Sever, Dilşad Çiğdem

Loading...
Profile Picture
Name Variants
S., Dilşad Çiğdem
D. C. Sever
Sever,D.C.
Sever, Dilsad Cigdem
D.C.Sever
Dilsad Cigdem, Sever
Dilşad Çiğdem, Sever
S., Dilsad Cigdem
Sever, Dilşad Çiğdem
D. Ç. Sever
Sever,Dilsad Cigdem
Sever,D.Ç.
S.,Dilsad Cigdem
Dilşad Çiğdem Sever
D.Ç.Sever
D., Sever
D.,Sever
S.,Dilşad Çiğdem
Sever, Çiğdem
Sever Çiğdem
Job Title
Doçent Doktor
Email Address
cigdem.sever@atilim.edu.tr
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

22

Articles

16

Citation Count

0

Supervised Theses

6

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 22
  • Article
    Ya hep ya hiç: Kadın-erkek eşitliği ve soyadı meselesi
    (Bilim ve Teknoloji, 2013) Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    Eşitlik, özgürlük ve kardeşlik gibi ilkeler bakımından en önemli tarihsel kırılma noktası olarak görülen Fransız devriminin eşitliğe ilişkin ilk maddesi günümüzdeki kadın erkek eşitliği sorununu da betimler nitelikte. Fransız devriminin ardından 1791’de Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesinin yayınlanmasına götüren eşitlik sorunu günümüzde varlığını hala sürdürüyor. Bu yazıda bu sorunun bir parçası olarak Türkiye’de kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını kullanamamalarına ilişkin Medeni kanunun 187. Maddesi ve bu maddeye ilişkin bazı yargı kararları ele alınacaktır.
  • Article
    Soma ve Ermenek’i İşkence Yasağı Üzerinden Düşünmek
    (Güncel Hukuk, 2017) Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    “Yanan bizdik, siz kömür sandınız.” Şükrü Erbaş’ın bir şiiriyle böyle başlıyor TMMOB’un Soma raporu. İnsanın yutkunmasını güçleştiren bu cümle bir “değer”i sorguluyor aslında; can ile mal ve kar arasındaki tercihleri... Türkiye’de gelinen noktada madencilerin canları “fıtrat” olmanın ötesinde önlemlerin maliyeti ile tazminatlar/para cezaları arasındaki hesap farkına indirgenir gibi görünüyor. İşte tam da bu nokta tazminatları konuşmanın anlamsızlaştığı, hatta can yakmaya başladığı bir yer... Madenler üzerine hazırlanan raporların gösterdiği gibi konu artık iş güvenliği, idarenin sorumluluğu, ihale hukuku vb. retoriğin yetersiz kaldığı bir düzleme kaymış durumda ve bu yüzden meselenin bir iş ya da idare hukuku meselesi olmaktan öte bir insan hakları sorunu olarak ele alınması gerekiyor. Bu nedenle bu yazıda maden cinayetlerinin hatta genel anlamda madenlerdeki durumun belli koşullarda AİHS’in 3. maddesinde düzenlenen işkence yasağı üzerinden değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusunu sormaya çalışacağım.
  • Master Thesis
    2005 Irak Anayasası'nda federalizm
    (2018) Sever, Dilşad Çiğdem; Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    Federalizm Dünyada ABD, Rusya, Avustralya gibi ve bir çok devlet tarafından kullanılan bir sistemdir. bu sistem Devlet içinde Merkezi Hükümetin yanı sıra birden çok Hükümetten oluşmaktadır, yani Merkezi Hükümet dediğimiz Federal Devletin içinde bölge veya eyaletlerden oluşan Hükümetlerde vardır , bu birimlere Federe Devlet ismi verilmektedir, ve her federe devletin kendine özgü Anayasası Vardır, Ancak bu anayasanın federal devletin Anayasasıyla çelişmemelidir. Federal sistemde merkezi hükmet ve Bölgesel hükümet arasında bir yetki paylaşımı vardır, bu yetkiler ülkelerin anayasasında belirlenmektedir ve bu anayasanın katı olması gerekmektedir, ayrıca bu yetkileri güvence altına alan bir