürünü yansıtacak
şekilde, yürürlüğe sokulan mekanizmaların amaçlarına
uygun çalışacakları varsayımı üzerine inşa edilmiş bir
kurumdur. İşbirliğine dayalı bir konfederasyon olmanın
ötesine gitmekten kaçınan AB’de üyelerinin birliğin
himayesine güvenerek sorumsuzca davranmalarını
engelleyici bir dizi önlem alınmıştır. Bunlardan birisi
merkez bankalarının geleneksel rollerinden birisi olan
son çare kreditörlüğünün Avrupa Merkez Bankası’na
verilmemiş olması, bir diğeri ise tüm Avro bölgesini
temsil eden bir ortak tahvilin ihraç edilmeyişidir. Üye
ülkelerin borçlanma iştahlarını sınırlayarak ulusal
borç sorunlarını birliğe yıkmalarını önleme amacıyla
düşünülen bu fikirlerin uygulamadaki sonuçlarının
ise birliğin güney üyelerinde kuzeydekilerden farklı
olduğu görülmektedir. Yunanistan, İtalya, Portekiz
ve İspanya’daki hükümetler AB üyeliklerinin ortaya
çıkardığı parasal genişleme imkanlarından seçici
olmaksızın faydalanmışlar, ancak bu fonları üretime
yönelik yatırımlara yeterince kanalize etmemeleri
nedeniyle hem kendi ekonomilerini hem de AB
ekonomisini bugünkü borç krizine taşımışlardır.
Description
Keywords
economics