Aras, Gökşen

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Aras, Goksen
Aras,G.
Gökşen Aras
A., Goksen
G.,Aras
A.,Goksen
Aras, Gökşen
Gökşen, Aras
A., Gökşen
Aras,Goksen
A.,Gökşen
Goksen, Aras
G., Aras
Job Title
Doktor Öğretim Üyesi
Email Address
goksen.aras@atilim.edu.tr
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

52

Articles

13

Citation Count

6

Supervised Theses

33

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 52
  • Doctoral Thesis
    Sarah Scott'ın A Description Of Millennium Hall, Florence Dixie'nin Gloriana; Or, The Revolution Of 1900 ve Fay Weldon'nın Darcy's Utopia Adlı Eserlerinde Ütopik Söylemin İncelenmesi
    (2017) Düzgün, Şebnem; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    Sarah Scott'ın A Description of Millenium Hall (1762), Florence Dixie'nin Gloriana; Or, The Revolution of 1900 (1890) ve Fay Weldon'ın Darcy's Utopia (1990) adlı eserleri yönetici sınıfta bulunan erkeklerin gücünü ve imtiyazlarını meşrulaştıran ataerkil politikaları eleştirir. Sırasıyla on sekizinci yüzyıl ortasında, on dokuzuncu ve yirminci yüzyıl sonlarında etkili olan feminist akımlardan etkilenmiş olan Scott, Dixie ve Weldon, kadın başkahramanları aracılığıyla feminist ütopyalarında baskıcı ataerkil ideolojiye ve söyleme karşı çıkarlar. Cinsiyet ayrımcılığını sosyo-politik bir sorun olarak ele alan kadın kahramanlar, kadınların zihinsel ve fiziksel yönlerden daha aşağı bir konumda oldukları varsayımının din, eğitim ve evlilik gibi sosyal kurumlar tarafından dayatıldığını ileri sürerler. Ayrıca, kadınların ve ikincil toplumsal, ırksal ve dini sınıfların baskılanması arasında da benzerlik kurarlar. Tez, çoğunlukla Foucault'nun ve feministlerin söylemlerine gönderme yaparak Scott, Dixie ve Weldon'ın eserlerinde kadınların ezilmesi ve sömürülmesi konusunu tartışır ve toplumsal cinsiyet meselesinin farklı sosyo-tarihsel açılardan ele alınsa da başkahramanların, kadınların ezilmesinin ideolojik olduğunu ve kadınların sözde biyolojik, zihinsel veya ahlaki açıdan güçsüzlükleriyle ilgili olmadığını savunduklarını açıklamayı amaçlar. Ayrıca, kadınların ikincil konuma itilmesinin, gücün üst sınıf Hıristiyan beyaz erkeklerin ellerinde toplanmasını savunan ataerkil devlet tarafından yasallaştırıldığını iddia ettikleri ortaya konur. Tez, Scott, Dixie ve Weldon'ın kadın kahramanlarının, kadınların erkek egemenliğinden kurtarılması için ataerkil gücü pekiştiren geleneksel sosyal, ekonomik, politik, dini ve ahlaki ideolojilerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini savundukları sonucuna varır.
  • Master Thesis
    Angela Carter'ın Düzenbazları: Düzen Bozanlar ve Yeniden Yapanlar
    (2023) Balcı, Şeyda Yağmur; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature; Department of Modern Languages
    Bu tez Angela Carter'ın seçili öykülerinde tekrar eden bir figür olan 'düzenbaz' (trickster) karakterinin öykülerdeki düzeni bozmada ya da yeniden kurmada nasıl etkili olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Teze konu olan öykülerdeki birbirinden farklı karakterlerin benzer amaçlarla kullanılışı arketipsel edebi eleştiri ışığında incelendiğinde öykülerde tekrar eden bir düzen bozma ya da yeniden kurma modeli olduğu görülmektedir. Kadın ve erkek düzenbaz karakterlerinin ayrı bölümlerde ele alındığı bu tezde, Angela Carter'ın yeniden yazdığı yetişkin masallarındaki bozulan ya da yeniden kurulan düzenler ve düzenbaz karakterlerinin bu düzenler üzerindeki etkileri gözler önüne serilmektedir. Tezde incelenen eserler Burning Your Boats isimli koleksiyondan alınmış ve 'The Bloody Chamber' öyküsündeki anne, 'The Snow Child' öyküsündeki kontes, 'The Company of Wolves' öyküsündeki genç kız, 'Loves of Lady Purple' öyküsündeki Lady Purple ve 'Master' öyküsündeki Friday kadın düzenbaz karakterleri olarak incelenmiştir. Erkek düzenbaz karakterleri ise 'The Lady of House of Love' öyküsündeki genç asker, 'The Erl-King' öyküsündeki Erl-King, 'Puss-in-Boots' öyküsündeki Master ve son olarak 'The Executioner's Beautiful Daughter' öyküsündeki cellattır. Teze konu olan öyküler ışığında ve bu öykülerden hareketle, düzenbaz figürünün özellikleri dolayısıyla Angela Carter'a baskın düzeni bozma, mevcut düzeni koruma ve yeni düzen kurma noktalarında yardımcı olduğu sonucuna varılmıştır.
