Başak, Cengiz
Loading...
Name Variants
Başak, Cengiz
Job Title
Profesör Doktor
Email Address
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output
12
Articles
0
Citation Count
0
Supervised Theses
12
12 results
Scholarly Output Search Results
Now showing 1 - 10 of 12
Master Thesis Hazar Havzası enerji kaynaklarının uluslararası politikadaki yeri ve Türkiye`ye etkisi(2006) Vural, Zeliha; Başak, Cengiz; Department of International RelationsMaster Thesis Türkiye'den geçen ve geçmesi planlanan enerji yolları ve bu enerji yollarının Türk dış politikasına etkileri(2010) Korkmazgöz, İhsan; Başak, Cengiz; Department of International RelationsSanayileşmenin artmasına bağlı olarak, 20. yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyılda da dünyanın gelişmiş ekonomilerinin en büyük itici gücünün enerji kaynakları olacağı kesindir. Teknolojik gelişmelerin ışığında, insanoğlunun ihtiyaç önceliklerinin değişerek daha üst seviyelere çıkması, bizleri bu enerji kaynaklarına bir nevi bağımlı duruma getirmiştir. Bu bağlamda, günümüzde enerji elde etmek amacıyla kullanılan kaynaklar arasında petrol ve doğalgazın tüketim açısından diğerlerinden daha öncelikli bir konuma yükseldiği görülmektedir.Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Kafkas ve Orta Asya Cumhuriyetleri, var olan zenginlikleriyle birlikte bağımsızlıklarını kazanmışlar ve yenidünya sisteminin güç mücadelesine sahne olmuşlardır. Bu güç mücadeleleri içinde Hazar Bölgesi, içerdiği petrol zenginlikleri açısından 21. yüzyılın enerji üretiminin odak noktası olarak görülmektedir.Hazar Bölgesi petrol ve doğalgazının uluslararası piyasaya taşınması için yapılacak boru hatları güzergâhları bağlamında verilmekte olan mücadelenin özünde bölgedeki kaynakların geliştirilmesi ve 21. yüzyılda Batı'nın körfez petrolüne bağımlılığının azaltılması yatmaktadır. Ayrıca, ikmal güvenliğini sağlamada Avrasya'daki enerji kaynakları üzerinde Rusya'nın tekelini kırma da yer almaktadır.Çok farklı rotaların öngörüldüğü stratejiler arasında Batı için esas olan enerji güvenliği, ABD açısından çoklu boru hatları, şirketler için ise güvenli geçiş noktalarının tercih edilmesi iken; Rusya için Sovyetler Birliği dönemi enerji nakil hatlarının revize edilmesiyle birlikte tekrar kullanıma sokulması şeklindedir.Hazar Bölgesinde en önemli kültürel etki ve siyasi güç sahibi ülke Türkiye'dir. Türkiye, Türk Cumhuriyetleri ile olan kültürel ve ekonomik ilişkilerini geliştirmenin kendisine getireceği yararların farkındadır. Bölgedeki kritik gelişmeleri yakından izleme, akılcı çözümler üretme, jeopolitik gücünü yerinde ve zamanında kullanma, orta ve uzun vadeli stratejiler oluşturma gibi beceriler geliştirip, uygulayabilen bir Türkiye'nin etkinliğini Hazar Havzası ülkeleri başta olmak üzere diğer çevre ülkelerinin de yararına olacak şekilde artırması kaçınılmazdır.Master Thesis Türkiye'nin Orta Asya Türk Devletleri politikası üzerindeki Rus politik etkisi(2010) Kılıçbeyleroğlu, Buğra; Başak, Cengiz; Department of International RelationsOrta Asya tarihin başından beri Türk topluluklarının ana vatanı olma özelliğini korumuştur. Çeşitli zamanlarda belli devletlerin saldırısı ve hâkimiyetine geçmiştir. Bu tezde Türkiye'nin Orta Asya Türkleri ile olan ilişkileri dikkate alınacaktır. Türkiye kökenlerini Orta Asya'dan almış bir devlettir. Tarih boyunca da kesintilere de maruz kaldıysa da ilişkilerini büyüklü küçüklü ölçülerde sürdürmeye devam etmektedir. Soğuk Savaş öncesi dönemlerde olsun soğuk savaş sırasında olsun ya da sonrasında ilişkiler duraksasa da kesilmemiştir.Tabi bu ilişkilerin seyrini etkileyen bir