yüksek mahkemenin varlığına gerek vardır. Irak Cumhuriyeti bu sistemle yeni tanışmıştır, önceden Üniter bir devlet olan Irak 2003'ten sonra rejimin değişmesiyle birlikte ve daha sonra bu süreçte 2005 Anayasasında Federal sisteme geçiş yapmıştır. çalışmada ilk önce federal sistemi daha yeni benimseyen 2005 Irak Cumhuriyeti Anayasasını özellikleri incelenmiştir . Irak'taki federalizm, etnik ve idari temele dayanmaktadır: Bir yandan, etnik temelde bir bölgenin kurulmasını öngörmekte ve öte yandan, idari bir zeminde bir vilayete veya birden fazla vilayete bir bölge kurulması hakkını tanımaktadır. Bu sistem, dünyadaki federal deneyimler arasında bir emsal teşkil eder çünkü bölgelerin - idari ve etnik temelde kurulmasına izin verilmiştir. Oysa dünyada kurulan bazı federal sistemler mezhepçilik ve milliyetçilik farklılıklarına çözüm olarak ortaya çıkmıştır, örneğin İsviçre'de Federalizm dini bloklar arasındaki farklılıklara bir çözüm olarak, Belçika'daysa etnik ve dilsel nedenlerle kurulmuştu. Dünyadaki federal sistemlerle kıyaslandığında, Irak anayasasının bölgelere verdiği yetkilerin, diğer örneklere oranla çok daha fazla olduğunu görebiliyoruz. Örneğin on dokuzuncu yüzyılın ortalarında iç savaşa kapılan ABD ve bu savaşın en büyük nedenlerinden biri olan merkezi otorite pahasına eyaletlere verilen geniş yetkiydi. Kuzeydeki eyaletlerin, güneydeki ayrılık isteyen eyaletlerin karşısında zafer elde ettikten sonra merkezi otoriteye ülkenin birliğini koruyan geniş yetkiler verilmişti. Irak'ta federal sistemle birlikte idari adem-i merkeziyetçilik benimsenmiştir. İdari adem-i merkeziyet uyarınca, vilayetlere basit bir yürütme yetkisi verilmektedir; bu,- ulusal azınlıkların isteklerini yerine getirecek ve bu azınlıkların meşru haklarından yararlanmasına izin verecek bir sistemdir.
  • Article
    TÜRKİYE’DE DÜZENLEYİCİ KURUMLARIN YAPISI, İŞLEVİ VE DÖNÜŞÜMÜ
    (AÜHFD, 2017) Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    İlk olarak ABD’de ortaya çıkan ve 1970’lerden itibaren yeni bir işlev ve yapıyla pekçok ülkede benzer ortak özelliklerle yaygınlaşan düzenleyici kurumlar Türkiye’de de önemli bir işleve sahip olmuşlardır. Ancak idari ve siyasi kültür, ekonomik sistem ve idari teşkilatların yapısal özellikleri gibi etkenler nedeniyle bu kurumların işlev ve yapısı ülkeden ülkeye farklılaşabilmektedir. Temelde kurumsal özerklik ve karar organlarının bağımsızlığı nitelikleriyle ve ekonomik kamu düzenine ilişkin kolluk işlevleriyle düzenleyici kurumlar neo-liberal politikaların uygulanmasında etkili bir role sahip olmuş ve Türkiye’de kurulmalarının ardından geçen süre içerisinde daha iyi anlaşılmış, aynı zamanda idari teşkilatta yaşanan dönüşümden etkilenmişlerdir. Yerinden yönetim içerisinde yer alan bu kamu kurumlarıyla ilgili mevzuatta çok sık ve köklü değişiklikler yaşanmış ve genel bir eğilim olarak bu kurumlar üzerinde merkezi idarenin yetkilerinde bir artış yaşanmıştır.
  • Article
    AKADEMİSYENLERİN ÖZGÜRLÜKLERİ
    (Güncel Hukuk, 2017) Sever, Dilşad Çiğdem; Özenç, Berke; Law
    Akademik özgürlük. AYM'nin ifadeleriyle "özgür düşünce ve özgür çalışmaya elverişli bir ortam"da "gerçeği bulma" ve "yurttaki hareketleri izleyip eleştirme" amaçlarına yönelir.
  • Article
    Hukuk Öğrencilerinin Cinsiyet Eşitliği Algısı: Ankara’da Bir Saha Çalışması