  • Article
    YURT DIŞINDA YAŞAYAN TÜRKLERİN TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ'NE KATILIM SÜRECİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
    (2015) Korkmaz, Murat; Aras, Gökşen; Yücel, Ali Serdar; Department of English Language and Literature
    Türkiye AB ilişkileri sadece siyasi bir süreçten ibaret değildir. Bu süreç içerisinde yaşayan halklar vardır. Bu kişilerin AB'ye ilişkin düşüncelerini, beklentilerini ve yaşam deneyimlerini öğrenmek demokrasi ve onunla ilişkili olarak AB'ye yönelik bilinçli bir kamu (gündemi) oluşturabilmek açısından gereklidir. Türk insanı göçmen statüsü veya vatandaş olarak yıllardır AB ülkelerinde yaşamaktadır. Ancak gelinen noktada Türkiye'nin üyeliğinin artık ne kadar gerekli olduğu ve Türk insanına neler sağlayabileceği sorgulanmaktadır. Bu araştırma, AB deneyimini fiili olarak yaşamakta olan Türk vatandaşlarının Birlik hakkındaki düşüncelerini bilimsel verilerle ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Bir anket uygulaması ile desteklenen bu çalışmada önemli bulgulara ulaşılmıştır. Bu araştırmada Yurtdışında yaşayan Türklerin Avrupa Birliği'ne ve Türkiye'nin AB'ye üyeliğine bakış açısı konusu incelenmiştir. Bu bağlamda Avrupa genelinde toplam 6 ülkede 5515 katılımcıya iki bölümden oluşan toplam 35 soruluk bir anket formu uygulanmıştır. Avrupa Birliği hakkında ne derece bilgiye sahip oldukları ve bilgi kaynaklarının neler olduğu, AB'ye ilişkin düşünceleri ve ardından AB ve entegrasyon hakkındaki görüşleri 5'li likert ölçekle sorgulanmıştır. AB'ye ilişkin özelliklerin demografik değişkenlere göre değişim gösterip göstermediği test edilmiştir. Oluşturulan ölçeğin güvenilirliğini test etmek amacıyla Cronbach's alpha analizi uygulanmış ve güvenirlik katsayısı 0,952 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, Türklerin Avrupa kıtasındaki varlığının Türkiye'nin AB'ye üye olma sürecinde bir destek olduğu görülmektedir. Özellikle STK'ların temsiliyeti Türkiye'nin AB'ye girmesi konusunda oldukça destek olmaktadır. Katılımcılar Türkiye'nin AB'ye girmesine imkânsız olarak bakmaktadırlar. Türkiye'nin hiçbir zaman bir AB ülkesi olamayacağına dair inanç yüksektir. Yaş değişkeni ile AB'ye katılım konusunda destek ve ülkeye uyum sorununa ilişkin görüşlerde farklılıklar tespit edilmiştir. Ayrıca gelir durumu ülkelere göre farklılık göstermemektedir. Tüm ülke vatandaşlarının gelir düzeylerinin düşük olduğu bulunmuştur. Cinsiyet ile AB'nin dezavantajlı olduğunu düşünme arasındaki ilişki bağımsız bulunmuştur. Her iki cinste AB dezavantajlı olarak görülmektedir
  • Article
    TÜRKİYE'DE KADIN İSTİHDAMININ AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDEKİ KADIN İSTİHDAMI İLE KARŞILAŞTIRILMASI