takım politikalardan da söz etmek mümkündür. Özellikle bölgede büyük devletlerin politik çekişmeleri yaşanmıştır. Rusya bölge üzerinde kültürel açıdan olsun, ekonomik açıdan olsun ya da askeri açıdan olsun hala başat etkisini korumaktadır. Rus politikalarına karşı duruşları değiştiren ya da belirleyen bölgesel aktörler kendileri için doğru olana en yakın siyaseti izlemeye çalışmıştır. Afganistan, İran, Suudi Arabistan ve Türkiye'yi bu aktörler içinde saymak mümkündür. Rusya'nın bu politikalar üzerindeki etmen olma faktörü çok kutuplu dönemde bir süper güç olmasının dışında en yakın geçmişte Orta Asya'da siyasi birliği sağlayan son devlet olmasından da kaynaklanmaktadır. Böylece bölge bu döneminde Rusya'nın isteklerine göre şekillenmiş bir yapıya sahiptir. Rusya'nın yakın dönem çıkarları içinde hala önemini koruyan Orta Asya hem Rusya'nın güneyinde çok geniş sınırlarla komşu olmasıyla, enerji kaynakları açısından zenginliğiyle ve geçmişte yerleşmiş ve hala Orta Asya'da bulunan en kalabalık azınlık nüfusuyla bölgeyle olan ilişkilerini kesintisiz bir biçimde devam ettirmektedir.Bu durumlar da göz önünde bulundurulduğunda Rusya Türkiye ` nin Orta Asya politikası üzerinde ki belirleyici rolünü hala korumaktadır. Bu çalışmada bu etki üzerinde Türkiye'nin konumu incelenmiştir.Master Thesis Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın enerji potansiyelleri ve politikaları(2007) Özdemir, Yavuz; Başak, Cengiz; Department of International RelationsSanayileşmenin artmasına bağlı olarak, 20. yüzyılda olduğu gibi, 21.yüzyılda dadünyanın gelişmiş ekonomilerinin en büyük itici gücünün enerji kaynakları olacağıkesindir.Teknolojik gelişmelerin ışığında, insanoğlunun ihtiyaç önceliklerinindeğişerek daha üst seviyelere çıkması, bizleri bu enerji kaynaklarına bir nevi bağımlıduruma getirmiştir.Bu bağlamda, günümüzde enerji elde etmek amacıyla kullanılankaynaklar arasında petrol ve doğal gazın tüketim açısından diğerlerinden dahaöncelikli bir konuma yükseldiği görülmektedir.Dünya enerji ihtiyacının gün be gün arttığı günümüzde, gelişmiş sanayilere sahipbüyük devletlerin enerji güvenliklerini sağlamak adına, söz konusu kaynaklarınüretildiği ve nakledildiği coğrafyalarda etkinliklerini arttırmaya çalıştıklarıgözlemlenmektedir. Bu noktada, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardındanbünyesinde bulundurduğu zengin hidrokarbon kaynaklarıyla Orta Asya Bölgesi'nin,dolayısıyla da bu coğrafyada kurulmuş olan Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistanve Özbekistan Cumhuriyetleri'nin dünya siyasetindeki önemlerinin arttığısöylenebilir.Araştırmamızda, bölgenin artan önemine bağlı olarak burada kurulmuş olan,Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Türk Cumhuriyetleri'ninenerji potansiyelleri ve politikaları incelenmiştir. Konu incelenirken, enerji eksenlibölgesel sorunların yanı sıra, Türkiye de dahil olmak üzere, küresel ve bölgeselgüçlerin bölge politikaları da irdelenmiştir.Tüm bunların ışığında, Kazakistan,Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın sahip oldukları enerji kaynaklarını reelbir şekilde kullanarak, gelecekte bölge içinde etkin birer ekonomik güce dönüşüpdönüşemeyecekleri sorgulanmıştır.Bunlara göre, adı geçen ülkelerin sahip oldukları kaynaklarını doğru politikalardahilinde etkili bir şekilde kullanabilmeleri durumunda, çokta uzak olmayan birgelecekte, Orta Asya Bölgesinin önemli ekonomik güçleri arasında yer alabilecekleriöngörülmüştür.Master Thesis Soğuk Savaş Sonrası NATO'nun dönüşümü(2010) Kılıç, Barış; Başak, Cengiz; Department of International RelationsSovyetler Birliği'nin