TR-Dizin
Permanent URI for this collectionhttps://ada.atilim.edu.tr/handle/123456789/21
Browse
Browsing TR-Dizin by Journal "Alternatif Politika"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Article Covıd-19’un Suriyeli Mülteciler İçin Yarattığı Çok Boyutlu Zorluklar: Ankara Vaka Çalışması(2022) Özdemir, Zelal; Dogangun, Gokten; Keysan, Asuman Özgür; Political Science and Public AdministrationCOVID-19 küresel salgını tüm dünyayı etkilese de mevcut çalışmalar sınıf, yaş, toplumsal cinsiyet, sağlık durumu, engel durumu, göçmenlik, ikamet, etnisite gibi kimlik kategorilerinin bireylerin deneyimlerini farklılaştırdığını göstermektedir. Bu çalışma Ankara’nın Önder ve Battalgazi Mahallelerinde yaşayan 30 Suriyeli mülteci ile gerçekleştirilen derinlemesine mülakatlara odaklanarak mültecilerin COVID-19 sürecinde karşılaştıkları zorluklara ilişkin bir kavrayış sunmayı amaçlamaktadır. Bu çalışma mültecilerin bu salgın sebepli iki farklı düzlemde, çok katmanlı zorluklarla karşılaştıklarını ortaya koymaktadır. Pandeminin yarattığı bu zorlukların bir bölümünün Türkiye vatandaşlarıyla paylaşılan zorluklar olduğu görülürken; diğer bölümünün bilgi ve hizmetlere erişimde pandemi süreciyle derinleşen mülteci kimliklere özgü olduğu görülmüştür. Bu araştırma iki düzlemde de farklı kimlik kategorilerine sahip Suriyeli mültecilerin deneyimleri arasındaki farklılıkları ortaya koymaktadır.Article KUŞAK ve YOL GİRİŞİMİNİN FİNANSMANI: ÇİN’İN BORÇ TUZAĞI MI?(2020) Yıldırım, Nilgün Eliküçük; Energy Systems EngineeringÇin’in 21. yüzyıldaki en büyük altyapı yatırım girişimi olan Kuşak ve Yol Girişimi (KYG), Çin devlet kapitalizmi modelinin uluslararasında bir yatırım modeline dönüştürülmesinin ilk nüvesidir. Girişimin devlet-destekli yatırım girişimi olarak adlandırılmasına yol açan en önemli sebep, girişimdeki projelerin finansmanının Çin devlet ticari ve politika bankaları ve ulusal varlık fonları tarafından sağlanmasıdır. Fakat altyapı finansmanının ülke garantili tercihli krediler yoluyla sağlanması özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin borçlarını ödeyememeleri durumunda Çin kamu teşebbüsleriyle borç-öz sermaye takası anlaşmaları yapmalarına yol açmaktadır. Çin’in stratejik noktaları ele geçirmek için küçük ekonomileri bilinçli bir şekilde aşırı KYG borçlanmasına itmesi olarak tanımlanan borç tuzağı, KYG’nin aslında siyasi bir proje olduğu tartışmalarının merkezinde yer almaktadır. Bu çalışmada, öncelikle bankalar ve ulusal varlık fonlarının analiziyle Çin’in devlet sermayesini KYG finansmanına nasıl aktardığı ele alınacaktır. Ardından borç sıkıntına düşen ülkelerdeki projelerin Çin için stratejik bir önem arz edip etmediği analiz edilecektir.Article NEOLİBERAL YENİDEN ÖLÇEKLENME ETKİSİ ALTINDA TÜRKİYE’DE KENTLEŞME POLİTİKASININ DÖNÜŞÜMÜ(2018) Şahin, Savaş Zafer; Department of Public Administration and Political ScienceSon yirmi yıldır küresel iklim değişikliğinden göç hareketlerine,iktisadi ve toplumsal dönüşüm süreçlerinden hızlı teknolojikgelişmeye kadar çeşitli unsurların etkisi altında tüm dünyadakentleşme sürecinin yeniden tanımlanması için farklı politikaseçenekleri tartışılmaktadır. Bu seçenekler arasında neoliberalideolojinin etkisi altındaki kentsel politikanın baskın bir şekildeöne çıktığı söylenebilir. Bu tür bir kentsel politika seçeneğidevletin mekânsal ölçeğinin yeniden yapılandırılmasına, kentselmekânın sermaye birikiminin doğrudan bir aracı halinegetirilmesine ilişkin bir dizi uygulamanın meşrulaştırılması ilegörünür hale gelmektedir. Türkiye’de de bu tür politikalarınuygulanmasının ikili bir politika yapısı ortaya çıkardığıgörülmektedir. Bir yandan yönetişim kavramına uygun birşekilde katılımcı ve geniş kapsamlı politika yapım süreçlerigerçekleştirilirken öte yandan da bu politika oluşturmasüreçleriyle tutarsız pragmatik yaklaşımlar ve büyük kentsel projelerle kentsel mekânın sermaye birikim süreçlerine dahiledilmesi