    (2013) Korkmaz, Murat; Alacahan, Nur Dilbaz; Tuna, Dilek Cesim; Yücel, Ali Serdar; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    Günümüzde ekonomik ve toplumsal kalkınmaya doğrudan etkisi olan işsizlik ve istihdam, ülkelerin önemle üzerinde durmaları gereken bir konu haline gelmiştir. Bu durumdan etkilenen en önemli kesimi muhakkak kadınlar oluşturmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin büyük oranda devam ettiği günümüz toplumlarında refah seviyesinin yükseltilmesi ve kalkınmanın sürdürülebilmesi bakımından kadın istihdamı önem arz etmektedir. Günümüzde kadın istihdamının mevcut durumunun gelişmiş ya da gelişmekte olan diğer ülkelerle karşılaştırılarak ortaya konulması konuya ışık tutacak ve bu konuda izlenecek politikalara rehberlik yapacaktır. Bu karşılaştırmalar sonucunda ortaya çıkan benzerlikler ve farklılıklar değerlendirilerek Türkiye'de kadın istihdamına ilişkin daha somut değerlendirmeler yapılması sağlanabilecektir. Bu çalışma, istatistikî veriler çerçevesinde Türkiye'deki kadın istihdamının iş pazarı açısından gelişmiş bir ülke olan ABD'deki kadın istihdamına göre nerede bulunduğunu ve buna etki eden faktörlerin neler olduğunu belirlemeyi amaçlamaktadır. Çalışma Türkiye istatistik kurumu veri tabanı ve Amerika birleşik devletleri gerçekleştirilmiştir. Çalışma genel olarak 2000 yılı ve sonrası verileri kullanılarak durumlarda dönem daraltılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde temel istatistikler karşılaştırılarak iki ülke arasındaki farklar belirlenmeye çalışılmıştır. İstihdamın toplam iş gücüne oranı, meslek ve eğitim kırılımları gibi değişkenler ve iki ülke arasındaki farklar belirlenmiştir. İkinci bölümünde ise Regresyon ve Granger Nedensellik analizleri kullanılarak GSMH ile İstihdam değişkeni arasındaki ilişkinin ölçüsü ve yönü belirlenmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak, Amerika'nın sanayideki köklü geçmişinin etkisiyle kadın istihdamı ve sektör dağılımları Türkiye kadın istihdamı rakamlarına göre oldukça farklı bulunmuştur. Amerika'da 2000'li yıllardan bu yana kadın istihdamındaki gelişim %5 seviyesinde iken, Türkiye'de bu oran %25 olarak bulunmuştur. Bu farklılığın, Amerika'da kadın nüfusunun istihdama katılımının daha erken dönemlerde olmasından, Türkiye'de ise son yıllarda kadınların çalışma hayatına dâhil edilebilmesi için gösterilen çabalardan kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca krizin istihdam üzerindeki etkisi sonucunda işsizlik oranlarının her iki ülkede de yükseldiği ve krizin bittiği dönemde bir toparlanma evresine girildiği bulunmuştur. İş gücüne katılım oranların bakıldığında ise; Amerika'daki katılım oranlarının %50'ler seviyesinde iken, bu oranın Türkiye'de %25'ler seviyesinde kaldığı, Amerika'da çalışan kadınların büyük çoğunluğunun yüksek eğitim gerektiren yönetimsel işlerde çalışırken, Türkiye'de çalışan kadınların daha çok balıkçılık veya zirai sektörlerde yoğunlaştıkları görülmüştür. Araştırmada elde edilen bir başka sonuç ise; ABD'de GSMH artışının, kadın istihdamında artışa neden olurken Türkiye'de her ikisinin bir birinin nedeni olduğu yönündedir.