yayılmasını durdurmak ve Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğini sağlamak amacıyla kurulan NATO, Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle, varlığının sorgulanmaya başlandığı yeni bir döneme girmiştir. Bu çalışmada NATO'nun Soğuk Savaş sonrası dönemde içine girdiği dönüşüm süreci incelenmiş, bu süreçte yaşanan sorunlar ve ne derece başarılı olduğu irdelenerek, NATO'nun günümüzde de en etkili savunma örgütü olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.Bu bağlamda çalışmada, öncelikle NATO tarihsel ve kavramsal olarak incelenmiş, dönüşüm ihtiyacının ortaya çıkmasına neden olan Soğuk Savaş sonrası değişen güvenlik tehditleri ortaya konarak; bu tehditlerin NATO'ya yansımaları kapsamında NATO'nun yeni stratejileri ve diğer uluslararası örgütlerle olan ilişkilerine etkileri ele alınmıştır. Bunlara ek olarak çalışmada, küreselleşmenin etkisiyle ilgi alanını klasik bölgesinin oldukça dışına kadar genişleten NATO'nun, dönüşüm sürecinin en önemli ve tartışmalı kısmını oluşturan alan dışı faaliyetleri incelenmiştir. Ayrıca çalışmada, Soğuk Savaş sonrası NATO'nun politik rolünün ön plana çıkması nedeniyle dönüşüm süreci, birbirine paralel ilerleyen politik ve askeri boyutlarıyla ayrı ayrı ele alınmış ve çalışmada yapılan incelemeler neticesinde ulaşılan sonuçlar hakkında değerlendirmelerde bulunulmuştur.Günümüzde gelinen noktada NATO, dar politik kapsamlı bir askeri örgütten, politik yönü daha ön planda olan politik-askeri bir örgüte dönüşmüştür. Stratejilerini günümüz tehditleri doğrultusunda yeniden oluşturan NATO, dönüşüm kapsamında yeni üyelerle genişlemiş, diğer uluslararası örgütlerle ve Avrupa-Atlantik bölgesi dışındaki ülkelerle yakın politik ilişkiler içine girmiştir. Bunun yanında NATO, bölgesel bir savunma örgütünden, Doğu Avrupa'dan Orta Asya'ya kadar geniş bir coğrafya'da, barışı koruma harekâtlarından terörizmle mücadeleye kadar çok geniş bir yelpazede görevler icra eden bir uluslararası örgüte dönüşmüştür.Çalışmada elde edilen sonuçlar neticesinde, Soğuk Savaş sonrası varlığının tartışılmasına ve dönüşüm sürecinde yaşadığı sorunlara rağmen küresel bir aktör olma yolunda ilerleyen NATO'nun, kısa ve orta vadede, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni tehditlerle mücadele edebilecek, bünyesinde sert ve yumuşak güç unsurlarını barındıran, en etkili politik-askeri uluslararası örgüt olarak varlığına devam edeceği değerlendirilmektedir.Anahtar Kelimeler: NATO, Dönüşüm, Genişleme, Afganistan.Master Thesis Ortak tarım politikası: Polonya ve Türkiye(2007) Karayaz, Diğdem; Başak, Cengiz; Department of International RelationsOrtak Tarım Politikası: Polonya ve Türkiye Diğdem KARAYAZEkonomik bir birliktelik olarak temellerini atan ve ilerleyen yıllarda işbirliğini siyaset ve güvenlik alanına da yansıtma yolunu seçen Avrupa Birliği, 20. Yüzyılın en önemli oluşumlarından biri olmuştur. Avrupa Birliği'nin ilk ve en önemli politikası olan Ortak Tarım Politikası, II. Dünya Savaşında ve sonrasında Avrupa kıtasında yaşanan gıda yetersizliği sonucunda ortaya çıkmış ve bu politika ile dışa bağımlılığın azaltılması hedeflenmiştir. Avrupa Birliği'nin en önemli politikası olan Ortak Tarım Politikası diğer aday ülkeler gibi 10 MDAÜ'nden biri olan Polonya'nın da müzakere sürecinde en çok zorlandığı başlık olmuştur. AB'ye tam üyeliği yaklaşık on üç yıl süren Polonya hem tarım alanında hem de AB ile olan ilişkilerinde bu süreci başarıyla tamamlamış ve 1 Mayıs 2004 tarihinde tam üyeliğinin söz konusu bile olamadığı bir dönemden geçtikten sonra bugünkü durumuna ulaşmıştır. Tarımsal yapı, nüfus