    (2017) Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    Türkiye’de kadın hareketinin gündeminde cinsiyetçi ve eşitsiz normlar kadar cinsiyetçi mahkeme kararları da önemli bir yer tutar. Mahkeme kararları cinsiyetçiliğin yeniden üretildiği bir alan olabilmektedir ve norm düzeyinde sorunlar çözülse bile çözülemeyebileceğinden eşitsizliği derinleştirmektedir. Yargıçlar bakımından gündeme gelen bu eşitlik algısı sorununun kökenini arayabilmek adına Ankara’daki Hukuk fakültelerinde okuyan lisans öğrencilerine bir anket uygulanarak onların cinsiyet eşitliği konusundaki algısı ölçülmüştür. Ankara’da altı üniversitenin (Ankara, Atılım, Başkent, Çankaya, Gazi ve Ufuk Üniversiteleri)2 hukuk fakültelerinde yapılan toplam 483 ankette öğrencilerin hem gündelik hayatlarındaki, hem de hukuki anlamda cinsiyet eşitliği algısına ilişkin sorular sorulmuştur. Anket “kesinlikle katılıyorum”dan “kesinlikle katılmıyorum”a kadar giden birden beşe kadar aşamalı cevaplar şeklinde uygulanmıştır. Öğrencilere gündelik hayattaki eşitlik algıları, pozitif ayrımcılığa ve devletin eşitliğin sağlanmasındaki rolüne yaklaşımları, kadına karşı eviçi şiddet, Anayasa Mahkemesinin verdiği bazı kararlar özelinde ve Medeni Kanun değişikliği sırasında çok tartışılan ve eleştirilen konular doğrultusunda sorular yönlendirilmiştir. Bu anketin yanı sıra anket uygulanan Fakültelerin müfredatları ve ilgili ders kitapları da incelenmiştir. Ankara’da sadece Ankara ve Atılım Üniversitesinde doğrudan konuyla ilgili ders verildiği anlaşılmış; bunun dışında ders kitaplarında cinsiyetçi söylemler bulunmasa da konuya genellikle değinilmediği, kitapların cinsiyete ve eşitlik sorununa duyarsız olduğu görülmüştür.
  • Article
    Hapsedilenlere Muamele Bakımından BM’de Yeni Bir Dönem: Mandela Kuralları
    (Güncel Hukuk, 2017) Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    İnsanların özgürlükten mahrum bırakılabilmesinin normlarla koşullara bağlanması insan hakları alanında erken tarihli kazanımlardan olmakla birlikte hapishanelerde asgari standartlar geliştirilmesi fikri çok daha geç tarihlerde ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılın sonlarından 1970’lere kadar Almanya’da hapsedilenler1 özel güç ilişkisi kavramıyla karşılanarak bu kişilerin “birey olarak değil, devlet organizasyonunun bir parçası” olduğu ve bu nedenle bir hak öznesi olarak anayasal güvencelere sahip olmadığı kabul edilmekteydi.2 ABD’de ise 1871 yılında Ruffin v. Commonwealth kararında ABD Yüksek Mahkemesi hükümlüleri “sivil ölüler” olarak niteleyip hak ve özgürlüklerinden mahrum olduklarını belirtmişken sonraki kararlarında hapsedilenlerin anayasal haklara sahip olduğunu kabul etmeye başlamıştır.3 AİHM de hapsedilenlerin haklarını özellikle işkence yasağı ve özel hayatın korunması bakımından 2000’lerin başından bu yana daha geniş yorumlamaya başlamıştır.
  • Master Thesis
    Kamu Denetçiliği Kurumu, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarında işyerinde yıldırma (mobbing)
    (2021) Sever, Dilşad Çiğdem; Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    İşyerinde yıldırma (mobbing) gerek özel sektörde gerekse de kamuda çalışma hayatının en önemli sorunlarından birini oluşturmaktadır. Her ne kadar işyerinde yıldırmanın görünüm şekilleri iki sektör arasında farklılık gösterse de amaç aynıdır; çalışanı işyerinde yıldırma eylem ve işlemleriyle yıpratmak, bezdirmek, çalışma hayatından kopararak onu işyerinden uzaklaştırmaktır. Kamu kurumlarında işyerinde yıldırmanın daha