  • Article
    Edebiyatta Yaratıcılık ve Madde Bağımlılığı
    (2020) Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    : Bilindiği üzere, bireyin en büyük arzusu varlığını ispat etmek olmuştur ve kendini gerçekleştirme eylemi de ürettikleriyle özdeşleştirilmiştir. Bu noktada yaratıcılığın insanın en değerli gücü olduğu söylenebilir. Pek çok etkenle şekillenen yaratıcılık, çoğunlukla görünenin ötesini keşfedebilecek algı, sezgi ve ifade gücüne sahip yazar ve sanatçılara atfedilmektedir. Ancak, bu keşif yolunda, yazar ve sanatçıların bilgi ve yetenekleri dışında farklı yöntemlere de ihtiyaç duydukları ifade edilmiştir. Afyon ve esrarın bazı yazarlar ve sanatçılar tarafından fiziksel rahatsızlıklarının tedavisinde kullanıldığı ifade edilse de bu maddelerin, bu maddelere bağımlı olan yazar ve sanatçıların hayal güçlerine ve yaratıcılıklarına katkı sağlayıp sağlamadığı önemli bir tartışma konusu olmuştur. İngiliz edebiyatının tanınmış yazarlarından Thomas De Quincey, bağımlılığını itiraf ettiği Bir İngiliz Afyon Tiryakisinin İtirafları başlıklı eserinde afyon kullanımına ve etkilerine dikkat çekmektedir. Charles Baudelaire, Yapma Cennetler başlıklı eserinde, afyon ve esrar kullanımı ile ilgili görüşlerini ortaya koymaktadır. Alman edebiyat eleştirmeni ve kültür tarihçisi Walter Benjamin’in Esrar Üzerine başlıklı eseri, 1927-1934 yılları arasındaki uyuşturucu deneylerinin tutanaklarını içermektedir. Bu çalışmanın amacı, yaratıcılık kavramını, afyon ve esrarın on dokuzuncu yüzyılda ve öncesinde kullanım alanlarını, fiziksel ve psikolojik etkilerini, bağımlılık kavramını açıklamak, yukarıda adı geçen üç esere ve uyuşturucu kullandığı iddia edilen yazarlara, özellikle Samuel Taylor Coleridge’e göndermeler yaparak, edebiyat, üretim, yaratıcılık ve bağımlılık ilişkisini değerlendirmektir.
  • Master Thesis
    Andrea Levy'in Küçük Ada ve Nadeem Aslam'ın Kaybolan Sevgililere Yollar Adlı Romanlarında Göçmenlerin Diaspora Kimlikleri
    (2021) Çalış, Sıla; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    Bu tezin amacı, göç etmenin kimlik ve aidiyet oluşumu üzerindeki etkilerini Andrea Levy'in Küçük Ada (2004) ve Nadeem Aslam'ın Kaybolan Sevgililere Yollar (2004) başlıklı romanlarında Karayipli ve Asyalı karakterleri diaspora bağlamında analiz ederek araştırmaktır. İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllardan sonra, savaş zamanında Britanya'ya hizmet etmiş ya da Britanya sömürge eğitiminin etkisiyle büyümüş olan eski sömürge ülkelerindeki insanlardan Britanya'ya büyük çaplı bir göç hareketi vardı. Bu göçmenlerin zihniyetinin altında yatan fikir onları kucaklayan, rüyalar ülkesi olarak yüceltilen 'anavatana' gidiyor olmaktı. Fakat bir diaspora topluluğun üyeleri olarak kendi topraklarından uzakta hayali Britanya'da yaşamaya başladıkça, kültürel, fiziksel ve psikolojik dışlanma ile karşı karşıya kalırlar ve bunun sonuncunda benlik yitiminin acılarını ve kayıp yuvanın sancılarını çekerler. Bu yeni topraklardaki sorunlarına ek olarak, kendi öz gelenekleri ile göç ettikleri ülkenin gelenekleri arasında sıkışmış hissederler. Dolayısıyla diaspora alanında yabancı kültürün değerlerinde kendilerine anlam bulmaya çalışırlar. Bu yüzden bu çalışma, Britanya'da yeni bir kimlik ortaya koyma çabalarının yanı sıra aidiyet duygusunu inşa etmeye çalışan Asyalı ve Siyahi göçmenlerin edebi temsillerinin incelenmesini amaçlamaktadır. Ayrıca, bu tez diaspora kimliğin ve aidiyetin sabit bir kavram olmadığını, daha ziyade sürekli yenilenen, değişen ve gelişen bir olgu olduğunu analiz eder. Anahtar Kelimeler: Göçmen Edebiyatı, diaspora, kimlik krizi, Küçük Ada, Kaybolan Sevgililere Yollar
  • Doctoral Thesis