ve diğer bazı tarımsal göstergeler bakımından Polonya ile benzerlik gösteren Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri kapsamında olan tarım alanındaki ilişkiler 1964 yılında başlamıştır. Birlik mevzuatının büyük bir kısmının tarımdan oluşması ve tarıma ayrılan bütçenin fazla olmasından dolayı, Türkiye bütün diğer aday ülkeler gibi en çok Ortak Tarım Politikasına uyum konusunda zorlanmaktadır. Türkiye ile AB arasındaki tarımsal yapı ve politika alanlarındaki farklılıklar Türk tarımının OTP'ye uyumunu daha da güçleştirmektedir. Bütün bunların dışında Türkiye üzerine düşen görevi yerine getirememiş ve 42 yıl önce başlayan tarım alanındaki ilişkileri bu zamana kadar iyi değerlendirememiştir. Ancak Türkiye OTP'ye uyumunu güçleştiren bu zorlukları Polonya örneğinde olduğu gibi disiplinli bir şekilde çalışarak üstesinden gelebilecektir. Sonuç olarak, Türkiye'nin Ortak Tarım Politikası'na uyum süreci çok zorlu geçecektir.Master Thesis Geçmişten günümüze Ermeni meselesi ve sözde soykırımın uluslararası kriterler açısından değerlendirilmesi(2006) Uluada, Meltem; Başak, Cengiz; Department of International RelationsMaster Thesis Avrupa Birliği üyelik sürecinin kolluk mevzuatı ve uygulamaları üzerine etkisi(2007) Koç, Coşkun; Başak, Cengiz; Department of International RelationsBu çalışmada, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne adaylığının kabul edildiğiAralık 1999 tarihinden itibaren, 2006 yılı sonuna kadar ki süreçte kollukmevzuatı ve uygulamalarında yaşanan değişim incelenmiştir. Bu kapsamdaöncelikle teorik bilgilere değinilmiş ayrıca uygulamanın öne çıkardığı örneklerde ihmal edilmemiştir. Bu değişim genel hatları ile incelenmiş olup ayrıntıdankaçınılmıştır. Zira bazı konular ( örnek: arama, gözaltına alma) başlı başınabir tez çalışmasının konusunu oluşturacak derinliğe sahiptir.Geride bıraktığımız dönemde, AB' ye üyelik sürecinde siyasi kriterlerve insan hakları her zaman ön planda olmuştur. Kolluk bu iki kavramın damerkezindedir. şkence ve kötü muameleden mahkûm olmuş, hizmetüretemeyen, Avrupalı meslektaşları ile eşgüdüm içinde çalışamayan birkolluk teşkilatı ile AB'ye girmemiz bir hayaldir. Çalışma konusunun ?AB üyeliksürecinin kolluğa etkisi? olarak tespit edilmesinin en başta gelen nedeni:Kolluk uygulamaları ile AB üyeliğimizin birbiriyle yakın ilişkili olmasındandır.Bu konunun seçiminde gerçekleşmesi umulan pratik yarar ise: kollukpersonelinin bilgi ihtiyacını karşılayacak bir kaynak oluşturmaktır.Kolluk yetkilerinin kullanılması, zorunlu olarak birçok temel hak veözgürlüğün sınırlandırılması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle kollukpersonelinin, kolluk yetkilerinin yasal dayanaklarını ve sınırlarını çok iyibilmesi gerekir. AB süreci ile hukuk bilgisine sahip Cumhuriyet savcılarınınkolluğun önüne geçmesi, temel hak ve hürriyetler açısından son dereceolumlu bir gelişmedir.Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı prensiplerininuygulandığı bir toplumda, devlet, insanların huzur ve mutluluğu için bir hizmetaracı ve kolluk da emniyet ve asayiş üreten bir birimdir. Böyle bir toplumdakolluğun insan haklarına saygı göstermesi, kendini hukuk kuralları ile bağlıgörmesi, vücut bulduğu devletinin meşruiyetini ve güvenini arttırır.Master Thesis Türk dış politikasında Çin Halk Cumhuriyeti ile işbirliği olanaklarının analizi(2008) Sertel, Uygar Mustafa; Başak, Cengiz; Department of International RelationsSERTEL, Uygar Mustafa. Türk Dış Politikasında Çin Halk Cumhuriyeti ile İşbirliği Olanaklarının Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008.Bu tezde öncelikle Türk-Çin