sağlanmaktadır. Bu karşıtlık Türkiye’nin kentleşmepolitikasının yapımına ilişkin Kentleşme Şurası, KENTGES veŞehircilik Şurası gibi süreçlerde ve belgelerde açık bir şekildeizlenebilmektedir. Bu yazıda yeniden ölçeklenme süreçlerininetkisi altındaki Türkiye’de kentleşme politikasına ilişkinçelişkiler ve dönüşüm bu örneklerden yola çıkılarak ortayakonacaktır.Article Sekülerleşmeye Farklı Teorik Perspektifler ve Göçün Avrupa’nın Gelecekteki Dindarlığı Üzerindeki Etkisi(2022) Akdemir, Tuğba Gürçel; Political Science and Public AdministrationSekülerleşme ve dindarlığın yükselişi tartışması, Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar nedeniyle Avrupa’ya yönelen yoğun göçle birlikte farklı bir boyuta taşındı. Sekülerleşme literatürü, modernleşme ile uyumlu olarak doğrusal bir yükseliş trendi bekliyor ve Avrupa’nın her ikisi için de merkez noktası olmasını öngörüyordu. Bu çalışma, sekülerleşme tartışmasını ele alarak güncel göç dalgasını, bu görece ihmal edilmiş olan bağlamda incelemektedir. Ana fikir, sekülerleşme kuramları içerisinde dinde pazar modeli yaklaşımının ve varoluşsal güvenlik paradigmasının Avrupa’da din-devlet ilişkilerinin geleceği ile ilgili daha geniş bir açıklama gücüne sahip olduğudur. Buna göre, klasik sekülerleşme kuramlarının beklediğinin aksine, göçün sonucu olarak dini çoğulculuk ve hem doğum oranları hem de dindarlıkları Avrupalılardan daha yüksek olan Müslüman göçmenlerin Avrupa’daki dindarlığı artırmaları öngörülmektedir. Bu manada, dini alandaki tartışmaları büyük ölçüde geride bırakmış olan Avrupa, yaşanan göç fenomeni nedeniyle yeni bir mücadele ile karşı karşıya kalabilir.Article YERELLİK-POPÜLERLİK EKSENİNDE TÜRKİYE’DE ÇEVRE MÜCADELELERİ(2018) Özen, Hayriye; Department of Public Administration and Political ScienceTüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda çevre mücadelelerinde dikkate değer bir artış yaşandı. 1990’ların hemen başından itibaren doğmaya başlayan ve altın madenciliği, hidroelektrik santraller, termik santraller ve nükleer santraller gibi projelere olumsuz çevresel etkileri nedeniyle karşı çıkan bu mücadeleler, 2000’li yıllarda belirgin bir ivme kazanarak ülkenin hemen tüm bölgelerine yayıldılar. Bu makale Doğu Karadeniz bölgesinde HES projelerine karşı ve Ege ve Güney Marmara bölgelerinde altın madenciliği projelerine karşı 2000’li yıllarda doğan protesto hareketlerine odaklanarak şu soruya yanıt arıyor: HES ve altın madenciliğine karşı yerelde doğan çeşitli protesto hareketleri bölgesel veya ulusal ölçekte etkili olabilecek kolektif bir siyasal özneye ya da, diğer bir deyişle, karşı-hegemonik bir popüler harekete dönüşme potansiyeline ne ölçüde sahip oldular? Bu soruya cevaben hem altın madenciliği hem de HES karşıtı mücadelelerin, yerelliği aşan bir karaktere bürünmelerine karşın popüler hareketlere dönüşemedikleri tartışılıyor. Her iki mücadele de, yereldeki altın madenciliği ve HES projelerine karşıtlığın ötesine geçen bir söylem inşa ettiler ve yerelin yanı sıra yerelin dışından da çeşitli toplumsal grupları harekete geçirdiler. Bununla birlikte, her iki mücadele de harekete geçirdiği heterojen grupları kolektif bir kimlik etrafında bütünleştirerek ulusal ölçekte etkili olabilecek popüler bir siyasal özneye dönüşemedi. Çalışmada söz konusu mücadelelerin kolektif bir kimlik inşa edememesinin nedenlerine ilişkin olarak dört faktörün öne çıktığı ileri sürülüyor: yerelliğin süregiden baskısı; parlamenter temsiliyetin eksikliği, protestocuların mevcut kimlik ve aidiyetlerinin hakimiyeti; ve, iktidar blokunun protesto hareketlerini yönetmek ve kontrol etmek üzere geliştirdiği dil ve pratikler. Çalışma, yerellik ile popülerlik arasında bir nitelik kazanan çevre mücadelelerinin oldukça önemli kazanımlarına rağmen, neoliberal rasyonaliteyle şekillendirilen kamu politikalarının içerdiği çevresel tehditler karşısında güçlü bir itiraza dönüşemediklerine işaret ederek sonlanıyor.