    Sam Selvon'un Yalnız Londralılar (1956), Tayeb Salih'in Kuzeye Göç Mevsimi (1966) ve Hanif Kureishi'nin Varoşların Budası'nda (1990) Yer Alan Göçmen Deneyiminin Yansıtılması
    (2020) Takva, Serdar; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    Bu tez göçmenlerin nasıl ötekileştirildiğini, yabancılaştırıldığını ve sonuç itibariyle ne Batılı ne de Doğulu şeklinde tanımlanan parçalanmış kimliklere nasıl zorlandıklarını yansıtmayı amaçlamaktadır. Çalışma, Sam Selvon'un, Tayeb Salih'in ve Hanif Kureishi'nin postkolonyal romanlarında yer alan göçmen deneyimini sömürge sonrası teori ışığında özellikle Fanon bağlamında inceleyecektir. Avrupa Emperyalizmi, diğer ulusların sistematik bir şekilde sömürülmesi olarak onbeşinci yüzyılda sömürgecilik faaliyetleriyle ortaya çıktı. Avrupalı güçler Ötekileri medenileştireceklerini iddia ederek batılı olmayan toplumları köleleştirdi, bu sayede zenginleşip dünya çapındaki ekonomiyi tahakkümleri altına aldılar. Emperyal güçler arasında, Büyük Britanya Emperyalizm tarihindeki en etkin ülke olmuştur. Britanya'nın sömürge faaliyetleri Elizabeth döneminde başlamış ondokuzuncu yüzyılda zirveye ulaşmış ve yirminci yüzyılın ikinci çeyreğine kadar devam etmiştir. Britanya Karayiplerden Afrika ve Asya'ya birçok ulusu egemenliği altına almış ve bu ulusların ekonomilerinde, politikalarında ve kültürlerinde önemli rol oynamıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından baskın ideolojisini kaybetmesi sonucunda, eski sömürgelerden topluluklar, ülkelerindeki ekonomik ve politik çalkantılardan dolayı daha iyi eğitim ve iş bulmak amacıyla Britanya'ya özellikle Londra'ya göç etmeye başladılar. 'Tersine sömürge' olarak nitelendirilen bu tür göç faaliyetleri İngiltere'nin sosyo-kültürel yapısını değiştirmiş ve ülkenin hızlı bir şekilde çok-kültürlü bir ülkeye dönüşmesine sebep olmuştur. Sömürge sonrası dönemde göçmenler anavatan tarafından kabul edilmeyi ümit ederken Batının öteki ile ilgili ideolojik algısı değişmemiş dolayısıyla, göçmenler göç sonrası ötekileştirici politikalara maruz kalmışlardır.
  • Master Thesis
    Oliver Twist, David Copperfield ve Zor Zamanlar Romanlarındaki Çocuk İşçiliğinin Marxist Açıdan İncelenmesi
    (2018) Janabı, Yahıa Haroon Dhaıghem; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    Bu tez, Oliver Twist, David Copperfield ve Zor Zamanlar romanlarındaki çocuk işçiliğini Marksist açıdan incelemeyi amaçlamaktadır. Bu tezde vurgulanmak istenen düşünce, bu üç romanın yazıldığı dönemde çocukların sömürülmesi ve kötü davranışlara maruz kalmalarıdır. Örneğin, Oliver Twist romanında, düşkünler yurdundaki dehşet verici durumlar, yankesicilik, fuhuş ve 1834 Yoksulluk Kanunu eleştirel bir bakış açısıyla yorumlanacaktır. David Copperfield romanında da pek çok benzer sosyal olgu yer almaktadır. Zor Zamanlar'da ise Faydacılık fikrini benimseyen Bay Creakle'ın yönettiği okuldaki öğrencilerin zihinlerini nasıl şekillendirdiği işlenecektir. Dickens, çocuklara kötü davranılmasını ve onların dövülmesine odaklanmakta ve buna ilişkin örnekler sunmaktadır. Birinci örnek, David'in üvey babası ve kız kardeşi tarafından dövülmesi ve kötü muameleye maruz kalmasıdır. İkinci örnek ise, Salem House Okulundaki öğrencilere kötü davranılması, onların dövülmesi, sınıfsal ayrım ve bu ayrımın etkileridir. Dickens, üst sınıftan Steerforth ve alt sınıftan Bay Mell olmak üzere iki model yaratır. Dickens, Bay Mell'in Steerforth'a karşı çıktıktan sonra okuldan nasıl kovulduğunu yansıtır. Sonuç olarak, yukarıda bahsedilen konular Marksist ideolojinin üst sınıfın işçi sınıfını veya genel olarak fakirleri sömürdüğüne ilişkin söylemi çerçevesinde analiz edilecektir.