ikili siyasi ilişkilerinin gelişimi gerçekçilik ve inşacılık kuramları açısından incelenmiş ve gerçekçilik kuramının bu gelişim sürecini açıklamada daha başarılı olduğu sonucuna varılmıştır. Daha sonra ikili ilişkilerin tarihsel arka planı özetlenmiş, diplomatik ilişkilerin kuruluşundan 2000 yılına kadar kaydedilen gelişmeler açıklanmış ve özellikle 2000 yılı sonrasında kaydedilen gelişmeler ayrıntılı biçimde irdelenmiştir. Dış politikanın siyasi ilişkilerin yanı sıra diğer konuları da kapsadığı düşüncesinden hareketle, Türkiye-Çin ikili ekonomik, askeri ve kültürel ilişkileri de ana hatlarıyla incelenmiştir. Ardından, 2000-2005 döneminde iki ülkenin birbirlerinin dış politika gündemlerindeki yeri belirlenmiş, Türkiye ve Çin'in daha ileri düzey siyasi işbirliğinden elde edebilecekleri kazanımlar ortaya konmuş ve böyle bir açılımın modaliteleri irdelenmiştir. Bu çerçevede, Çin'in Türkiye'nin mevcut yönelimlerine bir alternatif sunmaktan ziyade, ikili ilişkilerini daha ileri bir düzeye taşıyabileceği bir ülke olabileceği ve bunun çok boyutlu Türk dış politikasına zenginlik katacağı sonucuna varılmıştır.Master Thesis Dünya Ticaret Örgütü: Anlaşmazlıkların halli mekanizması ve Türkiye'nin taraf olduğu uyuşmazlıklar(2009) Aerts, Özden Gülveren; Başak, Cengiz; Department of International RelationsDünya Ticaret Örgütü (DTÖ) uluslararası ticaretin kurallarını düzenleyen tek uluslararası kuruluştur. Anlaşma niteliğindeki Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması'nın (GATT) yerini alan DTÖ kapsamında, üye devletler arasındaki ticari uyuşmazlıkların çözümlenmesini teminen, bir Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması oluşturulmuştur. Bu çalışmada, Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ve Türkiye'nin söz konusu mekanizma çerçevesinde taraf olduğu uyuşmazlıklar incelenmiştir.DTÖ'ne üye devletler arasındaki ticari uyuşmazlıkların çözümü sürecinde uygulanan usul ve esaslar Anlaşmazlıkların Halli Mutabakat Metni'ne (AHMM) dayanmaktadır. Mutabakat Metni hükümleri, GATT kurallarına kıyasla çok daha bağlayıcı ve otomatiktir. Anlaşmazlıkların halli sistemi danışma görüşmeleri, panel süreci, temyiz süreci, tavsiye ve kararların uygulanması olmak üzere dört aşamadan oluşmaktadır. Söz konusu sistem çerçevesinde yapılan istişare başvurularına, kurulan panellere ve Temyiz Organı'na götürülen panel kararlarına ilişkin istatistiki veriler değerlendirildiğinde, DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması'nın etkin bir şekilde kullanıldığı sonucuna varılmıştır.DTÖ'nün kurucu üyesi olan Türkiye, Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması kapsamında toplam 10 uyuşmazlıkta taraf olmuştur. Türkiye'nin anlaşmazlıkların halli sisteminde taraf olduğu uyuşmazlıklara ilişkin veriler istatistiksel olarak değerlendirildiğinde, Türkiye'nin AHMM'den kaynaklanan yükümlülüklerine uygun hareket ettiği gözlenmiştir. Diğer taraftan, Avrupa Birliği kriterlerine uygun bir düzenlemeye ilişkin olarak, DTÖ'nün, Türkiye'nin DTÖ kurallarına aykırı hareket ettiği yönünde karar verdiği hususu dikkate alınarak, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerinde DTÖ Anlaşmalarından kaynaklanan yükümlülüklerini göz önünde bulundurması gerektiği sonucuna varılmıştır. Türkiye, DTÖ Anlaşmalarına dayanarak yaptığı uygulamalar kapsamında alacağı herhangi bir önlemin DTÖ platformuna taşınabileceğini göz önünde bulundurarak, DTÖ üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmek konusuna özen göstermeye devam etmelidir.Anahtar Kelimeler: Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması, DTÖ, GATT.