çok, idarenin takdir yetkisi kapsamında olan idari işlemlerde sahip olduğu bu takdir yetkisini kamu hizmeti gereklerine ve kamu yararına aykırı bir şekilde kullanarak gerçekleştirildiği görülmektedir. İşyerinde yıldırmaya uğradığını iddia eden kamu görevlisinin başvurabileceği yargı dışı hukuki yollardan biri olan Kamu Denetçiliği Kurumuna başvuru, hukuki denetim ile birlikte hakkaniyet (yerindelik) denetimi yaparak idareye verdiği tavsiye kararları ile etkili bir başvuru yolu olduğu söylenebilir. İşyerinde yıldırma iddiası ile Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan şikayet başvurusu kararları ile İdari Yargıda açılan manevi tazminat davası ve Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru kararları arasında özellikle işyerinde yıldırma sürecinin değerlendirilmesi ve ispatı hususunda farklılıklar göze çarpmaktadır
  • Article
    HAPİSHANE İDARELERİNİN YETKİLERİ VE HAPSEDİLEN HAKLARININ SINIRI
    (TBB Dergisi, 2017) Sever, Dilşad Çiğdem; Law
    Bir kamu hizmeti sunan hapishane idarelerinin kullandığı yetkiler ile hapsedilenlerin idare ile ilişkileri diğer idari örgütlere göre özgün niteliklere sahiptir. İnsan haklarına duyarlı olan bu alanda son yıllarda Anayasa Mahkemesi hem anayasaya aykırılık, hem bireysel başvurularda çeşitli kararlar vermeye başlamıştır. Çalışmada genel bir sorun olarak başta yaptırım uygulama yetkileri olmak üzere hapishane idarelerinin yetkileri ile hapsedilen haklarının sınırı sorunu AİHM’in ve Anayasa Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararları çerçevesinde incelenmiştir.
  • Article
    İnsan Hakları Örgütlerinin AİHM’e Başvurma Ehliyeti Bakımından Câmpeanu Kararı
    (Güncel Hukuk, 2017) Sever, Dilşad Çiğdem; Hun, Sinem; Law
    Özgün nitelik ve amaçları nedeniyle insan hakları koruma mekanizmalarını kimin harekete geçirebileceği önemli bir meseledir. AİHM’e yapılan başvurular objektif nitelikli bir kamu davası niteliğinde olmadığından Sözleşmenin ihlal edildiğinin soyut olarak iddia edilmesi mümkün değildir; örneğin iç hukukun bir hükmüyle ulusal bir uygulamanın Sözleşmeye aykırı görülmesi nedeniyle başvuru yapılamaz. Bu nedenle AİHS’in 34. maddesine göre “Sözleşme ve protokollerindeki hakların ihlalinden zarar gördüğü iddiası olan her gerçek kişi veya hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları” AİHM’e başvurabilir. Bu maddeden anlaşıldığı üzere söz konusu hakkın ihlalinden bir zarar doğmuş olması ve bu zararla başvurucu arasında doğrudan bir bağlantı olması gerekir. Bu zarar ve bağlantının kapsamı konusunda ise AİHM içtihadı büyük önem taşır. AİHM’in Temmuz 2014’te verdiği Romanya’ya karşı Valentin Câmpeanu adına Centre For Legal Resources kararı1 yaşam hakkı ihlal edilen bir gerçek kişi adına bir insan hakları örgütünün dava açma ehliyetinin tanınmış olması nedeniyle AİHM içtihadında önemli bir yere sahip. Dava, 1985 doğumlu ve doğumundan itibaren bilinen yakın akrabası olmayan, çeşitli zihinsel engellere sahip ve HIV hastası olan, bütün hayatını devlet makamlarının bakımı altında geçirmiş ve ihmal sonucunda hastanede ölmüş olan Romen Valentin Câmpeanu’nun yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Romanya’da hukuki destek vermeye odaklı bir sivil toplum örgütünce açılmıştır. Bu yazıda mahkemenin kararında değindiği eski içtihadı ile bu karar özetlenerek yaklaşımı ele alınacak ve kararın iç hukukta ne gibi etkileri olabileceği tartışılacaktır.