  • Master Thesis
    Margaret Atwood'un Surfacing ve Doris Lessing'ın The Cleft Başlıklı Eserlerinin Ekofeminist Yaklaşımla İncelenmesi
    (2017) Hani, Hani; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    Bu tez, Margaret Atwood'un Surfacing ve Doris Lessing'in The Cleft adlı eserlerindeki kadın, doğa ve ataerkillik arasındaki ilişkiyi ekofeminist yaklaşımla incelemektir. Bu çalışma, kadına ve çevreye karşı kötü muameleleri birlikte ele alarak, ataerkil yapıların bu koşulları nasıl meydana getirdiğini ele alır. Ekofeminizm kadının ve çevrenin değersizleştirilmesi arasında bir paralellik olduğunu ileri sürer. Bu çalışma ekofeminizmin tarihsel gelişimini ve bu kuramın dayandığı ilkeleri inceler. Bu çalışma aynı zamanda ekofeminizm ile benzer ideolojik özellikler taşıyan feminizm ve ekokritisizm gibi kuramlar arasındaki bağlantıları da ele alır. Bu çalışma ataerkil güçlerin ve yapıların, erkekleri kayırmak amacıyla yapılan çarpıtılmış kültürel değişimlerin sonucu olduğunu ortaya koyar. Bu güçler ve yapılar, erkeklerin daima kadın ve çevreye göre öncelikli olduğunu vurgular. Bu ataerkil benmerkezcilik kadın ve çevrenin istismar edilmesine yol açmaktadır. Üzerinde çalışılan iki roman karşılaştırmalı bir platformda ele alınmıştır ve bu romanlarda kadın, doğa ve ataerkillik gösterimlerinin arasında benzerlikler olduğu keşfedilmiştir. Ataerkillik üzerinde çalışılan bu romanlarda benzer araçları kullanarak kadın ve çevreyi istismar etmektedir. Bu çalışma ataerkil yapıların kadın ve çevreye saygı duyacak bir biçimde yeniden yapılandırılması gerekliliğini vurgulayan ekofeminist yaklaşımın sözü geçen romanlarda nasıl yansıtıldığını ortaya koymaktadır.
  • Master Thesis
    Virginia Woolf Un Mrs. Dalloway ve To The Lighthouse Eserlerinde Yabancılaşma Teması
    (2023) Aktaş, Gülen İpek; Aras, Gökşen; Department of English Language and Literature
    Yabancılaşma, topluma karşı empati eksikliği ve ondan soyutlanma duygusu ile karakterize edilen bir kopukluk ve ayrılma durumudur. Modern ve postmodern dünyada, bireyler genellikle kendilerini anlamsız bir varoluş içinde yaşarken bulurlar ve kendi çevrelerinde olmalarına rağmen zaman zaman yabancı gibi hissederler. Bu yabancılaşma deneyimi, hem modern hem de postmodern edebiyatta yaygın bir tema haline gelmiştir. Toplumsal baskılar ve kişisel deneyimlerle boğuşan karakterlerin tasviri yoluyla edebiyat, hayatlarında bir amaç ve tatmin duygusu bulmaya çalışan bu kahramanların karşılaştığı derin psikolojik ve sosyal sıkıntıları araştırır. Bu tez, Virginia Woolf'un en önemli romanlarından ikisi olan Mrs. Dalloway ve To the Lighthouse romanlarında yabancılaşma temasını ve çeşitli tezahürlerini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Tezin ilk bölümü, İngiliz modernleşme sürecini ve yabancılaşmanın bir nedeni olarak modernleşmeyi araştırmaktadır. Yabancılaşma çerçevesindeki faktörleri ve sonuçları anlamak için İngiliz modernleşmesinin rolünü incelemektedir. Bu incelemenin amacı, İngiliz modernleşmesi ve yabancılaşma arasındaki ilişkiyi keşfetmek, yabancılaşma kavramını ve edebi eserlerdeki uygulamasını anlamak için kapsamlı bir tanım, tarihsel arka plan ve teorik çerçeve sağlamaktır. Elde edilen bulgular, modernleşme süreci ile bu sürecin baskıcı etkilerinin bireyin belirli türden duygulara, bu durumda yabancılaşmaya kapılmasında nasıl bir rol oynadığı arasındaki bağlantıya işaret etmektedir. Tez, yabancılaşma duygusuna ışık tutmak için sırasıyla Seeman ve Fromm'un görüşlerine odaklanarak yabancılaşmanın kuramsal çerçevesini incelemekte ve iki romanı iki kuram çerçevesinde analiz etmektedir.